Dünyada birbirinin eşi ne iki görüş vardır, ne iki saç kılı, ne de iki tohum. -Montaigne |
|
||||||||||
|
Çocukluğum ve gençlik yıllarımda dine uzak olan yaşıtlarımdan dinin bakış açısına uygun olmadığını düşündüğüm şu dini enstanteyi işitirdim: Yüksek bir yere mutlaka ulaşılıp alınması gereken bir nesne vardır. Yanınızda oraya ulaşabileceğiniz iki eşya mevcuttur. Bunlar Kur’an ve ekmektir. Bu noktada can alıcı soru sorulur? Yapamayacağınız iki tercihle karşı karşıya bırakılırsınız. Yüksekteki nesneye ulaşmak için hangisini ayağının altına alırsın? Pek doğal olarak tercih yapamazsınız. Anlatan ağız bir süre sonra ders verme bilgeliğinde cevabı verir. Cevap Kuran’dır. Çünkü hayatımızı idame ettirmek için bize verilen en temel nimet ekmeğe nankörlük etmek diğerinden daha büyük bir günahtır. Anadolu’da tüm yiyecek ve içeceklerin genel isimlendirilmesi olan ‘nimet’in simgesi ekmektir. Onun şahsında insanın yaşamını sürdürdüğü tüm nimetler Anadolu insanın nazarında Tanrı’nın verdiği çok kıymetli lütuflardır. Ancak Allah’a inananlar gerçek anlamda ‘nimet’in kıymetini bilirler. Dini değerler üzerine inşa edilen kültürümüzde ‘nimet’in fuzuli, gereksiz ve fazladan harcanıp kullanılması ‘israf’ olarak isimlendirilir. ‘İsraf’ Allah’ın emrine uymamayı ifade ettiğinden haram olarak kabul edilmiştir. Müslüman Anadolu insanı yüzlerce yıldır bollukta da darlıkta da nimetin kıymetini bilip israfa kaçmamaya çalışmıştır. Küçük bir ekmek kırıntısını bile çöpe atmak istememiştir. Gerçi bu halkın geneli hep varla yokluk arasında devletini kendisine tercih ederek yaşamıştır. Büyüdüğüm çevrede köylüler tavuk ve yumurtayı yemekten çok yoksunluktan küçük ihtiyaçlarını karşılamada kullanırlardı. Okula giderken evden harçlık olarak bozuk para yerine bazen yumurta aldığımı hatırlıyorum. Siyah önlüğümün cebine koyar kırılmaması için itinayla yürürdüm. Çocuğun gelişiminde daha çok besin donanımlı yumurtayla öğrencilik psikolojisiyle daha çok ilgi gösterilen çekirdek, leblebi, şekerleme alınırdı. Cılk yumurta beş para etmezdi. En fazla tavuğun altına fol olurdu. Birde sevmediğine atılacak en güzel silahtı. Yaramaz çocuk kavga ettiği diğerine bulabilirse cılk yumurta atardı. Bunları Siyasal Bilgiler Fakültesinde üniversite öğrencilerinin, Prof. Dr. Burhan Kuzu’yu protesto için bolca yumurtaları havaya savurmaları olayı nedeniyle düşündüm. Anadolu toplumu son yüzyıl içinde çok değişiklikler yaşadı. Tavuklarımız değişti, yumurtalarımız hep cılk olup sağlamları kırıldı. Tüm toplum veritabanımız sarsıldı. Toplumların değişimi Yaratıcı’nın koyduğu ilahi bir kuraldır. Bizdeki değişimler kural dışıydı ve bir anlamda Yaratıcı’nın kurallarını zorluyordu. Başta ekmek olmak üzere her türlü gıdayı benliğinde kutsallık düzleminde algılayan toplumumuzda bugün bir çok insanın hala çok rahat alamadığı yumurtaların üniversiteli öğrencilerin elinden hoyratça onlara bir başka kutsiyet ifade eden bilgiyi öğreten hocaları üzerine savrulması bu bağlamda düşünüldüğünde vahim bir durum. Tıpkı nimette olduğu gibi bu toprakların insanları kendisi okuyup işlemese de okumaya yazmaya öğrenmeye ve öğretene büyük saygısı vardır. Kitap, bilgi ve bilginleri her zaman el üstünde tutmuşlardır. Anadolu toprağını tepelemiş, mütevazi köylerinin çamurlu yollarına ayakları dokunmuş bir üniversite öğrencisinin yumurtaları pervasızca fırlatabileceğine inanmak istemiyorum. Ekmek yerine Kuran’a basmayı tercih etme öğretisi alan bir Anadolu insanı yediği gıdayı hoyratça israf etmesi onun önceliklediği kutsallıklarını değiştirmesi işaretidir. Daha doğrusu buna kutsallıklarını artık yitirdiğinin göstergesi demeliyiz. Mili manevi değerler yerine Batı kültürünün mutlak hakimiyetinde farklı değerler inşa edilmeye çalışılan genç nesilin yumurta eylemi bunun bir sonucu gibi gözüküp batı kültürü koyuyor. İtirazlar, protestolar, görüşler, fikirler elbette bir usul, uslüp ve saygı çerçevesinde ifade edilmelidir. Özgürlükler kısıtlanmamalı, demokrasiden taviz verilmemelidir. Özgürlük ve demokrasi adına hakaret etmeyi de elbette kimse makul gösteremez. Yumurtayı atan öğrencilerin zihinlerinde elbet başka öncelikleri vardı. Olay sadece otoriteye başkaldırı, yönetimi eleştiri ise bir önceki konuşmacı Süheyl Batum’a bir iki fikir itirazı dışında fazla tepki gösterilmezken tüm yumurtalar Anadolu değerlerini temsil görüntüsündeki Ak Parti hükümetinin nezdinde Burhan Kuzu’ya atılmaz ve tüm tepkiler ona gösterilmezdi. Gerçek eylem, zihinlerindeki Anadolu geleneksel değerleri veri tabanı silinip yerine batı değerleri tabanında yeni veriler yüklenmeye çalışılan öğrencilerin unutturulmaya çalışıldıkları değerleri belli bir ölçüde simgeleyen hükümete tahammül edememeleriydi.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © hasan tülüceoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |