..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yalnızca hava, ışık ve arkadaşın varsa hiç üzülme. -Goethe
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Söyleşi > Hakan Yozcu




29 Ocak 2011
Prof Dr Necati Demir Konferans Verdi.  
Hakan Yozcu
Prof Dr Necati Demir, öğrencilere Atatürk’ün “Türk genci atasını tanıdıkça daha önemli işler yapacaktır” deyişini hatırlatarak kendimizi tanımadığımızı, bu nedenle dünyanın da bizi tanımadığını belirtti. Eğitimimizin daha ziyade medyatik olduğunu, Türk Kültürünü yeteri kadar tanımadığımızı söyledi.


:BCDF:


     Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr Necati Demir Namık Kemal Lisesi’nde ve Yenierenköy Lisesi’nde öğrencilere konferans verdi.
     Geçtiğimiz Perşembe günü önce sabah saat 9.00’da Namık Kemal Lisesi öğrencilerine Konferans Salonunda “Türk Edebiyatı ve Kültürü” konulu bir sunum yaptı. Üslubu ile öğrencilerin gönlünde taht kuran Prof Dr Necati Demir, Türk milletinin dünya medeniyet ve kültürüne sayısız hizmet verdiğini ve dünyadaki birçok kültür yadigârını Türklerin sunduğunu belirtti.
Prof Dr Necati Demir, öğrencilere Atatürk’ün “Türk genci atasını tanıdıkça daha önemli işler yapacaktır” deyişini hatırlatarak kendimizi tanımadığımızı, bu nedenle dünyanın da bizi tanımadığını belirtti. Eğitimimizin daha ziyade medyatik olduğunu, Türk Kültürünü yeteri kadar tanımadığımızı söyledi. Prof Demir şöyle devam etti:
“Vaktiyle Yahya Kemal’e bir Fransız şairi sormuş ‘Sizin bir şiir kültürünüz var mı?’ demiş. Yahya Kemal şaşırmış. Çünkü Fransız şairi Türk milletini sıradan, basit ve sadece bir güruh olarak görüyormuş. Yahya Kemal bunun üzerine Neşati’nin bir gazelini okumuş. Fransız şair gazelden çok etkilenmiş. Hatta 6. beyiti dinlediğinde sadece bu beyit bile Türklerin dünya medeniyetine girmesine yeter demiş.”
Prof Demir, Türklerin dünya medeniyetine birçok yadigâr bıraktığını, takvimi, yazıyı, kâğıdı ve bunlar gibi bir çok şeyi bıraktığını bildirdi. Şöyle devam etti:
“İnsanın yaşaması için günümüzde en önemli unsurlardan biri yazıdır. Yazı olmasaydı, kâğıt olmasaydı, matbaa olmasaydı ne olurdu?
Ders kitaplarında hep yazıyı Sümerlerin bulduğu söylenir. Gerçek bu mudur? MÖ 3000 ile 2500 yılları arasında yazının bulunduğu söylenir.
Bizim atayurdumuz bilimsel açıdan Altay Dağları’nın etekleridir. Bu dağın en yüksek tepesine Üç Sümer tepesi derler. Belli ki Sümer deyimi de buradan geliyor.
Yakutistan tarafında kayalara yazılan bir yazı sistemi vardır. O sistem Orhun Abideleri’ndeki yazının eski şekli olduğu bilinmektedir.
Biz, yazmayı seven bir milletiz. Örneğin öğrencisiniz. Elinize kalemi aldığınızda sıralarınızın üzerini yazılarla dolduruyorsunuz. Eline bıçak alan bir çocuğumuz oturduğu kanepeyi yontmaya başlar. İki âşık bir ağacın kovuğunda buluşursa hemen oraya bir kalp yapar ve isimlerinin baş harflerini yazarlar. Bu, onların elinde değildir. Çünkü genetik bir olaydır.
15 bin yıl önce Türkler yazıyı mağaralara, kayalara yazmışlar. Çünkü kâğıt yok. Böylece diğer alfabelere kaynaklık yapmışlar. Bütün alfabelerin kaynak sistemi Türklerin kullandığı bu alfabe olmuştur.
Peki, yazıyı bulan bir toplum kâğıdı bulamaz mı? Mutlaka bulur. Uygur Türklerinin kâğıt yaptıklarını gösteren resimler vardır. Peki, bunları yapan matbaayı yapamaz mı? Yapar.
Tarihe bakın. Ne diyorlar? Matbaayı Çinliler buldu. Bu doğru mu? Oysa Çin alfabesi 6 bin sembolden oluşmaktadır. Sembollerin birleşmesinden de 40 bin harf meydana geliyor. Peki, bu 40 bin harfin matbaa dizgisini hazırlamak kolay mı? Bu mümkün değil. O halde Çinlilerin matbaayı bulmaları da mümkün değil.
Oysa Türk alfabesi çok daha az sayıdan oluşuyor. Uygur alfabesi 17 harften ibarettir.
     Batılıların eskiden yaptıkları heykellere bakın. Hepsi çıplaktır. Neden? Çünkü batılılar giyinmeyi bilmiyorlar. MÖ 5 yüzyılda altın elbiseli bir Türkün resmi bulunmuştur. Elbise tamamen altından yapılmıştır. Bu da o dönemde Türklerin ne kadar medeni ve zengin bir millet olduğunu gösteriyor. Dünyaya giyinmeyi biz öğrettik.
     Galile dünyanın yuvarlak olduğunu söyledi ve adamı astılar. Oysa ondan yıllar önce Kaşgarlı Mahmut yazdığı eserinde dünyanın yuvarlak olduğunu gösteren bir dünya haritası koymuştur. Yine Piri Reis onlardan yıllar önce dünyanın yuvarlak olduğunu söylemiş ve haritalarını çizmişti.
     Eski Türkçe’de Te- fiili vardır. Dönmek anlamına gelir. Değirmen buradan gelmiştir. Döner. Teker buradan çıkmıştır. Döner. Değirmendeki özellik bir kenarı sabit dururken diğer kısmı onun etrafında döner. Yani dünyamızın güneş etrafında dönmesi gibi. Bu sistemi bilmeyen biri değirmeni nasıl icat etmiştir? Demek ki eski Türkler çok daha önceden dünyanın yuvarlak olduğunu ve döndüğünü biliyorlardı.
     Bizde en önemli unsurlardan biri de topraktır. Türk Milleti toprağına sevda derecesinde bağlıdır. Ölümü tercih eder toprağını kimseye vermez. Vaktiyle Uygur prensi Çin prensesine âşık olmuş. Evlenmişler. Ama karşılık olarak Çin İmparatoru, Uygurlarda bulunan bir dağın parçasını istemişler. Uygurlar “Ne olacak verelim gitsin” demişler. Ama tılsım o dağda imiş. Çinliler bu dağı parçalayıp arabalarla Çin’e taşımışlar. O günden sonra ülkede huzur, mutluluk kalmamış. Sıkıntılar başlamış. Dağlar, taşlar, kuşlar böcekler “Göç Göç!” diye bağırmaya başlamışlar. Çünkü vatan parçası olan toprak başkalarına verilmiş.
     Bu nedenle toprağımız değerlidir. Vatanımız kutsaldır. Vatanımızın tek karış topağını bile kimse vermeyelim. Vatanımıza sahip çıkalım”
     Son olarak da Yüce Türk Milletinin yetiştirmiş olduğu en büyük dehalardan biri olan Atatürk’ü örnek vererek öğrencilerdeki Türklük gururunu ve vatan sevgisini perçinleştirdi.
     “Atatürk Sivas Kongresini topluyor. Dünya onunla dalga geçiyor. Çünkü Türk Milleti o dönemde son bin yılın en zayıf, en güçsüz durumunda. Yıkılmaya yok olmaya mahkûm.
     Harbour adlı bir komutan Atatürk’e uğrar. “Bu kadar uğraştın Başaramazsan ne yapacaksın” der. Atatürk başarısızlığı kabul etmez. Ona “ Düşmanın elinde bir kuş kalmaktansa, atalarımız gibi onurlu bir şekilde ölmeyi tercih ederim” der.






Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın söyleşi kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kıbrıs Türk Kültürü ve Edebiyatı
Kıba - Tek Edebiyat Sohbetleri
Noel Baba Türk Kültürünün Batıya Armağanıdır.
Düzceli Öğrencilerle Beraberdik
Oğuz Boyları Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Arif Zeren İle Söyleştik
Sami Yakar İle Tiyatro Üzerine

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
"Gün Olur Asra Bedel" Üzerine Bir İnceleme
Bir Şiir Emekçisi: İhsan Tevfik Kırca
Yozcuların Kökeni ve Çangaza Köyü
yaşar Kemal’in Ölüm Yıldönümü Münasebetiyle
Çeşitli Yönleriyle Prof. Dr. Erhan Arıklı
Öykü Tiyatro ve Sanat Üzerine
Benim Gözümden "Tutunamayanlar"
"48 Saat" Üzerine
Çakırcalı Efe Üzerine
Âşık Osman Akçay İle Tanıştık

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Vakit Gelince [Şiir]
Kara Güzel [Şiir]
Hayallerim [Şiir]
Gönlümün Tacısın Yar [Şiir]
Kurban Olurum [Şiir]
Acı Ektim [Şiir]
Nerdesin? [Şiir]
Yüreğimde İhtilal Var [Şiir]
Hayat Seni Çözemedim [Şiir]
Helallik İstiyorum [Şiir]


Hakan Yozcu kimdir?

1964 doğumluyum. Kuzey Kıbrıs'ta yaşıyorum. 1988 Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldum. 20 yıl çeşitli okullarda edebiyat öğretmenliği yaptım. Uzun yıllar Yenivolkan ve Güneş Gazetelerinde köşe yazarlığı yaptım. Şu an Habearkıbrıslı ve Güncelmersin Gazetelerinde yazıyorum. Birçok internet gazete ve sitelerinde yazılarım yayınlanıyor. Şiir, öykü ve tiyatro oyunları yazıyorum. Bu alanlarda çeşitli ödüllerim var. Kendime ait basılmış "Güzel Bir Dünya" ve "Mesela Başka" isimli iki adet öykü kitabım var. 7 tane tiyatro oyunum var. 6 yıl Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü görevinde bulundum. Halen Başbakan Yardımcılığı Ekonomi, Turizm, Kültür Ve Spor Bakanlığı'na bağlı Müşavirim.

Etkilendiği Yazarlar:
...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.