..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Her insanda insanlığın tüm durumları vardır. -Montaigne
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Toplum ve Birey > E. Asım Öztürk




5 Ocak 2011
Tüketirken Tükenmek…  
Her şey, hangi insanlar için?

E. Asım Öztürk


Hem yangını çıkaran olup, hem de yangından kaçarak kurtulacağını sanmak, bir açmazdır. Üstelik yangını söndürme iddiasıyla kaçmak, açmazın çok ötelerine uzar. Yangından kaçarak kurtulabilir, ancak söndüremezsiniz.


:BJIH:
Yalnız tüketen insanlık üzerine söylenebilecekler çok. Koşulsuz ve düşünmeden tüketmenin ardından soluksuz koşulurken, gerçekte tüketilen yaşamlardır…

İlginç olanı; koşturanların çoğunun yaşamına değer katacağını düşündüklerinin, neredeyse hiçbirinin üretiminde var olmayışıdır.

Dünden bugünlere insanlığın yaşamını kolaylaştıran arayış, buluş ve uygulamalarından oluşan üretimlerin uzağı ve dışında olan toplumların, tüketmekle değerli olacağını sanmaları; en yalın söylemiyle, kaçıştır.

Yangın yerine dönmüş ortamlardan, nedeni olanların kaçma çabaları ilginç ötesidir. Davranış bilimlerinde, bu ebedi görünen kaçışların anlamla açıklamaları da son derece açık ve nettir…

Hem yangını çıkaran olup, hem de yangından kaçarak kurtulacağını sanmak, bir açmazdır. Üstelik yangını söndürme iddiasıyla kaçmak, açmazın çok ötelerine uzar. Yangından kaçarak kurtulabilir, ancak söndüremezsiniz.

Bana bu yazıyı ekleyebilme, ilgilenenlere okuma olanağı sunan bilgisayar sistemlerinin yalnız kullanıcılarıyız.

Hoş, otomobilden-uçağa izin verildiği ölçülerde üretenlere katılıyoruz. Ancak, söz konusu üretimlere uzayan buluş, araştırma ve geliştirmelerde yokuz.

Aslında hiç de olmadık, genel olarak.

Olmayı amaçlayan cumhuriyetten anladığımız da ortada. İnsanlarıyla çağı izleyip, önce arayı kapatan bir toplum olmaktan her geçen gün uzaklaşıyor, uzaklaştırılmak isteniyoruz. Üstelik demokrasi adına…

Matbaayla çok geç tanıştığımızı bilmeyenimiz yoktur. Tanıştık ve aldık. Oluşturmadık, diğerleri benzeri…

Geçen zamandan sonuçlar çıkarıp, gereken dersleri de almadık. İşin kolayına kaçmayı amaçlayanları yüreklendirdik. Yüreksizlikler yürek olurken, toplum geri-geri ilerlemeye başladı…

Gelinen günlerde tarihler değişirken, tarihi gerçekler değişmedi. Değişemiyor, değişmemesi için her, ama her yol denenip, gerekleri züccaciye dükkânına balyozla girmek benzeri paldır-küldür uygulanıyor, uygulanmaya çalışılıyor.

Varsayalım ki ülke kendi özellikleriyle etkin ve yetkin olmak istiyor…

Örneğin tarım, hayvancılık, coğrafi ya da insanlığın en güzel örneklerinin yaşandığı varsayılan ülke olarak yerini almak istiyor, artık görece çok da büyük olmayan dünyada.

Peki, yaşanan günlerde bu ve benzeri özellikler var mıdır ülkemizde? Saklanıyorlar mı yoksa, bilinmeyen adreslerde? Nerelerde ve neden saklanıyorlar acaba?

İkinci olarak, içinde yer aldığı ve dışında olamayacağı dünyayı izlediğini varsayalım. Dünyanın etkinleri Ay’ı çoktan geçip Mars’a gitmeyi planlayıp, Güneş Sistemi’nin dışına ulaşmaya çalışırken ülke nereye gidiyor, götürülmek isteniyor?

Ha! Bir de: “Onlar yapar, biz kullanırız. Biz akıllıyız!” benzeri düşünceler ve çoğu kez açıkça dillendirilmeyen, sanıldığından yaygın söylemler ve yaşamlar var. Bu da bir davranış biçimidir ve adı ne olursa olsun, toplumun önemli bölümünü kapsıyor.

Etik olup olmaması bir yana: “Onlar yapar, biz de kullanırız” benzeri düşüncelerle yola çıkanlar da vardır. Ancak onların düşünceleri, düşüncelerde kalmıyor. Basit kurnazlıkları da akıl olarak değerlendirirken, kendilerini kandırmıyorlar. Onlar “biz kullanırız”ın yerine “biz yaparız”ı da koyup, bir biçimde öne çıkıyorlar.

Farklı varsayımlar da sıralanabilir, varsayımları kalabalıklaştırmaktan başka bir işe de yaramazlar.

Varsayılanların hiçbirini uygulayamamış, uygulamaya da heves ve niyetli görünmeyen toplumların fazla seçenekleri yoktur.

Uygulamalardan uzak toplumların yaşamlarına, uygulanamayan ve uygulanmaması gerekenler egemen olurken, o toplumlar etkin değil, edilgen olur.

Kaçışlar paniğe, çok geçmeden önleyip, durdurmak isteyenlere saldırılara bile dönüşür. Gerçekleri duymak istemeyen insanlara anlatmaya çalışmak yeterli olmaz, olamaz…

“Takma akıl yedi adım sürer” sözünün ait olduğu toplumda: “Akıllar pazara çıkmış, herkes kendi aklını satın almış” avunmaları, sürüp gider.

Sürüp gitmeyecek olan, yaşamların dünyaya eş ve üst düzeyde olamayacağı gerçeğidir. Gerçeklerden uzaklaştıkça dışına düşülür. Dışında da tutunamayıp ötelerine geçerken, var olmaktan söz edilemez, fiziki dünyanın da dışına çıkılır.

Kendi inancını herkesin de aynen ve koşulsuz kabullenerek, yaşaması gerektiğiyle uğraşır durur. Hoşgörüden söz ederken, kendine benzemeyen her, ama her şeyi ve yaşam biçimlerini, kendine benzetmeye çalışır.

Nedense, bin dört yüz yılda genel olarak ve neredeyse her anlamda üretimlerden uzak, dünyanın etkinleri arasında olamadıkları anımsanmaz… Anımsanmak istenmez…

Petrol ve türevlerinin zenginlikleri dışında, farklı insani zenginliklerin bu toplumlar tarafından oluşturulamadığı düşünülmek bile istenmez.
Bu toplumlar, insanlığa neyi armağan etmiştir? Kendine özel olsun, üretim özellikleriyle neden etkin olamamış ve olamamaktadırlar?

Fiziki dünyada, fizik kuralları geçerlidir. Örneğin havaya atılan taş, dünyayı terk edecek hızla atılmadıkça, her atıldığında geriye, yere düşer.

Bir yandan kilisesine gidip, ilkelerden yola çıkanların uzay araçları şimdilik Güneş Sistemini’nin içi ve dışındaki arayışlarını aralıksız sürdürüyor.

Bu durumda, gelecek kimlerin olabilir?

Din inanç biçimi olup, yönetim biçimi değildir.

Fiziki dünyayla, fizik ötesi dünyanın örtüşmeyen gerçekleri(!) farklı ve ayrıdır, çoğunlukla.

Bin dört yüz yıllık doğru olduğu düşünülen yaşam biçimlerine, önyargısız ve doğru bakmanın, bakabilmenin yararları vardır.
Yoksa, dünya genelinde etkin olmak için beklenecek daha çok bin dört yüz yıllar var demektir, bir anlamda.

Sorun odur ki, dünya beklemeyecektir. Değil bin dört yüz, bir yıl bile beklemeyecektir ve kimler dünyanın içi ya da dışında, neresinde olacaktır?

Elbette yarınlara yaşanacak bir dünya kalmasına, insanlık olarak izin verirsek…


05 Ocak 2011, İstanbul
Ertuğrul Asım Öztürk

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Yazarın yanıtı: Bakış açıları…
Gönderen: E. Asım Öztürk / , Türkiye
6 Ocak 2011
Küçük olan ne ve neler Levent Bey? Kuşatılıp, köşebaşları tutulurken, olanakların kendi başlarının çevresinde dolaşması adına ses çıkarmayıp oradan oraya savrulup, bir de sözde savunmak mı? Aynı zamanda olası kayıp ve tehlikeleri de başından uzak tutma çabaları mı? Yazıda bu işin zamana bırakılmasından değil, dünlere sahip çıkılmadığı benzeri, bugünlere de sahip çıkılmazsa, yarınlardan söz edilemeyeceği anlatılıyor genel olarak. Gerçekte edebiyatla daha ilgili deneme, öykü ve benzeri yazılar aylarca beklerken, sanatın toplum için olmasının uyarıcı görevinin örnekleri bu tür yazılar. Kuşatmanın günlük örneklerini tek tek sıralayanlar varken, bir kez daha sıralamanın bardağın üzerine bardak yazmaktan farkı var mı? Hasta can çekişirken, giysilerinin rengi tartışılmaz diyen birisi olarak düşünüyorum: Sekiz bir yanımızı kuşatmış örnekler görülüp, duyulamıyor mu, görülüp, duyulmak istenmiyor mu? Yarını düşünenlerin arasında harekete geçmeyenlerin geçmesi de gerekiyor, ama harekete geçmeyip, geçmeye niyeti de pek olmayanların. Rahatından vazgeçmeyip, oy bile kullanmayanların. Salt sızlanıp, kurtarıcı bekleyenlerin… “Kurtarıcılardan kurtulmadıkça kurtulamazsın” sözünü duymamış sağırların, bilmiyormuş gibi davrananların, zahmet olmazsa ve artık biraz olsun kıpırdanmaları gerekiyor…

:: küçük
Gönderen: Levent Ölçer / , Türkiye
6 Ocak 2011
Köşebaşları tutulmuş. Bu iş öyle zamanla olacak bir şey değil artık. Yarını düşünenlerin harekete geçip bir şeyler yapması şart.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplum ve birey kümesinde bulunan diğer yazıları...
İnsan Seçmek…
Bir İnsanlık Masalı…
Tek Damla Okyanus…
Sözün Bitmediği Yer…
Küçülen Yalnız Dünya Değil…
Vah İnsan Vah…
Ben - İzm…
Beyaz Ötesi Beyazlar…
Rüyalar Gerçek Olsa…
Beklemek…

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Gezgin Nean [Öykü]
Yaratıcıların İzinde (2) [Öykü]
Güneşin Çocukları [Deneme]
Aynı Kalmak… [Deneme]
Toplum Ya da Toplam… [Deneme]
Farkında Olmak… [Deneme]


E. Asım Öztürk kimdir?

Dünya benim için dönmüyor. Güneş benim için doğmuyor. Dünya, dönmesi gerektiği için dönüyor. Güneş, doğması gerektiği için doğuyor.

Etkilendiği Yazarlar:
Edebiyattan müziğe, resimden karikatüre, sayıları çok fazla.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © E. Asım Öztürk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.