Beşinci Kapı
(Nergiz Şimşek) 3 Ekim 2010 |
Varoluşçuluk |
| |
Günaydın koca adam! Bugün her zamankinden boktan görünüyorsun ya, hayırdır! |
|
Kötücül Ruhlar Dergâhı
(Nergiz Şimşek) 13 Haziran 2010 |
Varoluşçuluk |
| |
Bir tespihe dizilmiş son boncuğum ben, ağdalı bir kıvamda dönen, dönen... Karar kılınıp da davet edildiğimde sahneye, sonsuzmuş gibi duran dönüşüm de son bulacak, işte o vakit bana yol görünecek. Ayan beyan anlatılacak ne yapmam gerektiği. Olgun bir meyve gibi düşeceğim dalımdan sonra. Ama önce olgunlaşmam gerekiyor, biliyorum. Düştükten sonra olacakları göğüslemeye hazırlanacağım: Kimsesiz çürümeye terk edilirim ya da çirkin ama tatlı, haşarat bir velede, dişlerken o meyveyi mutluluk veririm. O zamana kadar, kader birliği içinde olduğumu bildiğim bu insanlarla kalacağım. Kefaretini ödeyememiş zavallı ruhlarla. Ben de onlardan biriyim. |
|
Dönüşüm
(Nergiz Şimşek) 6 Mart 2010 |
Sevgi ve Arkadaşlık |
| |
Ben âdemoğlunun hayatını yaşadım. İnsanın uzun ve sıkıcı yaşamına tanık oldum ve ağır aksak geçişini gördüm. Hatta bir yalnız adama bir bakıma dost da oldum. Bu bana yapılmış büyük, çok büyük bir haksızlıktı; çünkü ben aslında bir sivrisinektim. Evet evet hani siz insanların Culicidae familyasından culex – ev sineği dedikleri türdendim. Basit değil mi? Aslında çok basitti ama sonra olan oldu. Olan oldu ve dönüşüp çilekeş bir hayata mahkûm edildim. Anlatacağım. Şimdi. |
|
Zaman
(Nergiz Şimşek) 15 Ocak 2010 |
Varoluşçuluk |
| |
Zamanın geçişini düşünmekten, mutlu olamıyorum. |
|
Fare Kız
(Nergiz Şimşek) 15 Ocak 2010 |
İronik |
| |
Şah damarındaki kanım, azar azar boşalıyor. İncecik bir boruyla… Birkaç metre ötemde duran kovaya akıyor. Yavaş yavaş ölüyorum. Beni bağlamış bu sandalyeye. Boynuma bir boru geçirmiş. Son satırlarımı yazabilmem için de, bilgisayarı kucağıma sabitlemiş. Bedenimi hareketsiz, bir tek ellerimi aktif kılmış. Yaza yaza öleyim... Yavaşça öleyim istemiş. Yazdıklarımı okumuş olmalı. Okumasa da biliyordu ya… Ve bu dünyada onu en çok hayal kırıklığına uğratan kişiden öcünü almaya, ona cezasını çektirmeye karar vermiş… Artık diyecek bir şey yok. Sen hoş kal Fare Kız. Hoşça kal. |
|
Bir Adam
(Nergiz Şimşek) 10 Ocak 2010 |
Erotik |
| |
Farklı formlar ama bir adam anca ediyorlar. |
|
Av...
(Nergiz Şimşek) 2 Ocak 2010 |
Gerilim |
| |
Bu kahkaha… Bu kahkaha öylesine yakından geliyor ki. Kan çanağına dönmüş gözlerimdeki kılcacık damarlarda yankılanıyor. Yankılandıkça da zangır zangır titriyor yeryüzü. Ve ben evrenin içindeki tüm yıldızlarla birlikte başımıza yıkılacağını sanıyorum, sevgilim. |
|
Gölge
(Nergiz Şimşek) 21 Aralık 2009 |
Fantastik |
| |
Çevremizde gördüğümüz her şey, bir ressamın kesin çizgiler konulamadan bırakılmış yaşam tasvirinin eskizi gibidir. Çünkü burada gün ışığı yoktur. Her taraf gündüz aldatmacası için lambalarla aydınlatılır ve gece aldatmacası için bir düğmeye basmak yeterlidir. |
|
Bir Takım Tespitler, Kararlar Vs.
(Nergiz Şimşek) 16 Aralık 2009 |
İronik |
| |
Hem kendini unutur hem bulurmuşsun. Tuttuğun aslında balık değil, kendi zafiyetlerinmiş. Onları sindirir bol bol ve sakin mi sakin, kendine çeki düzen verirmişsin. Balık bahaneymiş. Zaten yiyesin gelmez sana pek tatsız gelirlermiş. Balıklar kötücül tutumlarını, iç çekmelerini, akılsızlıklarını yüklendiklerinden artık, sen ağzına almak istemezken o habis gıdayı; başkaları –özellikle karın- bayılırmış bunlara, löp löp indirirlermiş mideye. Senin kötü yanlarını yediklerini bilir gibi sanki, homurtular eşliğinde sana bakıp bakıp gözleriyle gülümserlermiş. |
|
Karar
(Nergiz Şimşek) 16 Kasım 2009 |
Toplumcu |
| |
Biri on beş, biri on dördündeki iki delikanlı, artık ölümün etrafta kol gezdiğini iyiden iyiye hissediyor. Babaannenin telkinlerinden mi, Hacı’nın en sevdiği torunu olmasından mı, güçsüz ruhunun onu kolay bir hedef kılmasından mı, yoksa genetik mirasın akan bir dere gibi kendi doğal yatağını bulmasından mı bilinmez, Bilâl kurban seçilmişti. Anlatılmamış, konuşulmamış ama bilinmişti işte – Bilâl, bir sonrakiydi. |
|
Yollar Çatallanmıyor
(Nergiz Şimşek) 16 Kasım 2009 |
Soyut |
| |
Yaşam çok kısa ve ben de öleceğim. Yollar çatallanmıyor. Tek bir istikamet var ve hepimiz dünyadaki en büyük korkalarız. Bu yüzden de seni görmek istemiyorum. Küçük parçacıklarla yemlenip kendime sığınarak yine, düşlemek istiyorum. |
|
Topal Remzi'nin Dilsiz Kızı
(Nergiz Şimşek) 26 Ekim 2009 |
Varoluşçuluk |
| |
Havada uçuşan harfler, onlardan oluşmuş anlamlı kelimeler, onlardan da oluşmuş anlamsız cümleler hiç hedefe ulaşamadı. Ulaştılarsa da anlamları kocaman anlamsızlıklar, anlamsızlıkları ilgisiz anlamlar doğurdu. Konuşuldu… Konuşuldu… |
|
Defol!
(Nergiz Şimşek) 26 Ekim 2009 |
Görsel (Resimli Öykü) |
| |
Ölümünün üzerinden dokuz gün geçti. Bugün, cenazedeki şekerlemeli havayı unutturabilmek gayretiyle, evdeki her odaya bir adet resmini astık. |
|
Boşluk
(Nergiz Şimşek) 16 Eylül 2009 |
Soyut |
| |
İnsanların ağızlarından dökülen kelimeler ne denli sıradan imgeler yaratmaya çalışsalar da, gözleri hep ele verdi onları. O ya da bu sebepten akıllara geliverdiğinde, oralardan da dillere düşüverdiğinde, gözleri kor kor oldu anlatıcıların. |
|
Kara Üçlü
(Nergiz Şimşek) 12 Ağustos 2009 |
Varoluşçuluk |
| |
Hiç yaşlanmamış; tabii, cinler yaşlanmaz. Eskiden de bembeyaz ve uzun saçları vardı – genç yüz çizgileriyle uyuşmayan. Bu beyazlığın bir de buz mavisi gözlerinin etkisiyle olacak yüzü, nurlu gibi parlardı. Dudaklarına sakınımlı bir gülümseme yapışmış, onu biraz aptal – doğrusu safça gösterirdi. Boyu uzun, bedeni incecikti. Giysisini değiştirdiğiniyse hiç görmedim – yaz ya da kış. Yine beyazlara bürünmüş, karşımda. Şimdi de, yıllar sonra tıpatıp aynı. Aslında üç cin de renkleri dışında tıpatıp aynıydı. Takvim cini kızıl, ayna ciniyse griydi. Saçlarından tutun parmak uçlarına dek. Bu aynılığa rağmen, yine de insanda birbirinden başka varlıklar oldukları duygusu uyanırdı. Ne ilk gördüğümde onları ne de sonraki dört yıl içinde, üçüz gibi benzediklerini hiç düşünmedim. Tuhaf, şimdi düşünüyorum – tasvir etmeye kalkıştığımda. |
|
Mavi Kurt
(Nergiz Öztürk Şimşek) 10 Temmuz 2009 |
Toplumcu |
| |
Zaten bu insanlar da, atalarını arada akıllarına getirirler belki ama uzun uzadıya kafa yormaz, geçmişin bir sis bulutundan öte bir şey olmadığına inanırlardı. Gelecek, kaygı barındırmayan bir kopyaydı. Sadece bir önceki güne ait bir kopya, daha öncesine değil işte. Böyle olunca da, geçmişle gelecek, daraşmalık aralıklarda bir taraftan harmanlanıp bir taraftan silikleşerek dönüşür, öz anlamlarından geriye muğlâk bir iz kalır işte. Bu insanlar tarafından, zamanla ilgili kavramlar, bir güne sığan anlarla açıklanabilirdi desek, yeri. Vadi, onların muhakeme alanlarını tek başına dolduran, içinde bulunulan andan başkasına ait olmayan yegâne yaşam merkeziydi ve öncesi-sonrası düşünülmeksizin, bu vadide hayat günübirlik yeşerirdi.
|
|
Soluk
(Nergiz Öztürk Şimşek) 9 Temmuz 2009 |
Beklenmedik |
| |
Her gece en azından beş defa uyanırım. Dinlemek için. Nerde olursam olayım, her kimler olursa olsun evin içindekiler, her birinin soluklarını dinler, sağ salim uykularına devam ettiklerini teyit ettikten sonra dalarım tekrar. |
|
|
Ama insan gecede izlediği yolu unutmaz, değil mi?...
Aslı Erdoğan-Taş Bina ve Diğerleri
Anlıyor musun? Sözcükler sınırlıdır.
Aslı Erdoğan-Taş Bina ve Diğerleri
Zeytinyağı şişelerinde defne yaprağı olsam,...
Mehmet Günsür-İçeriye Bakan Kim?
|
|