..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Sevgi bilmekten doğar." -Mevlana
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > İyileşme > Sinan Yıldırım




17 Aralık 2010
Değmezdi Akacak Bir Damla Yaştaki Yas"a  
Sinan Yıldırım
Daha doğmadan başlamış Sıdıka’nın çilesi, annesi dördüncü çocuğu çok diye istememiş, düşürmek için elinden geleni yapsada inatla doğmuş dünyanın bütün dertlerine meydan okur gibi. Doğmuş doğmasına ama ailenin dördüncü kız çocuğu olduğu için annesi bu seferde bakmak istememiş, bir hafta emzirmemiş tombul, siyah saçlı, yeşil gözlü kızı.


:BDGA:
Daha doğmadan başlamış Sıdıka’nın çilesi, annesi dördüncü çocuğu çok diye istememiş, düşürmek için elinden geleni yapsada inatla doğmuş dünyanın bütün dertlerine meydan okur gibi. Doğmuş doğmasına ama ailenin dördüncü kız çocuğu olduğu için annesi bu seferde bakmak istememiş, bir hafta emzirmemiş tombul, siyah saçlı, yeşil gözlü kızı. Ablaları büyütmüş anne sevgisini esirgeyince, babasına aşık olmuş ilk önce çünkü babası hiç dövmezmiş annesi gibi. Yıllar böyle geçip gitmiş, beş yaşlarına geldiğinde ablası ile oynarken damdan düşmüş küçük Sıdıka, dişleri kırılmış çenesindeki birkaç kırıkla birlikte, en büyük ablası onu kanlar içinde gördüğünde ilk çocuğunu düşürmüş korkudan. O yıl hastanelerde doktorlarla geçmiş küçük kızın günleri ve o günlerden sonra bir daha hiç dişçiye gidememiş korkusundan. İyileşmiş boynundaki küçük bir izden başka bir izi kalmadan ama korkmuş doktorlardan ve hastanelerden, korkmuş birkere ve ne kadar hasta olsada bir daha hiç gidememiş hastanelerin kapısından içeri girip bir doktora.

İlkokuldan sonra okutmamışlar ama o gizli gizli hayaller kurmuş ve gizli gizli şiirler yazmış kimseler görmeden. O büyüdükçe annesinin şiddetide artmış günden güne ve daha fazla dayanamamış daha 16 yaşında iki yıldır onu isteyen adamla evlenmeye karar vermiş. Hayallerini bırakıp kurtulmak istemiş, yeni bir umuda yelken açmak istemiş. Adamı sevmesede nasıl olsa bana aşık demiş, mutlu eder, alışırım zannetmiş ama hiçbir zaman sevememiş 17 yaşında kocam dediği adamı. Adam ise hiçbir zaman onu mutlu etmek için uğraşmamış, araya her seferinde aileler girip ıstırap içinde tam 12 yıl geçmiş.

Babasını kaybedeli 3 yıl olmuştu ki kocası bu ölümü fırsat bilip günden güne değişmeye başlamış, gözü dışarılara kaymaya başlamıştı, bir gün oğlunu alıp bir kadın ve onun kızıyla yemeğe götürmüştü, zaten her seferinde oğluna sana cici anne alayımı dermişti ve Sıdıka bunu öğrendiğinde başından kaynar sular dökülmüştü sanki ama yinede bir şey diyememişti taki bir gece Sıdıka ve oğlunu akşam yemeğine götürdüğü yapmacık bir geceye kadar kocasına. Yemek yenmiş kahveler söylenmiş ve yudumlanmaya başlarken Sıdıka artık ayrılalım deyivermiş ve o gece sanki hiç bitmeyecek gibi gelmişti. Başta ne kadar kararlı olsada bir aylık bir ayrılık konusunda karar vermişler ve annesinin evine bırakmış kocası Sıdıka’yı.

Bu ayrılık adamın başta aklını başına getirmişti sanki, her zaman karısını arayıp oğluyla konuşurdu, işini, evini hatta yaşadıkları şehri bile değiştirmek için çabalıyordu ilk haftalarda fakat son hafta ne olduysa adam aramaz olmuştu ve bir ayın sonunda Sıdıka’yı arayıp bu evliliği bitirmek istediğini söylediğinde Sıdıka yıkılmıştı çünkü kocasına bir şans daha vermeye hazırdı, her şeyi unutup evine dönmeye o hiç sevmediği adamın yatağına girmeye hazırdı. Yaşadığı dert dolu 12 yılın üstüne bir 12 yıl daha yaşamaya hazırdı ama kocası artık her şeyi bitirmek istiyordu. Günlerce ağladı, ağlamaktan gözleri kızardı, yüreği daraldı nefes alamadı. Oğluda olmasa annesiyle yaşamaktansa ölmeye hazırdı. Oğlu için yaşayacaktı, gözlerindeki bir bakış için dünyaları feda edebileceği oğlu için.

Aradan fazla bir zaman geçmemişti ki annesi bir gece Sıdıka’yı kapının önüne koyuvermişti oğluyla birlikte yayladaki evlerinde. Amcaları ne kadar yalvarsada açmadı kapıyı taki gece 12 olana kadar, ağladı, yapma etme desede fayda etmemişti. Polise gitti aldığı cevap ilginçti evli olduğu için babasının evinde hakkıda olsa annesi istemezse içeri almazdı. Bir defa daha yıkıldı. Bir süre ablalarında kaldı bunun üzerine ve ablalarının annelerini evleri satarız diye tehtit etmeleriyle şehirdeki iki katlı evin alt katında oturmasına izin vermek zorunda kalmıştı annesi. Yaşadığı üzüntüler onu iyiden iyiye yıpratmıştı ve hasta olmuştu, sık sık öksürmeye başlamıştı ve her öksürdüğünde babası geliyordu aklına ve göz yaşlarına boğuluyordu hıçkıra hıçkıra, çünkü babası veremden ölmüştü her gece yatağına yattığında nefessiz kalana kadar öksürürdü ve bu anlara tanık olmuştu Sıdıka. Tek üzüldüğü oğluydu çünkü babası olacak adam çocuğunun giderlerini bile düşünmüyordu. Çalışmak zorundaydı, çalışıp oğluna bakmak zorundaydı, her şeyden önce oğlu için yaşamak zorundaydı ve oğlu için bütün güçlükleri yenmek zorundaydı. Bu kötü dünyada zaferler kazanmak zorundaydı. O gün bir daha ağlamamak için kendine söz verdi ve bir iş bulup çalışmaya başladı. O günden sonra bir daha hiç ağlamadı, gözlerinden bir damla yaş bile akmadı. Çünkü değmezdi hiç bir şey ağlamaya ve akacak bir damla yaştaki yas’a.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Benim Öyküm
İki Rengin Hikayesi
Seyfi'nin Maceraları 1 (Yetiş Dayı)
Haticenin Kuzuları
Hoş Bulduk Hayat
Öpeyimde Geçsin yada Gülümse
Üç Kadın ve Ahmet
Ben Buldum Hoca
Fizik Ötesi Servisler
Kardan Adam Yaptırmayan Anneleri Protesto Ediyorum

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Deli Elbisesi [Şiir]
Seninle Bir Ömür [Şiir]
Alışırsın Unutursun Hatırlarsın [Şiir]
İstanbul Olalım Sevgilim [Şiir]
Yaralarım Var Benim [Şiir]
Senli Benli Biz Olsak [Şiir]
Ateş Olur Yakarım [Şiir]
Nisanda Yağan Aşk [Şiir]
Aşk Sensin Derken Söylenen S E N [Şiir]
Sende Gel Benimle [Şiir]


Sinan Yıldırım kimdir?

Duymak istediklerinizi okuyunca mutlu olmazsınız. Peki hiç duymadıklarınıza ne dersiniz.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Sinan Yıldırım, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.