..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Dünyada birbirinin eşi ne iki görüş vardır, ne iki saç kılı, ne de iki tohum. -Montaigne
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Bireysel > seyfullah ÇALIŞKAN




4 Aralık 2010
Börekçi Şükrü 1  
Küçük Şeyler

seyfullah ÇALIŞKAN


Ne zaman karşıki pastaneden bir parça börek alsam hep akılama o gelir. Belki de yirmi yıl o küçük kentin en ünlü börekçisi oydu. Küçük, camekânlı bir arabası vardı. Üç tekerleği olduğu halde hiçbir yere gitmedi. O tekerlekler belki de cadde üzerinde on tur bile dönmedi. Beton elektrik direğine bir tekerleğinden zincirle kilitlenmiş arabası hep aynı yerde durdu. Yıllarca kavurucu güneşin, yağmurun hatta yılda birkaç kez parça parça kar yağdığı zaman bile hep oradaydı. Sanki araba direğe değil, bütün kasaba o direğe ve arabaya zincirliydi. Yerinden kıpırdasa bütün kasabanın şakülü kayacaktı.


:BDAE:
Ne zaman karşıki pastaneden bir parça börek alsam hep akılama o gelir. Belki de yirmi yıl o küçük kentin en ünlü börekçisi oydu. Küçük, camekânlı bir arabası vardı. Üç tekerleği olduğu halde hiçbir yere gitmedi. O tekerlekler belki de cadde üzerinde on tur bile dönmedi. Beton elektrik direğine bir tekerleğinden zincirle kilitlenmiş arabası hep aynı yerde durdu. Yıllarca kavurucu güneşin, yağmurun hatta yılda birkaç kez parça parça kar yağdığı zaman bile hep oradaydı. Sanki araba direğe değil, bütün kasaba o direğe ve arabaya zincirliydi. Yerinden kıpırdasa bütün kasabanın şakülü kayacaktı.

Börekçi Şükrü'nün babası da börekçiydi. Çocukluğumdan anımsadığım kadarıyla onun üç tekerlekli arabası değil sadece tahta ayaklı bir camekânı vardı. İki katlı camekânın altında börekleri sıcak tutan bir ısıtıcı bulunuyordu. Camekânlı üst kısmı genellikle buharla kaplı olduğu için küçük cam kulübeciğin içini görünmez kılardı. Börekler sadece sürekli açılıp kapatılan iki pervazlı cam kapılardan görülebiliyordu. Kısacası benim anılarından daha eski zamanlardan başlayan börekçi camekânı hep aynı yerde durmuştu. Börekçi şükrü benim okul arkadaşımdı. Onunla ilgili olarak okuyucunun merakını uyandıracak, sıra dışı olaylar anlatamayacağım için üzgünüm. Senin, benim gibi sıradan bir çocuktu. Sınıfın en iyisi değildi ama kötüler arasında da sayılmazdı. Koşturmaca oyunlarını, kavgayı gürültüyü sevmezdi. Bir başkası bulaştırmamışsa kesinlikle yaramazlık yapmazdı. Çok güzel Ege türküleri söyler ama kesinlikle sınıfın önünde zeybek oynamazdı. Her zaman börek gibi akça pakça, biraz gürbüz ama efendi bir çocuktu. Mahalledeki bütün teyzeler, babalar, anneler azgınlık yaptığımızda bize onun gibi olmamızı önerirlerdi. Şükrü gibi efendi, Şükrü gibi temiz, Şükrü gibi söz dinleyen…

Ortaokulu bitirdikten sonra ben yatılı okula gitmek için o kasaba büyüklüğündeki kentten ayrılıp gittim. Şükrü liseye devam etmek yerine Recep'in kahvesinde garsonluğa başladı. O dönem çok da iyiliğini gördüm. Okul tatillerinde onun çalıştığı mekânda takılır tek bir kuruş çay parası ödemezdik. Paramızın olmadığından değil, arkadaşız ya hani. Ustayı kızdırmak pahasına bizi kollardı… Beleş çay takviyesiyle gece yarılarına kadar onun çalıştığı kahvede gülüşür konuşurduk. Şükrü sadece kahvede garsonluk yapmadı. Pastanede çalıştı. Bir otelin resepsiyonuna baktı. Kemal Kaptanla balığa çıktı. Asmaaltı Meyhanesi'nde aşçı bile oldu. Meyhane günlerini ne siz sorun ne de ben anlatayım. Elleri dert görmesin bir mezeler döktürürdü, yeme de yanında yat. Onun yüzünden şaraba dadandım. Arkadaş sohbetlerinde rakının yarattığı mucizelerin bir parçası oldum. Vatan kurtardım, ilimizi kalkındırdım. Binlerce uygulanmayan proje, ertesi güne tek bir kelimesi bile anımsanmayan çözümler ürettim. Hala rakıyı arkadaş sohbetleri olmadan ağzıma bile süremem.

Yıllar geçtikçe arkadaş grubumuz teker teker dağıldı. Herkes bir yerlere gitti. Kimisi evlendi barklandı çoluk çocuğa karıştı. Kimisi uzak memleketlerde işe girdi. Şükrü hiçbir yere gitmedi. Öğrencilik yıllarım bitince ben de öteki arkadaşlarım gibi memleketimden uzaklaştım. Sadece beş, on günlüğüne yazları gidebiliyordum. Herkes bir yerlere gitti. Yaşam öyküsünün peşinden savruldu. Hatta içimizden bazıları evlenip başka memleketlerde kendince bir düzen kurmaya çabaladı. Şükrü hiçbir yere ayrılmadı. Babası öldükten sonra börek camekânının başına o geçti. Zaten börekleri annesi ile ablası yapıyordu. Babasının sabit camekânı belediyeciler yüzünden üç tekerlekli bir arabaya dönüştü. Yaya kaldırımını sürekli işgal etmek, yayaların geçişini engellemek yasalara aykırıymış. Sabit bir tezgâh kurulamazmış. Bu nedenle hiçbir yere kımıldamayan ama gidebilme yetisine sahip bir arabayla bu sorun aşılmış oldu. Kanunlara aykırılık düzeltildi.

Şükrü aynı babası gibi sadece sabahları birkaç tepsi börek satıyordu. Kıymalı ve peynirli kol böreğinin yanında birde su böreği… Sabah yedi gibi fırından getirdiği börekleri bir saat içinde bitiriyor ve o günlük işi bırakıyordu. Saat sekizi on gece gitseniz kesinlikle börek alamazdınız. Neden daha fazla satmadığını hep çok merak etmişimdir. Bunu ona defalarca sordum. Sorumu ya duymazdan geldi, ya sözcükleri alıp dere tepe dolaştırdı. Ama kesinlikle bu sorumu yanıtlamadı. Hala neden fazla börek satıp daha fazla para kazanmayı istemediğini gerçekten bilmiyorum. Sabahları insanların börek arabasının önünde kuyruk olduğunu defalarca gördüm. Bana göre her sabah sattığının iki katı daha fazla börek satabilirdi. Böreklerin hazırlanması, pişirilmesi elbette uzun bir ön hazırlığı gerektiriyor olmalıydı. Sonra bu şekilde çalışan başka insanlar da gördüm. Gerze'de bizim börekçinin adaşı (Şükrü) olan bir işkembeci ile karşılaştım. Bir iki saat içinde bir tencere işkembeyi satıp dükkânı kapatıp giderdi. Sinop'ta Şen Pastanesi de su böreği için bu şekilde bir yol izliyordu. Börekler yetişenin elinde kalır, gecikenler sadece avucunu yalardı. Eskiden Çanakkale'de saat kulesinin bulunduğu sokakta bir sabahçı kahvesi vardı. Sabahın erken saatinde kahvenin önüne gelen yaşlı bir amca da aynısını yapıyordu.

Börekçi şükrü geçim sıkıntısı çekmedi. Tahmin edersiniz ki zengin de olmadı. Kendi yağında kavrulan bu aile babadan kalma evlerinde yaşayıp gidiyorlardı. İlerlemiş yaşına rağmen ablasının evlenip gittiğini duydum. Hepimiz evlendik, barklandık, askere gidip geldik. Şükrü evlenmediği gibi askere de gitmedi. Askerlik yaşı geldiğinde açık öğretim fakültesinde öğrenciyim diyordu. Yaşı otuza geldiğinde hala öğrenciydi. Okul bitti mi bilmiyorum ama mecbur kalıp askere gittiğinde de şişman olduğu için askerliğe elverişli olmadığı gerekçesiyle evine gönderildi. Bence şükrü o kasaba boyutundaki küçük kentten, börek arabasından ayrı kalmaya dayanamıyordu. Çocukluğunun geçtiği, ekmeğini bulduğu, akraba, eş dost arasındaki o güvenli sığınakta yaşamak istiyordu.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın bireysel kümesinde bulunan diğer yazıları...
Güvercinli Yazı - 1
Kuçiçane Partizan 1
Kemik 1

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Tabanca
Saman Altından Aşk Yürürse
Rakı Şişesine Ejderha Olduk
Gökçeada 3
Ben İşin Kitabını Yazmıştım
Sokarım Seni Şalvarıma Çıkarırım Tozpembe
Nataşa, Mavra ve Rakı
Öyle Pat Diye de Ölünmez ki
Emekleye Emekleye Emekli
Çaki, Çakmak, Bıcak, Tarak

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Başka Türlü Bir Şey [Deneme]
Canan [Deneme]
Aşkı Anlatmak Haksızlıktır [Deneme]
Zaman Sen Yalansın [Deneme]
Nisan"ın Şuçu [Deneme]
Bahar, Badem, Çocuk [Deneme]
Sonbaharı Hüznün Rekleri Boyar [Deneme]
Mevsim Türlüsü 2 [Deneme]
Bir Fırtına Tuttu Bizi [Deneme]
Delikanlıyı Bozan Yazılar [Deneme]


seyfullah ÇALIŞKAN kimdir?

Ben yazar falan değilim. Yazma eğilimli biriyim. Durumum henüz tedavi gerektirecek kadar kronik hale gelmedi. .

Etkilendiği Yazarlar:
Bilmiyorum,


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © seyfullah ÇALIŞKAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.