İçine koyabileceğin bir karanlığın olmadan, bir ışığın olamaz. -Arlo Guthrie |
|
||||||||||
|
M. Kemal Atatürk Cumhuriyete giden yol virajlarla doluydu. Büyük bedeller ödenmişti. Osmanlı Devleti ihtişamlı bir imparatorluğu kaybediyordu. Adı “hasta adam” olmuştu. Ve düşmanları hasta adamın son nefesini vermesini büyük bir heyecanla bekliyordu. Bir ülkenin, bir milletin bağımsızlığına karşılık onların sömürge imparatorluğu güçlenecekti. Acımasız bir yarış vardı. Daha çok kazanç elde etmek uğrun, güçlü devletlerin zayıf devletleri tarihten silmesiyle bitecekti yarış ve kaybeden insanlık olacaktı. İşte böyle bir mücadelenin içinden geçiyordu özgürlüğe giden yol. Ve bu yolda çok bedel ödeniyordu. Öksüz çocuklar ağlıyordu her gece, dul kadınlar çaresizdi ve çocuklarını savaşlarda yitiren ana-babaların gözü yaşlıydı. Ağır yaralıydık. Sürekli kan kaybediyorduk. Biri buna “dur “ demeliydi. Ve M. Kemal Atatürk önderliğinde başlatılan kurtuluş mücadeleleriyle, bu mücadelelerden alınan sonuçlarla yaralar sarılmaya başladı. Evet…Hasta adam öldü. Ama yerine genç kızlardan ve genç erkeklerden oluşan, kocaman, genç bir ülke bırakmanın huzuruyla…Şimdi yeni kurulan bu genç ülkeye ona en çok yakışan yönetim şekli bulunmalıydı. Çekilen acılar, ödenen bedeller anlam kazanmalıydı. Bu ülkeye, bu ülkenin insanına en büyük armağan bu olmalıydı. Bu armağansa ancak “cumhuriyet” olabilirdi! Bu ülkenin insanı kendi kaderini belirleyecekti artık. Ülkesini yönetecekti veya yönetime gelecek olanı kendisi belirleyecekti. Bu ancak “cumhuriyet” olabilirdi. Ve 29 Ekim 1923’te cumhuriyete kavuştuk kimsesizlere kimse olacak olan, herkesi kucaklayıp, millet iradesini her şeyden üstün tutacak olan bu yönetim şekli Ata’nın Türk ulusuna en büyük armağanıydı. Kadın ya da erkek, Türk veya başka bir ırktan, İslama veya başka bir dine mensup herkese sadece insan olduğu ve bu ülkenin vatandaşı olduğu için yönetime katılma hakkını sunan ve insana en çok yakışan rejim cumhuriyetti. Bizim üstümüze düşense bunların bilincinde olmak , atalarımızın emanetine sahip çıkmak Ulu Önder’in dediği gibi “hep beraber daha ileriye gideceğiz” demek , asıl savaşın şimdi başladığını unutmamak ve muhtaç olduğumuz kudreti damarlarımızdaki asil kanda aramak olmalıdır. Biz; Bu ülkenin;geleceği, aydınlık yarınları kadar beyaz zambaklarıyız. Vatanın dört bir yanında açacağız. Beyaz sayfalara destanlar yazacağız. Allah bu vatanın çocuklarına esareti değil özgürlüğü nasip etti. Ve biz cumhuriyeti kurduk…Acıları , mücadelelerle… Cumhuriyeti koruyacağız…Onurla, şerefle… Sonsuza dek. . ! “Liseler Arası Kompozisyon Yarışmasında 1. olduğum Ama Ödül Törenine Başörtüsüyle Katılamadığım Yılların Hatırasına Ve Gerçekten Cumhuriyet-Özgürlük anlayışı Taşıyan Herkese en İçten Dileklerimle İthafımdır…” Hacer Aktaş
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hacer Aktaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |