..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Gerçeği arayan bir insan, öncelikle her şeyden gücü yettiğince kuşku duymalıdır. -Descartes
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Anı > duygu bektaş




25 Aralık 2010
Halkımın Otobüsü...  
duygu bektaş
Otobüsler sıralı, insanları bir yerler yetiştirme derdinde.İnsanlar sıralı hep bir yere yetişme derdinde.Önde yine halkımın otobüsü halk otobüsü,kokusuyla,kirli koltuklarıyla hakkını kimseye vermeyen.


:AHHJ:
Çalan saatlerinin zilleriyle uyanmayan komşular çelik kapımın sesi sayesinde uyanıp kesin bildikleri ne kadar kötü söz varsa arkamdan yolluyorlardır. Zavallı kapı bile dile gelmiştir beni böyle çarpma her defasında diye.Ya ! anahtar ne yapsın, geç kalma telaşlarımda onu öyle çeviriyorum ki’’ yeterrr başım döndü’’ isyanlarında olurdu herhalde.

Her sabah son beş dakika keyif yapma uğruna geç kalıyor nefes nefese dışarı atıyorum
kendimi. Tam sokak kapısında Kemal Sunal’ın postacı halini takınıp başlıyorum onun gibi yürümeye ,adımlar kısa kısa ve de sık.
Durağa kadar selamsız sabahsız gidiyorum.Mezarlık köşesinde alışkanlıktan durup başlıyorum üç ihlas,bir fatiha okumaya.Duvar uzun sureler kısa bu okumalar duvar boyu devam ediyor.Ölmüşlerimi tek tek saymak uzun olacağından toplu bir duayla bu işi yapıp uzaktan görünen otobüse koşuyorum.

Otobüsler sıralı, insanları bir yerler yetiştirme derdinde.İnsanlar sıralı hep bir yere yetişme derdinde.Önde yine halkımın otobüsü halk otobüsü,kokusuyla,kirli koltuklarıyla hakkını kimseye vermeyen.
Özel olduklarından içine kırmızı halı döşeyenimi ararsınız ,ön cama perde takanımı.,
hepsi onlarda mevcut.Bir kaç kez ona binme gafletinde bulunup halkımla fazlaca bütünleştikten sonra bir daha binmeme kararıyla arkadaki belediyemin otobüsünü bekleyip biraz geç ama temiz gidiyorum işime.

Durak hayli kalabalık yağmur çisilemekte ..Ben henüz yaz havasını hissetmek istediğimden açık ayakkabı giymişim ,ayaklar çıplak..Bu.yağmurda yağacak günü buldu karizma düştü mü yerlere.Karizmayı geçtim üşütüp hasta olma korkusu düşüyor içime.
Aklım git halk otobüsüne diyor yüreğim belediyede kal..Öndeki hareket etmeden öteki almıyor seni içeri. İnsafa gelse açsa kapıları derdim kalmayacak.Halk otobüsü kapısını açıyor halkımdan beş on beden yapışıp birbirine kapıdan girmeye çalışıyor.Kararsızlıkla olanları izlerken hızlanan yağmurdan korkuma ,birde ayaklarımın sevdasına atıyorum halkımın arasına kendimi.
Saçların ıslak, ayakların çıplak hali görülmeye değer . Yürüdükçe açık ayakkabıdan vıcık,vıcık bir ses çıkıyor.
Can havliyle kendime oturacak bir yer ararken, kafasını küçük görüp aldandığım bedeni koltuğumun yarısını kaplayan , şişmanlığı koltuk sınırlarını aşan teyzenin yanına ilişiyorum
Yarım,, koltuğun dışında, elimdeki çantama sıkıca sarılıp diğer yarımı teyzeye akraba yaparcasına yapıştırıyorum.
Teyzem bir kıpırdansa bende onunla kıpırdanıyorum, sanki kurma düğmem onun elinde.
Ara sıra şikayetimi anlatan ufff derin çekmeleri olsa da,o mutlu ,mutlu oturuyor
İkinci durağa gelmeden içerinin hava akımı değiştiğinden şöföre nefes için maskeler dağıtsalar öneri sunmak geliyor içimden..Neyse diyip kendimi kuş tüyü minderlerde hayal edip kitabımı açıyorum.
Balık istifi gibi olan insanlarda , yapışmanın verdiği hoşnutsuzluk yüzlerine yansımış.Hepsi sert bakıyor ,hatta bakmamak için yerlerde dikiliyor gözler.
.’’ İlerleyelim bayanlar beyler ortalar boş hadi gelenler yer açalım ‘’diyor kendince kibar ama dayatmalı komutlu muavin..Bu bir iki devam ediyor.Başımda dikilmiş otobüsün demirine kurtarıcı gibi tek elle sarılmış bayan dayanamıyor’’ nereye ilerleyelim kardeşim , yer mi var gel sen ilerle varsa’’ lafını tamamlayamadan ,muavin’’ ilerle abla var işte orda yer ‘’diyor.
Dalmış vaziyette onları dinlerken ‘’bu muavinin kalp gözü açık galiba olmayan yerleri bile görebiliyor’’ diyorum kadına. Kadın lafımdan yumuşamış gülecekken muavin’’ hadi abla durma’’ demesiyle kopuyor ipler.’’Sen ne diyorsun önce konuşmasını öğren terbiyesiz zaten her sabah cambaz oluyoruz bu arabalarda., sayenizde her türlü durmayı öğrendim bak istersen bugün tek elle amuda kalkayım ha ne dersin değişiklik olur’’
Sinir vidaları kopmuş herkes başlıyor gülmeye, şişman teyze gülerken sallandığından beni de bir sallıyor oturduğum yerde . O da tepkili muavine ‘’sizi şikayet edeceğim babanızın otobüsümü bu’’ diyor Pişkin muavin gayet ciddi ’’ he babamın otobüsü benim babam almış bunu .istersen git şikayet et ‘’diyor daha bir pişkinleşerek.
Biraz geçmeden ön kapıdaki direğe yapışan adama ,yeni binen biri ‘’biraz yol verir misiniz’’ diyor. Adam direkle bütün olmuş iyice ,hiç aldırmıyor. Yeni binen sinirli ‘’kardeşim yol ver dedik’’ diyor hafif dirsek atarak..Gayet sakin durup istifini bozmayan adam’’ in aşağı bak yol orda burada yol ne arar ‘’diye cevap veriyor.
Hay gözümün sevdiği halkım sabah bu cevaplar verilir mi.herkes mutsuz işe giderken sinir telleri oynatılır mı ?.Dirsek atan adam bu sefer bir yumruk atıyor öfkeli çıldırmış gibi.,Direği sıkıca tutan adam yere düşecek gibi olurken birden malkoçoğlu kesilip çevik bir hareketle yer bulamadığı kalabalıkta kalkıp , nereye vurduğunu bilmeden tüm malkoçoğlu darbelerini indiriyor. Yaradana sığınıp kontrol edemediği elini ayağını savuruyor rastgele..Yakınında erkek kadın kim varsa nasibini alıyor, bir yumruk atanı tutturamıyor ıskalıyor her vuruşta.
Bunlar kozlarını paylaşmak için sözleşip ilk durakta iniyorlar. Neyse diyip kendimi kitabıma verip kulaklığım takıp üç maymunu oynar işime giderim diye düşünürken başlıyor bir miyavlama sanki dersin zavallı derdinden ağıt yakıyor. Ortalıkta bir ses bir acı çekme durumu var ama görüntü yok.Sağa bakıyorum sola bakıyorum hala ses var görüntü yok.Benim gibi bir çok insan sesin nerden geldiğini bilse ,alıp şefkatli kollarına sarıp sarmalayacak durumda merakla bakınıyor. Bakıyorum adamın teki kalabalığı yararak koltuğun altından sepet çekiyor.’’tamam kızım tamam canım bak baban yanında şimdi annende gelecek gideceğiz dur ağlama ,bak annene vereceğim seni.’’yok diyorum artık pes insanlar ne zamandır kedileri evlat edinmiş anne baba olmuş demeye kalmadan süslü teyzeye sepet ulaşıyor. Kadının imkanı olsa meme çıkarıp verecek.’’tamam kızım sakin ol bebeğim annen seni kollayacak ağlama güzelim’’ artık şefkatli yüreğinde ne kadar sevgi sözcüğü varsa döktürüyor .Kedi inceden bir mırlayıp sakinleşiyor.
Elime alıp tek bir sayfasını okuyamadığım kitabı kapatıp çantam koyuyorum.
Halkımın otobüsündeki maceralarla farkında olmadan ineceğim durağa yaklaştığımda, iyice yapışıp bütün olduğum teyzeden , yarımı orda bırakma hissiyle kopuyorum.Kurtuluşu buldum, yaşasın edasıyla kalabalığı yarıp kapıya ulaştığımda ister
Yağmur olsun ister kar bir daha binmem asla sözü veriyorum kendime..


.Eleştiriler & Yorumlar

:: evet...
Gönderen: Şenol Durmuş / , Türkiye
25 Aralık 2010
İşte O otobüsler de, minibüsler de modern dünyaya doğru bir yolculuk yapıyoruz...Birbirimize dayanarak, yaslanarak, iterek ve destekleyerek bu aşamayı tamamlayacağız...Eh sürü yoğunluğu da İstanbul da... Allahtan kamyonlarla taşımıyorlar...Ben yine de şanslı olduğumuzu düşünüyorum...İyi bir anlatım.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın anı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Saklamıyorum Artık...
İki Doğum,bir Yürek...
Hayata Dokunsaydı Keşke...
Babamın Elleri Soğuktu...
Bir Çift Ayakkabı Uğruna...
Ramazanın Tadı Kaldı...

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Sen Yoksun Ya,kutlamadım İşte... [Deneme]
Hamsinin Dili Olsa... [Deneme]
Düzgünlüğü Boşverip Eğrisiyle Doğrusuyla... [Deneme]


duygu bektaş kimdir?

Okumayı seven ama yazmayı daha çok seven yazdıklarını paylaşmayan birisiyim. Burda bundan sonra paylaşımlarım olsun istedim.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © duygu bektaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.