Geçmiş ölmedi. Henüz geçmedi bile. -William Faulkner |
|
||||||||||
|
Buda bir nedensiz nedenimizdir.Geçmişte melekmişizde şimdi şeytan olmuşuz gibi veya tam tersi.bir kıyaslama hayatrmızın her noktasında olduğu gibi şuan da devam etmekte.ölmeye bu kadar yakın iken ben gençken demeyi tercih eder hata veya marifetlerimizi gözden geçirir bir tesbih gibi sürekli çeker dururuz.Garip buda değil mi? olmak istediğim benmiyim.Melek olmayı beklerken başımın üstünde bir halka sırtımda beyaz bembeyaz kanatlar çıksın isterken başımızın üstüne gelişimine başlaya boynuzcuklarımız serpilmek için günah ister. Ama bunuda törpülemeye çalışır kendimize pandik atma eylemine girişiriz. aslında doğal yollu eşcinselleriz bu anlamda.bedenimize olmasa da sürekli ruhumuza tacizde bulunur bunu olduğundan öteye ulaştırmaya çalışırız. Yoksa yapmıyormuyuz? aa çok garip! belkide öyle olmasını istiyorduk. Bir martı gibi denizden balık toplarken bi yandan akbaba gibi kokmuş ceset peşindeydik.Sürekli tezat eğilimlerimiz oldu.olmaya devam ediyor. Az yukarda yazmıştım geçmişimizle kıyaslamamız kendimizi nası değişken bir tezat iken mecaz bir ifadeye dayalı bir tezata dönüştürüp bıyık altından kendimize gülüp karşımızdakine çapkın bir gülüş atarız. Garipsememek elde değil bu değişkenliği.hala kendinize ayna da bakamadınız mı? bu da benim için garip bir durum kendisini görmeye tahammülü olmayan insanlara tahammül sınırlarım çok artmıyor. oysaki ben kırık çatlak bi ayna da silüetimi görmek için yüzüme façalar atıp aynanın kırık halinde kendimi birşeylere benzetmeye çalışırı çalıştıkça parçalar olmadıkça devam eder ve tekamülünde kendimi öncelikli suratımı bir dizi estetik operasyondan geçirir zihnimde oluşan derin kuyudaki atıkları dışa atmak üzere kanıma karıştırır buna da bir bahane bulur deforma ederim ruhumu yalnız bırakmayan bedenimi. evet acının devamı mutluluktur derler bu bazı noktalarda doğru olmakla beraber olmadığı durumlar da bedenle ruh eşleşmesi, bir nevi çiftleşmesi vede üreyip çoğalması beklenir. sanırım buna da şizofrenlik mertebesi adını koymayı seçer, sorunlarımızı 6. kata yükseltiri buna ulaşmak içinde asansör bekleriz. Ne garip canlılıarız.oysaki tek amacımız yaşamaktı. Cennet ve cehennem olgusunu zihnimize enjekte eden zihniyetlerin zihninde derin oyunlar açarak o oyuklara kusmak istiyorum.Zaten bir cennette değilmiyiz veya bir cehennem d.Çoğu zaman en sevdiklerimiz değilmidir şeytanımız olan azraili yollayan, canımızdan bir kan alıp hayata doymaya çalışan. Farkedemedik zamansızlıkta zaman kavramı arayıp kişilerde kişilik oluşturmaya yeltendik. Aslında neydik? Bizden beden senden ondan bundan şundan ötede neydik? et parçacıklarından daha ileriye nereye gidebildik ki? yaşantımızı yok etmek istemiyormuyuz? hergün bir saçma sapan nedene küfdredip bunu bir kaç boş şişeye tabut yapmak istemiyorsak ne yapmaya çalışıyoruz. boş ilaç kutuların içinde şekil bulup bu şekle adaptasyonu sağlıyoruz. varlığımızın bir nkanıtıymış gibi bunuda belgeleme ihtiyacı duyuyoruz. Farkedilmeyen şu yok oluyoruz. Aslında doğarken buna mecbur bırakıldık yokoluş evresinden geçiyoruz. bir zaman bir kişi bir kainat bir bir bir.teklik içinde tek çift çekmeye çalışıp dünyaya ağda yapıyoruz.El yapımı tam kıvamında akide şekeri gibi.Esansınıda ekleyip defolup gitmeye çalışıyoruz.Çok başarılıyız bu konuda başarımızın etkisini farkedende sadece BİR ben olarak kayıtlara geçiyoruz. Sonra yokoluyoruz.yada yoktuk aslında hiç bir hiçten ne anlarız sadece hiç ben bir hiçim diyebilicek kadar gerçek olamayıp savaşımızı kendimize açıp sınırlarımızı ihlal edip kendi kanımızı dudaklarımızda hissetmeye çalışıyoruz. hani bunu yapan aslında başkalarıydı. buda yokoluşun farklı serzenişi.dili kesilse de dillenmeye çalışan dili kırk yarıp kelimeleri kulaklara değil doğaya bırakan bir serzaniş. Buda benim intihar görüşümden öteye gelen bi ibareden fazlası olmayıp devamına ermeye çalışmayıp, sadece derin bir serzeniş. şimdi size ulaştı aslında sizden önce doğaya yarına toprağa karıştı.ölümü kendinde bütünleştiren bir beden. olması veya olması gerektiğini düşündüğü kelimeleri kelleştirip peruk takan bir beyaz sayfa editörü.artık beyaz değil pislikle doldurulmuş kirli bir sayfa. yok oluşa bir adım yakın aslında bir o kadar da uzak aslında hiç. hiç olmasının sebebi de sadece bir hiç ben bir hiçim. kendimden ötede kendime bakarken kırık aynaların yansımasındaki bir hiç
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © NoktasaL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |