..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. -Atatürk
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > Sinan Yıldırım




2 Nisan 2011
İki Rengin Hikayesi  
Sinan Yıldırım
Darağacına salıncak kurup sallanan iki rengin hikâyesiydi aslında Yeşil ve Mavi'nin hikâyesi. Aylardan hüzün, mevsimlerden hüsran, yıllardan cereme iken başlamıştı bir gün ansızın. Rüzgâr çıkmıştı en kuvvetlisinden ki darağacının kurumuş dalarını bile bir oyana, bir bu yana savruluyordu. Kalemini kırmış hâkimin idam onayı savcının ellerinde ve savcının dilinden orada bulunan bütün herkesin kulaklarından zihinlerine iletilmiş, gözler saatlere kilitlenmiş, cellât ise şimdi denmesini heyecanla bekler gibi bekleyişlerinin doruk noktasına çıkmıştı ki rüzgâr birden kesildi, güneş battı, hava soğudu ve Yeşil kurumuş darağacında yaprak, Mavi ise yeşilin üstünde masmavi bir gökyüzü olmuştu iki küçük çocuğun salıncakta sallanması gibi sallanarak.


:BEFE:




Darağacına salıncak kurup sallanan iki rengin hikâyesiydi aslında Yeşil ve Mavi'nin hikâyesi. Aylardan hüzün, mevsimlerden hüsran, yıllardan cereme iken başlamıştı bir gün ansızın. Rüzgâr çıkmıştı en kuvvetlisinden ki darağacının kurumuş dalarını bile bir oyana, bir bu yana savruluyordu. Kalemini kırmış hâkimin idam onayı savcının ellerinde ve savcının dilinden orada bulunan bütün herkesin kulaklarından zihinlerine iletilmiş, gözler saatlere kilitlenmiş, cellât ise şimdi denmesini heyecanla bekler gibi bekleyişlerinin doruk noktasına çıkmıştı ki rüzgâr birden kesildi, güneş battı, hava soğudu ve Yeşil kurumuş darağacında yaprak, Mavi ise yeşilin üstünde masmavi bir gökyüzü olmuştu iki küçük çocuğun salıncakta sallanması gibi sallanarak.



Derken bir kuş kondu darağacına ve bir kuş daha. Hemen başladılar hiç vakit kaybetmeden sıcak bir yuva yapmaya. Tam bir gün sürdü ve bir gün sonra içinden yeni bir hayat çıkacak yumurtası düştü yuvaya ve bir gün sonra ikincisi. Tam 21 gün beklediler sırayla, sabırla, aşkla, mutlulukla…



Ceremesi çekilmiş, hüsran mevsimin hüzün ayının son günlerinden bir gün, kırmış ilk düşen yumurtanın kiracısı üstüne kilitlenen kapıları ve merhaba demiş dünyaya. Hoş geldin ey! can, hoş geldin diye karşılamış bütün alemin melekleri sırayla. Yeniden çiçekler açan darağacının dalları yeşilden yemyeşile dönünce birden, koyulmuş adı Yeşil diye ve bir sonraki gün bulutların dağılıp göğün mavi olmasıyla merhaba demiş Mavi dünyaya tıpkı Yeşil’in karşılanması gibi karşılanmış âlemin melekleri ile Âdemin çocukları tarafından.



Önce Mavi’nin gözleri açılmış günden güne, âlemin bütün sırlarına erip göğün maviliğinden yerin yeşiline iletmek için. Sonra göremedikleriyle Yeşil’in zihninde oluşmuş Mavi’nin Yeşil’e anlattığı dünya ve inandıramamış Mavi, Yeşil’i.



Gün gelmiş ve Yeşil kanat çırpıp yuvadan ayrılıvermiş mavi gökyüzünün maviliklerine. Kanat çırpışlarıyla nefesi kesilmiş ilkönce, rüzgâra kendini bırakıp dinlenmiş yeryüzünü seyre dalarak. Yemyeşil uçsuz bucaksız ovanın sonunu görmek istemiş önce, başlamış kanat çırpışlarıyla yükselmeye. Yükseldikçe küçülmüş gördükleri gözünde ve renkler canlılığını kaybetmiş yine gözlerinde. Süzülmüş, süzülmüş ve yeşil ovanın sonundaki Mavi’nin anlattığı betonlar ülkesine ulaşmış uzun bir zaman sonra. Yorgunluktan gördüğü tek ağacın dalına konuvermiş kanat çırpışlarını bırakıp ve başlamış büyük insanları seyretmeye.



İlk gördüğü, elinde şekeri olan küçük bir çocuk olmuş ve yanındaki yapıca ondan biraz daha büyük bir çocuk. Büyük olan küçüğün şekerini elinden alınca anlamış aslında büyük insanların çocukça duyguların arkasına saklanıp, yapılan zulümleri nasılda hoş karşıladıklarını. Çünkü az ileride bir kadının feryadı yükselmekteydi ve bu gürültünün çıkmasına sebep olan adama engel olmak isteyen bir adama, adamın birisi kolundan tutup “Sana ne kardeşim, adamın eşi” diyordu. Daha da ileride ise silahlar çekilmiş, birkaç el ateş edildikten sonra kanlar içerisinde yere yığılan bir adam ve uzaktan seyre dalıp muhabbetlerinin konusu olan “Ben olsam, bende vururdum” diyen iki adam.



Yeşil, Mavi’nin anlatamadıklarının gerçeği ile yüzleşince koşarcasına kanat çırpıp, kaçarak geldiği darağacındaki yuvasına bir solukta gelivermişti ki Mavi yok, darağacı yapraklarını dökmüş, sıcak yuvaları darmadağın yerlerde ve darağacının dallarında rüzgârda sallanan iki cansız renk.





Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Benim Öyküm
Seyfi'nin Maceraları 1 (Yetiş Dayı)
Haticenin Kuzuları
Değmezdi Akacak Bir Damla Yaştaki Yas"a
Hoş Bulduk Hayat
Öpeyimde Geçsin yada Gülümse
Üç Kadın ve Ahmet
Ben Buldum Hoca
Fizik Ötesi Servisler
Kardan Adam Yaptırmayan Anneleri Protesto Ediyorum

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Deli Elbisesi [Şiir]
Seninle Bir Ömür [Şiir]
Alışırsın Unutursun Hatırlarsın [Şiir]
İstanbul Olalım Sevgilim [Şiir]
Yaralarım Var Benim [Şiir]
Senli Benli Biz Olsak [Şiir]
Ateş Olur Yakarım [Şiir]
Nisanda Yağan Aşk [Şiir]
Aşk Sensin Derken Söylenen S E N [Şiir]
Sende Gel Benimle [Şiir]


Sinan Yıldırım kimdir?

Duymak istediklerinizi okuyunca mutlu olmazsınız. Peki hiç duymadıklarınıza ne dersiniz.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Sinan Yıldırım, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.