İşte Sende Gittin
Alfabesini alıp gittiler çocuğun...
Şimdi dudaklarında yıkık kelimelerden yarım cümleler...
Anlatamadı çocuk...
Sen, anlamadım diye üzülme
Anlayamazsın...Git...
Alfabesini alıp gittiler çocuğun...
Şimdi dudaklarında yıkık kelimelerden yarım cümleler...
Anlatamadı çocuk...
Sen, anlamadım diye üzülme
Anlayamazsın...Git...
yıldızları da götür; / firarına uğrarlar gece karabasanlarında… / elleri
“Kenan yüzlü bir çocuk mu yanardı içinde Züleyha / Bir çocuk muydu yakan
tüm savaşlar...ne ve kim adına olursa olsun asla ve asla kutsal değildir,kutsal olan tek şey varsa oda yaşamdır...
CAW BELLA / İŞTE BİR SABAH UYANDIĞIMDA / CAW BELLA
-ZAP SUYU - I / Zap suyu coğrafyası her hangi bir yeridir aslında
Nehir kokardı ellerin...birazcıkta sigara... /
Sizin hiç babanız öldümü?
GÖÇ / Zangocun umudu / “Biri taş attı camımızdan içeri, en değerli mozaiğimizi
Kızlar oralı değildiler,nede olsa onları anlatan bir efsane yoktu ve amazonlar oldukça uzaktı bizim tarihimize, o yüzden olsa gerek ki onlar ayaktaşı karşılaşmaları yaparlardı sınıflar arası ve ataerkil toplum senaryolarında hiçbir zaman bir figürandan öteye geçemeyecek olmalarını o zamandan kabullenmişlerdi.
Bırak içimi okumayı çocuk, / Bırak / Kalayım
Evet
Gidiyorum
İçimdeki cam kırığı suskunluğunu bırakıp avucuna…
Hoş kal,
Hoşça kal…
aslında herkesten bir parça hatıra var kırlangıç dizisinde, hepimizin yaşamından kesitler...buda onlardan biri
Elini sokup yeleğinin cebinden bir avuç çakıl taşı çıkardı “sana bunları vereceğim , ama … eğer İstanbul beni sorarsa onu görmedim dersin”
Taşları avucuma bıraktı, çantasını sırtlanıp ,ışıldağını söndürdü …
sedef kakmalı bıçağıydı amcamın; dilime sapladığım yalanyeşil pullu şahmaran...yılana tapınan birinin çizdiği bir resim,ve çocukların gece masallarından
kol düğmelerini saklamıştı beyaz gömleğinin üzerinde ve kemerini ve en sevdiği pantolonunu …sanki her an gelecek, üzerini giyecek bir yerlere gidecekler gibi… çorapları, ayakkabıları en güzel yerinde hazırda bekliyordu odasının ve dört duvar dört çerçeve gülümsüyordu resimleri…
Ve kokusu.. insanın her yerine sinen.. ağır.. yaşamayan bir koku.. yaşattığı sanılan.. oysa en güzeli bir tebessümdü ilaçların.. yürek güçlü olmalıydı.. insan yüreğinden tutunuyordu yaşama..
bembeyaz bir gemiydi çocukluğumuz, mavi bir denizde…tahterevalliden yelkenleri, kaykaylardan güverteleri, atlı karıncalardan tayfaları… bayram sabahlarının esintisi dolardı yelkenlerine ,dönme dolap gibi dolanır dururdu bayram panayırlarında…
nasıl yakalanmayayım ki?? beyaz tebeşir veya pembe,mavi veya…siyah önlüğüme bir günah gibi yapışırdı tozları, günah koymuşum adını bir kere ne kadar arınırsam gitmez
…ak yüzlü ,ak elli teyzelerimiz onlarda gitti biten bir plak gibi kesildi sesleri,gülüşleri kesildi… gitti teyzelerimiz düşüp amcalarımızın ardına ,tutup çocukluğumuzu ellerinden…onlarda gitti…
paylaşmak...hayat adına ne varsa...ama demiş ya nazım..."yar dudağından gayrı"...
aslında göç göçe eklenmiş bir yaşam...her şehirde ,arkasında tuzlu izler bırakan bir çocukluk çukurovadan başlayıp en uzak kentte en erken gün doğan ve en erken gün batan kentte noktalanan bir yolculuğu oldu çocukluğumun...yıllar sonra ege tarafına atıldım...şimdilik oradayım...işimden dolayı en sevdiğim sınıf öğretmenliğini okuyamadım...
ege
cümleleri devirmeyi severim ve imlasızlığı...
Yaşar Kemal
yaşar kemal...
http://www.blogcu.com/asivemavi36