Kendi görüşlerim var -sağlam görüşler-, yine de her zaman onlara katılmıyorum. -G. Bush |
|
||||||||||
|
Hakikat Web TV’de “Hakan Yozcu İle KKTC Güncel” adlı programın yayınına, geçtiğimiz Cuma günü başladık. Kısmet olursa bundan böyle her Cuma günü saat 16.00’da canlı yayında olacağız. Programımızın ilk konuğu, benim için çok önemli olan, dostum, kardeşim, okul ve askerlik arkadaşım, meslektaşım Sami Yakar idi. Sami Yakar ile kültür, sanat ve tiyatro üzerinde söyleştik. Kendisi öğretmenlik mesleğinde 30 yılını doldurduğu için sohbetimize önce eğitimden başladık. Sami Hoca, eğitimdeki mevcut sistemi olumlu bulmadığını belirterek “Yeni bir sistemin getirilmesi gerektiğini” söylüyor. Çocuklara, sadece bilgi yükleme ile değil, ruhsal ve duygusal yönlerinin de geliştirilmesi gerektiğinin altını çiziyor. Şöyle devam ediyor: “Duygu yönlerini sanatla, özellikle tiyatro ile geliştirmek gerekir. Çocukların at yarışı gibi birbirleriyle yarıştırılmasından vaz geçilmelidir. Bu doğru değildir.” 1987’de öğretmenliğe başladığında okul müdürü, kendisine bir tiyatro teksi vererek “Bu sene okulda tiyatroyu sen çıkaracaksın” demiş. Böylece Sami Hoca’nın tiyatro ile macerası başlamış. Bu macera 30 yıldır devam ediyormuş. O yıl, “Keçileri Kaçıranlar” adında bir komedi sahneye koymuşlar. Okulda yetenekli çocukları bulup onları tiyatroya hazırlamışlar. Aralarında çok iyi oyuncular varmış. Bu gün Kıbrıs Türk Devlet Tiyatrolarında oynayan oyuncuları bile varmış. İskele’de kısa adı İSDER olan İskele Kültür ve Sanat Derneği kurulmuş. Bu derneğin tiyatro yönetmenliği kendisine verilmiş. İlk oyun olarak “Kadınlık Bizde Kalsın” adlı oyunu sahnelemişler. Komedi türündeki bu oyun çok beğenilmiş. Bu oyun ile Denizli’de yapılan Tiyatro Festivali’ne katılmışlar. Bu grupla 7 yıl beraber çalışmışlar ve her yıl çok güzel oyunlar sahnelemişler. Sami Hoca o yıllar için şunları dile getiriyor: “Çok iyi bir ekipti. Acemilik dönemimizdi. Ama profesyonel ruhla çalışıyorduk. Herkes fedakârlıkta bulunuyordu. Oyun, çok beğenildi. Kostümleri İstanbul’dan getirdik. Çok güzel kostümlerdi. Zengin ve rengârenkti.” Bundan sonra “Birileri 2 Geri”, “Papaz Kaçtı”, “Ahududu”, “Çıkmaz Sokak” adlı oyunlar sahnelenmiş. Oyunların hepsi seyirciler tarafından büyük ilgi görmüş. İskele Belediyesi Tiyatrosu’nun yönetmeni olarak göreve geldiğinde çocuk oyunlarına önem vermiş Sami Yakar. “Kral Çıplak” adlı oyunu bu sene sahneye koymuşlar. Bölgedeki tüm ilkokul öğrencilerine sahnelemeye çalışmışlar. “İskele’ye geldikten sonra, çocuk oyunlarına daha çok önem verdim. Çocukların duygu ve anlayışlarına göre oyunlar hazırladık. Çocuklar için pandomim ve Charlie Chaplin oyunları hazırladık. Çocuklarımızın duygu ve hayal dünyalarına hitap etmeye çalıştık. Karagöz oyunları düzenledik. Çocukların farklı dünyalarına, farklı bakışlar getirmeye çalıştık. Çocukların kendi kültürümüzü de yakından tanımalarını arzuluyorum. O nedenle kendi kültürümüzün parçaları olan Keloğlan ve Nasreddin Hoca oyunlarını sahnelemeyi düşünüyorum.” İskele Belediyesi Tiyatrosu, gerçekten farklı konulara parmak basıyor. Kendi adıma konuşacak olursam, Kuzey Kıbrıs’ta daha birilerinin Charlie Chaplin veya pandomim yaptıklarını duymadım. Bu bakımdan da takdir edilecek bir durum diye düşünüyorum. İskele Belediyesi Tiyatrosu Kıbrıs Kültüründen de örnekler veriyor. Geçtiğimiz yılda, sadece Kıbrıs’ta değil, Türkiye’de de meşhur olan “Mağusa Limanı” adlı türkümüzün hikâyesini de oyunlaştırmışlar. Bu oyunu “Arap Ali Ağıdı” olarak sahnelemişler. Belediye Başkanı “Bir şeyler yapalım. Törenlerimizi sıradan olmaktan kurtaralım” demiş. Bunun üzerine işe görsellik katmışlar. Önce milli bayramlarımızda “Nöbette” adlı bir oyun hazırlamışlar. Kıbrıs Türkü’nün çektiği acılar, tablolar halinde görsel hale getirilmiş ve büyük beğeni toplamış. Bu sene de Arap Ali Ağıdı hazırlanmış. Sami Yakar Hoca anlatıyor: “Arap Ali, bir hamaldır. Limasolludur. Limasollularla anlaşamadığı için Mağusa’ya gelir. Mağusa Limanı’nda hamallık yapar. İri yarı, güçlü biridir. Bir gün, iş çıkışı bir meyhaneye girer. Eğlenmeyi de seven biridir. Meyhanede Hint kökenli İngiliz askerleri vardır. Bu askerlerle dalaşır. Kavga ederler. Arap Ali bu askerleri döver. Ertesi gün yine meyhaneye gider. Arkadaşları gitmemesini söyler. Askerlerin kendisine tuzak kuracağını belirtir. Ama Arap Ali bunu gururuna yediremez. “Kendime korktu dedirtmem” der ve meyhaneye gider. İngiliz askerleri oradadır. Bu defa daha kalabalık gelmişlerdir. Arap Ali’ye pusu kurarlar. Onu 7 yerinden bıçaklayarak öldürürler.” Sami Yakar Hoca, bir arada Mağusa MAGEM’de oyun çıkarmış. “Hangisi Babası” adlı komedi ile seyircilerin karşısına çıkmış. Bundan sonra tiyatroya 2 yıl ara vermiş. Aradan sonra Yeniboğaziçi Belediyesi adına “Baş Belası” adlı bir oyun çıkarmış. Bu oyunu oyunda oynayan iki oyuncu yazmış. Köylerinde bulunan iki karakterin yaşadıklarını ele almışlar. Çok da başarıl bir oyun olmuş. Topçuköy Kadınlar Birliği adına da 8 Mart Dünya Kadınlar Günü İçin Dario Fo’nun “Kadın Monolagları” adlı eserinden kadına şiddet ve taciz konulu birkaç bölümü sahnelemiş. Sami Yakar, tiyatroya ilgili mercilerin ilgisiz olduğunu ve devlet yöneticilerinin sanata ve sanatçıya önem vermediğini belirterek şöyle diyor: “30 yıldan beri tiyatronun içindeyim. Tiyatroyu hep amatör ruhla yaptık. Fedakârlıklar içindeyiz. Devlet mercilerinin bize yöneldiğini hiç görmedim. Şu ana kadar hiç kimse bize, “Ne yapıyorsunuz? Bir yardıma ihtiyacınız var mı? Sizin için ne yapabiliriz?” diyen hiç olmadı. Bu ülkede sanata ve sanatçıya değer verilmiyor. Sanatsal etkinliklerin çoğu bireysel fedakârlıklarla zoraki yapılıyor. Herkes kendi imkânlarını zorluyor. Tiyatro, zor bir sanat. Fedakârlık isteyen bir sanat. Alt yapısı olması lazım. Ruh olması lazım. Enerji olması lazım. Neticede seyirci karşısına çıkıyorsunuz. Bu nedenle işinizi iyi yapmak zorundasınız. Kıbrıs’ta ilk yerleşim yeri Salamis’tir. Buraya yerleşenler, ilk iş olarak beş bin kişilik bir tiyatro yapmışlar. Oysa günümüzde devletin kendi tiyatrosu yok. 20 yıl önce yanmış. O günden bu güne taş üstüne taş konulmamış. Tiyatronun bir salonu olması, bir sahnesi olması lazım. Ama maalesef yok. Bu da devletin, siyasetçilerin sanata ne kadar önem verdiğini ortaya koyuyor.” Son olarak geçtiğimiz günlerde sahneye koydukları ve hala oynanan oyun olan “Şerefine İnsanoğlu” oyununu konuşuyoruz. Sami Hoca anlatıyor: “Bu oyun, bir dram. Savaşın iki yüzünü anlatıyor. Bir tarafta savanlar, bir tarafta yoksul halk ve bunları izleyen, savaştan nemalananlar. Bunlar, zengin silah tüccarları. İnsanoğlu zalim, insanoğlu acımasız. Ve çocuklar… Savaşlarda en çok zarar gören kesim, çocuklar oluyor. Çocuklar ölüyor. Onların suçu nedir?” diye soruyor. Gerçekten Sami Yakar, kendini tiyatroya adamış, İskele Bölgesi’nde tiyatroyu yaşatmaya çalışan, her bölgeye tiyatroyu götürerek insanları tiyatro ile tanıştıran ve onlara tiyatroyu sevdiren, her yıl tiyatroya yeni yeni oyuncular kazandıran bir tiyatro insanı. Çalışmalarından dolayı kendisini kutluyor ve bu alanda kendisine teşekkür ediyoruz. İyi ki Sami yakar gibi tiyatroya sevdalı insanlarımız bulunuyor. Yaşasın Tiyatro…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |