Dünyayı isteyen bilime sarılsın, ahireti isteyen bilime sarılsın; hem dünyayı hem ahireti isteyen yine bilime sarılsın" -Hz. Muhammed |
|
||||||||||
|
“Can çıkmadan huy çıkmaz” sözü ile kendimizi kandırıp, rahatlamalı mıyız? Rahatlayabilir miyiz? Yoksa kendiliklerinden durmayacaklarına göre, canavarlar ve canavarlıklarına dur demeli miyiz? “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” benzeri, bana dokunmayan canavar, ne yaparsa yapsın mı? Trafik ve enflasyondan canavarları sorumlu tutup, rahatlayanlar olabilir… Ne de olsa özgürlük vardır ve yetkili-yetkisiz bireylerin kendilerini rahatlatma özgürlüklerinden de söz edilebilir… Özgürlükler ve başıboşlukların karıştığı ortamlarda, özgürlüklere karşı çıkılabilir mi? Adı üzerinde, canavar. Tek bildiği, canavarlık yapmak olmalı… Çok bilinenleri “trafik canavarı” ve aslında söylendiği gibi neredeyse yok olmayıp görece, taktik olarak biraz geriletilen, yeniden “ben geldim” diyen enflasyonun canavarı… Onlarsız yaşamlar ne güzel olurdu. Olurdu ya, onlar var ve ne yazık ki her geçen gün de azalmıyorlar… Ülkemiz neredeyse açık hava akıl hastanesine döndü dersem, abatmış olur muyum? Bir an önce normale dönmemiz gerekiyor mu? Normal, altı harfli bir kelime olmasının çok ötelerinde kavramlaşırken; herkese sorumluluk yüklemiyor mu? Yalnız şikâyet edip, sonra da unutanlar çok. Unutmayıp üzerine düşenleri yaparken normali düşünüp, isteyenler de var elbette. Sevdikleri, çocukları ve normali isteyen diğer insanlar adına, canavarlıkların nasıl önlenebileceğini düşündükleriyle kalıyorlar. Bir şeyler yapılması gerektiğini biliyorlar. Düşünüp-bildikleri, çoğunlukları çoğunlukla ilgilendirmediğinden, çözüm önerileri düşüncelerde kalıyor, çoğunlukla. Trafik ve enflasyondan canavarları sorumlu tutmak, sorumsuzluktur. Sorumsuzları, hangi ad altında ve ne adına olursa olsun, olmaması gereken yerlere getirmek veya seyirci kalmak da, sorumsuzluğun farklı tanımlarıdır. “Herkesi kandırabilirsiniz ama kendinizi asla” sözü, bu ve benzeri durumları anlatmak için söylenmiş olmalı. “Ne ekersen onu biçersin” sözü, bu topluma aittir. Olur-olmaz yer ve zamanda dillendirmek de, hiç kimseyi sorumluluklarından kurtarmaz, kurtaramaz. Varsayalım ki trafik ve enflasyon, canavarların canavarlıklarının sonuçları… Peki, yalnızca son birkaç günde -ki yalnızca duyup bildiklerimiz söz konusu- yaşanmaması gereken diğer yaşananlardan, hangi canavarları sorumlu tutacağız, tutabilecek miyiz? Her konu ve sorunun bir canavarı mı vardır? Var mıdır? Taciz edilip, saldırıya uğrayan ve ne yazık ki öldürülenler… İki-üç yaşındaki bebeklere dahi cinsel olarak bakabilenler… Ardı arkası gelmeyen, yakın gelecekte gelecek gibi de görünmeyen hırsızlık, gasp ve benzerleri… Artık beceri, hatta zekâ olarak düşünülen, ancak çoğu kez seslendirilmeyip doruklarda gezinen sahtekârlık, dolandırıcılık, yolsuzluk, rüşvet ve özellikle de “işini bilmek” örnekleri… Ülke tarihinin az ya da çok, ancak hemen her dönemin en büyük sorunlarından birisi hamil-i kartlar ve uygulamaları… Karmaşayı çoktan geçip, kaos düzeyine ulaşmış ortamların türedi zenginleri… “Bırakınız yapsınlar”ın, bırakılınca yaptıkları… Ağızlar köpürürken, “sen benim kim olduğumu biliyor musun?” haykırışlarıyla, aslında kim olduğunu unutmaya çalışanlar… Her yurttaşın doğrudan ya da dolaylı olarak üzerinde farklı oranlarda hakkı olduğu, bir toplumun bütününe ait değerlerin, birer-beşer kiralanıp-satılması… Neymiş? Kaynak yaratıyor, ya da borçları ödüyor muşuz! Hangi kaynaklar yatırımlara dönüşüp, çığ gibi büyüyen işsizlere, yeni kuşaklara iş alanları açılıyor? Açılıyor mu, açılıyor ama yetersiz mi? Nüfus, zaten gereğinden fazla mı? Bir de nüfus canavarı mı var? Var mı? Ya şu sonu gelmez, ödedikçe artan borçlar? Kim kime, kimin borcunu ödüyor? Ülke bir bütün olduğuna göre, bir yurttaş olarak bilmek istemem, canavarlık olur mu acaba? Yoksa ben de insanca, adil, çağdaş, dengeli, çılgınca renkli, ama zevzeklik sınırlarını zorlarken saçmalamayan; dünyanın doğru-yararlı gelişmelerini ıskalamayan yaşam biçimlerini isteyen bir yaşam canavarı mıyım? Canavarlar, masallar ve efsanelerin hoşluklarıdır. Gerçek dünyada izlerine rastlanmayan hayal ürünleridir. Belki bir yerlerde bir, hatta birden çok canavar üretim merkezi vardır. Ancak varlıkları kanıtlanmadan, insanların neden olduğu olumsuzluklarla, yıkımlardan sorumlu tutulamazlar. Trafiğe çıkmayıp, enflasyonla ilgilenmeyen canavarlara haksızlık etmemeliyiz. Benzeri sorunların, bir anlamda günah keçisi de olamazlar. Trafiğe çıkan, enflasyon ve diğer olumsuzlukların nedeni insanlardır. Toplum adı altında, kalabalıklar biçimlerde bir arada yaşayan, yaşadığını varsayan insanlar... Artarak yaygınlaşan olumsuzluklar, toplumlarda yaşanmamalıdır. Özellikle çağdaşlık iddiasındaki toplumlarda, olabilirse hiç yaşanmamalıdır. Çünkü toplum; yaşam hakkı başta olmak üzere, karşılıklı haklarına saygı duyarak insanca yaşamayı amaçlayan insanlardan oluşur ve oluşmalıdır. Eğer oluşmuyor, oluşturamıyorsak; farklı nedenlerle bir araya gelmiş kalabalıkları toplum olarak değil, ancak toplam olarak adlandırabiliriz… İnsanlığının dillerden düşürülmediği, ancak insanlık dışı her olumsuzluğun artarak sürdüğü ülkemizde; artık yüzleşme ve yapılması gerekenler zamanı… Yüzleşme zamanını çoktan gerilerde bırakmamız gerekirken, her anlamda bireyden başlayarak yapılması gerekenler vardır. Toplum olarak küs olduğumuz aynalara bakabilmenin zorunlu zamanıdır. Gözkapaklarımızı kapamadan, özellikle de “bendense iyidir, doğrudur” sığlıklarına sığınmadan. Buluş ve uygulamalarının neredeyse bütününe sürekli geç ulaşmaktan uzaklaşmalı; günümüze yaklaşıp, gerekenleri gerektiği biçimlerde yaşamlarımıza taşıyabilmeliyiz. İyice geç olmadan… Nisan 2010 Ertuğrul Asım Öztürk
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © E. Asım Öztürk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |