Şahin bakışlı, ahu gözlü, şirin davranışlı ve tatlı sözlü idi. -Fuzuli, Leyla ve Mecnun |
|
||||||||||
|
Elektronik postaların tamamı istenirse kontrol ediliyormuş ya, insan hakları adına konunun anlamını kavrayabilenler sıkıntı duyuyor doğal olarak. Sıkıntı duymak bir yana, ilgilenmeyip, farkında olmayanlar da var. Bu farklı yaklaşımlar “kavrayamayanlar yok mu, çok mu?” sorusunu getiriyor akıllara. Karşılaştığı olumlu-olumsuz her yaşananı, bilgiye dayanmayan asılsız söylentiler ve benzerlerine dayandıranlar, gerçeklerin nasıl farkına varıp, dünya genelindeki sonu gelmez oyunları anlayabilecekler? Ortalama olarak ortaçağ ile günümüz arasında gidip gelen bilgi ve görgülerle bugünlerle gerçekleri nasıl anlaşılıp, yarınlar planlanabilecek? Ay’a gidiş çabalarını bile anlayamazken; farklı konulardaki mikrodan makroya gelişimlerle, makrodan mikroya arayışların amaç ve sonuçlarını nasıl kavrayacaklar? O günlerdeki yoğun yağmurları, roket sisteminin gökyüzünde açtığı deliğe bağlayanlar olduğunu duymuş muydunuz? İlk kez duyanların arasında, “ne insanlar var!” diye şaşıranlar olmuş muydu? Bir yanda gökyüzünün delindiğine inanan insanları, diğer yanda yaşananları anlayabilen, anlamaya çalışan insanlarıyla, genel olarak bir toplumun eşitlikçi demokrasisinden nasıl söz edilebilecek? Bilim ve teknoloji bir yana, o insanlar sıradan dünya ilişkilerini nasıl anlayacaklar? Bugünkü gibi dünya mallarının ardından soluksuz koşturup, her yolu deneyerek sahiplenmek dışında, nasıl anlayacaklar? Yarınları umursamayıp günü kurtarmayı amaçlayan yaşam biçimleriyle, yarınların planlanabilmesindeki ölçüler ne olacak? Yapanla yapmayan insan kavramı, hangi anlamdaki üst başlığın altında toplanıp, sıralanabilecek? “Bana yarıyorsa iyidir” düşüncesiyle ardına takıldıklarının, kendilerini de uğratacakları zararlar nasıl önlenebilecek? Yönetmek adına bilgisiz-donanımsız-yetersiz, üstelik art düşünceli insanların ortaya çıkmaları nasıl önlenebilecek? İnsan haklarının, hak etmeyenlerin hak etmedikleriyle acemice, üstelik sürekli ve kendi çıkarları yararına oynaması olmadığı ne zaman anlaşılıp, önlemleri nasıl alınabilecek? Salt kavram olarak insan olmanın, her istediğiyle uğraşabileceğinin sihirli anahtarı olmadığı ve olamayacağı gerçeği, toplumlarda nasıl yer bulabilecek? Aklın yolunun, artık insan sayısınca olduğu mu düşünülecek? Örneğin, uçakla yolculuk yapan bir insan pilot olarak kokpitte olmakta ısrar ederse, bu da insan hakkı mı olacak? Olacak mı, olabilir mi? Bu mantıksızlık mantığı insanı, insanlığı ve dünyayı nerelere götürebilecek? Nasıl olsa duymak istedikleri ve küçük lokmalarla yönlendirilebileceği düşünülürken, iddia edildiği gibi önemsenmeyip gerçekte küçümsenen kalabalıklar; kendilerini oy deposu gibi görenlerin ardında uzayan kuyruklardan nasıl ayrılacak? Kimi kutsal bir iş ve görevin ardından koşarak çok önemli işler yaptığını düşünüp, kendisini inandırarak, kimi de ilişkilerin parçalarını birbirine bağlamadığı, bağlayamadığı ya da bağlamak istemediğinden, bu kısır döngü sürüp gidecek. Gidecek mi? Oysa söz konusu olan, gerçek dünyanın somut gerçekleri… Bizim gibi, artık ve ne yazık ki önemli oranda teslimiyetçiliği seçmiş görünen şaşkın kalabalıklarla ülkeleri, yalnız güncel egemenlerin işlerine yaradıkça önemli olacak. Bu genel yaklaşım görülmez, kavrayanla-kavramayan, kavrayamayan koşulsuz ve demokrasi adına eşitlenmeye çalışılırsa; o ortamlarda eşitlikler art arda sıfırlanır. İnsanlarını da ardından sürükleyerek, zamanın karanlıklarında yok olmasına neden olurken yaşam, biyolojik yaşama indirgenir. Genel olarak yaşam üçlemesi dün-bugün-yarın yaklaşımının yarın bölümü, şu an bile yarına doğru yol alırken, yaşamlardan uzak değildir. Bir anlamda yarınları tahmin edebilme edebiyatı olan bilimkurgunun az okunup-yazılmasının bir nedeni de, bu farkında olmamak, olmak istemeyip, olamamak durumlarıdır. Her insanın yapabildikleri kadar, koşullara bağlı olarak yapamayacakları olduğunun da ne zaman farkına varılacak, varılabilecek mi? Her insan her konunun etkin ve yetkin yapanı, yapabileni midir? İnsan yapabilecekleriyle açık ve net olarak yüzleşmedikçe, yapılabilmelerinin çözümlerini nasıl üretecek? O insanlardan oluşan toplumlar, farkında olunması gerekenlerin, kendiliğinden nasıl farkına varacak? Varabilecek mi? 22 Kasım 2010, İstanbul Ertuğrul Asım Öztürk
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © E. Asım Öztürk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |