..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bazen evrende yalnız olduğumuzu düşünürüm, bazen de olmadığmızı. Her iki durumda da bu düşünce beni afallatır. -Arthur C. Clarke
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Anadolu Kültürü > kemal düz




18 Mayıs 2011
Benim Sevgili Dervişim  
kemal düz
sadece veteriner gibi hayvanları değil, aynı zamanda insanın başına gelen hastalıkları da, bir “şaman” gibi tedavi ederdi. bir cilt hastalığı vardı ki, onu mutlaka tedavi ederdi. siğil(temro) olarak bilinen; insanın elinde, ayağında, yüzünde çıkan bu hastalığı tedavi etmede bir numaraydı...


:BGDH:
BENİM SEVGİLİ DERVİŞİM: ALİOSMAN EMMİM

Hakiki bir derviş idi. Yatakta oturur yorganı başının üzerine bürükler, habire ibadet ederdi. Yürürken, otururken, çalışırken, yağmurda, güneşte, dudaklarında dua, elinde tesbih… Onu ya çalışırken veya ibadet ederken görürdük.
Esasında adı, Osman’dır. Ali, ön adı nasıl verilmiş, araştırılmaya değer bir konudur. Çünkü bizim sülalede “Ali” ismi hiç yoktur. Ali Osman adı da çok bulunan bir isim değildir. Ben rahmetli amcamı pirinç tarlasına, giderken ya da dönerken omzunda ki küreğiyle hatırlarım. Az konuşur, öz konuşurdu. Birde şu var, hanımı Fıtnet gelinabu, Ali Osman emmimin gölgesi gibi, hep yanındaydı. Hatta nadiren tek başlarına görebilirdik. Nüfus kaydında, Ali Osman emmimin doğum tarihi 1920 yılı yazılı. 1992 ‘da vefat yılı. 1946 yılında 1923 doğumlu, Yaras köyünden Fıtnet hanımla ile evlenirler. Sülalede iki Yaraslı gelin vardı. Biri Annem, diğeri Fitnet gelinabudur. Gelinler, hangi köyden geldilerse, öyle ünlenirlerdi. Yaraslı gelinabu, 1996’de Bafra’da vefat etti. Mekanları cennet olsun. Ali Osman Emmimin çocuklarının isimleri şöyledir:
Necati(1939), Necip( 1942), Sündüz(1943- 1960), Güllü(1945), Ahmet(1948), Kemal(1950-1965!), İbrahim(1953), Salih(1956) Doğum tarihlerinin ne kadar gerçeği yansıttığı kuşkuludur. Çünkü doğumdan çok sonraları nüfusa kayıtlar yapılmıştır. Rahmetli Kemal Ağbi, uzun süre hasta yattı. İkimizin adının da Kemal olduğunu çok sonra öğrendik. Ben İlkokul beşinci sınıfa kadar adımın Kemal olduğunu bilmiyordum. Rahmetli, “Günaydın gazetesi”nde yayınlanan “Kara Murat” isimli çizgi romanı takip ederdi. Tabi o yıllarda televizyon falan yoktu. Birde radyo tiyatrolarını can kulağıyla dinlerdi. “Nur içinde yat Kemal Ağbeyciğim.” O dünyanın en iyi insanıydı. Bu sülale çok yoksulluk çekmiştir. Aybastı’dan Bafra’ya göç olayının en önemli nedeni de budur. Karamanlı’da iken, akşamları çocuklar yattıktan sonra kaygana yapar ve yerlermiş. Gündüz yapsalar yiyemiyorlar, çünkü çocuklar fırsat vermiyormuş.Bafra’da evlerinin bir köşesinde koca koca küplerde fasulye turşusu olurdu.. Sadece ev halkı değil, eline bir sahan alan turşu küpünün başına geçip, tabak tabak turşu yerdi. Kim olursa olsun acıkan turşu ile karnını doyururdu. Onlardan biri de bendim.
Ali Osman amca, sülalenin tek sporcusudur. Gençliğinde yaylada panayırda, iyi güreş tutarmış. Ayrıca iyi bir kasaptır. Kurbanlarımızı hep o keserdi. Aynı zamanda hastalanan hayvanları, tedavi ederdi. Hayvanı rahatsızlanan o’na gelir, yardımını isterlerdi. Mesela hayvana tuz yedirmek, kuyruğundan kan almak gibi… Havanın durumunu bulut veya yıldızların durumundan çıkarırdı. Çünkü havanın durumu çok önemliydi, çiftçinin bir gözü topraktaki mahsuldeyse, diğer gözü gökyüzündeydi. Yağmur mu yağacak, güneş mi olacak hep takip edilmeliydi. Ali Osman emmim, sadece veteriner gibi hayvanları değil, aynı zamanda insanın başına gelen hastalıkları da, bir “şaman” gibi tedavi ederdi. Bir cilt hastalığı vardı ki, onu mutlaka tedavi ederdi. Siğil(temro) olarak bilinen; insanın elinde, ayağında, yüzünde çıkan bu hastalığı tedavi etmede bir numaraydı… Cebinde her zaman hazır ve nazır olan kopya kalemini eline alır, dudaklarına götürür, ıslatır. Diyelim kolunuzda siğil çıktı. Siğilin(temro) etrafına bir daire çizer, sonra, ortasına bir cim harfi yazar, işte bu dairenin içine yıldız biçimli ay biçimli bazı dualar yazar ve şekiller çizerdi. Bu işlemleri yaparken dualarda okurdu. Bu işlemi her zaman yapmazdı, haftanın belli günleri ve belli bir saate yapardı. Oysa okuryazarlığı da yoktu. Hatta iyileşeceği zamanı da söylerdi. .Üç gün sonra bir şey kalmaz derdi. Tamda dediği zamanda, iyileşir, siğil miğil kalmazdı. Bir kaç defa da benim siğillerimi tedavi etmişti. Köyde mahallede kimin siğili çıksa gelirdi, derviş emmim, hiçbir zaman bu hizmeti karşılığında kimseden kuruş para talep etmemiştir. Hatta bırakın talep etmeyi, aklının ucundan geçirmezdi. Ayrıca, cebinde çakı bıçağı taşırdı. Esasında çakı bıçağı taşımak bizim sülalede bir gelenekti. O bıçakla ağaçlara aşı yapardı.
Bafra’da evlerimiz yan yana tarlamız da bitişik idi. Babamla hep sınır yüzünden kavga ederlerdi. Ancak ben pek kara tuttuklarını hatırlamıyorum. Ne zaman kavga ettiniz, ne zaman barıştınız, ne zaman oturup yer sofrasında turşu, zeytin soğan yediniz, anlamakta hala zorlanırdım. . Birinin elinde balta, diğerinin elinde kazma sanırsız ki Çanakkale savaşlarına düşman üstüne gidiyorlar. Bu kavgayı bir gün sonlandırdım.. Bir bahar sabahında, İki tarlanın arasına Ali Osman emmim ve uşakları hendek kazıyorlardı. Babam hiddetlenmişti. Bu kavgayı bitirmemiz lazımdı. Babamı ikna ettim. Ben de biliyordum, kazılan hendek bizim tarafta olduğunu, ancak bu kavgalardan da bıkmış usanmıştık. “Tamam Ali Osman emmi nasıl istiyorsan bu hendeği öyle kaz .” dedim. Hendek, on onbeş metre uzunluğunda kazıldı. Ondan sonra da kavga bitti. Rahmetli Annem bana hep dua ederdi. Bu tarla kavgasını bitirdin…diye. Esasında hiç biri kötü niyetli değildi. Bunlarda mülkiyet kavramı yoktu. Önlerinde davar sürüleri, konar göçer bir sülalenin çocuklarıydı. Bu yüzden toprakla araları hiç de hoş olmamıştır. Hatta Aybastı’da Dereköyoğulları ile hep kavga ettikleri, yıllarca mahkemelerde süründüklerini anlatırlardı. Yapılan kavgalara rağmen, Babamla Ali Osman emmim ikiz kardeş gibiydiler. Birlikte çarşıya giderler, birlikte çalışmaya giderlerdi. Birlikte oturur yemek yererdi. İkisinin ortak özeliği hanımlarının aynı köyden olmaları ve akraba olmalarıydı. Babam çok kavgacı biriydi. Ağzından küfür eksik olmazdı. Ali Osman emmim namazında niyazında biriydi, ağzından öyle kötü laf duyulmazdı. İkisi de ‘dersli’lerdi. Hemen hemen her Pazar günü, bir yerlere dua etmeye, zikir çekmeye giderlerdi. Ali Osman emmim “hacı” da oldu. Kardeşleri arasında tek hacı kendisidir. Babam çok istemesine rağmen bu niyetini yerine getiremedi. Bizim sülalenin büyük çoğunluğu, Bafra’dan birbir ayrıldılar. Aybastı’dan ayrıldıkları gibi. Yerinde duramayan bir yere bağlanamayan bir sülaledir Düzler. Emmim, her zaman tevekküle sığınan bir tavır sergilerdi. Hep şükür ederdi. Olup biten olumlu, olumsuz hadiseye kaderci yaklaşır, halinden memnun bir hali var gibiydi. Bu nedenledir ki . Başına olumsuz bir şey gelmemiştir, diğer kardeşler ceberut, kavgacı, çitil davranışlar gösterip olaylar içinde boğuşurken, Ali Osman emmi, aradan sıyrılıp çıkmasını bilmiştir. Bunda Yaraslı gelinabu’nun etkisi vardır. Mesela Babam, Annemin zerre kadar sözünü dinlemezdi. Ali Osman Emmi öyle değildi. Belki de bize öyle geliyordu.
Benim Ali Osman emmimle çok kereler tarlalarda çalıştığım oldu.. Amelenin başı(Dayı başı veya çavuş) olurdu. Rahat bir hali vardı, ameleyi üzmezdi. Pirinç tarlalarında, çok kanal yaptık, çok çalıştık. Birkaç defa da Ordu’ya fındığa gittik.
Ben Askeri okula gitmiştim, tatillerinde yanına uğrardım. Hep askerlik anılarını anlatırdı.
En önem verdikleri de yaz olunca Johndere marka traktöre alay malay binmek, denize gitmek, kumlara belenmek, ara sırada deniz suyuna karışmak olurdu. Denize giderken sanki düğüne bayrama gider gibi giderlerdi. Türküler, bağrışmaları traktör sesine karırdı. Dönüşte de yanlarında götürdükleri bidonlara, Dil denilen yerde bulunan su kuyularında bidonları doldururlardı. Çünkü köyün suları tuzluydu ve bu çok önemli bir problemdi Her şey bir rüya oldu.Akşamları Salih’le eşeğin sırtında sazdan malları getirdiğimiz zamanlar, sanki dün gibi..
Karamanlıdan yaylaya kaçtığımız İncik Bayırından Ahmet ağbi, bizi çubuklarla döve döve eve getirdiğinin üzerinden, yarım asır geçti..hey gidi günler…15 Mayıs 2010




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın anadolu kültürü kümesinde bulunan diğer yazıları...
Titus Timsahı
Habsamana'da At Sırtında Seyahat
Değirmende Kuş Sesleri
Püsür Nalet
Tarihin Sayfaları Arasında Seyahat: Aybastı
Panayır'dan Festivale Perşembe Yaylası Er Meydanı
Aybastı'yı Kolbastı
Aybastı İlçesinin Tarihsel Adı

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Cem Erman Kemal Sunal'ı Anlatıyor
Harflerin İzinde Bir Yazar: Fatin Hazinedar
Bir Başka Dünya: Hatay
Sarıkamış'tan Esarete
Sarıkamış'tan Esarete
İskenderun Caddeleri
Paris Strasbourg Gezisi
Yarıkkaya Efsanesi
Mutlu Güney
Büyük Antakya Kasesi

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Nevruz Uğur [Şiir]
Aybastılı Şair İzzet Haznedar [Şiir]
Münzevi Bir Osmanlı [Şiir]
Çukurova'nın İki Yiğit Sesi: [Şiir]
[Şiir]
Şiirin Hatayı [Şiir]
Düşüyorum Tut Elimden - Selma Sayar [Öykü]
Bir Öykücümüzden Bir Öykümüz Var [Öykü]
Aybastılı Bir Feylesof: Refik Güley [Roman]
Anılarda İskenderun: Cem Erman ve Hikayet-i Zeki Müren [Deneme]


kemal düz kimdir?

edebiyat sanat, tarih, kültür ve folklora karşı ilgim var. yerel bir gazetede kültür sanat yazıları yazıyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
engin geçtan, edip cansever, tevfik fikret v.b.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © kemal düz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.