Şahin bakışlı, ahu gözlü, şirin davranışlı ve tatlı sözlü idi. -Fuzuli, Leyla ve Mecnun |
|
||||||||||
|
Az değil, hemen hepimiz kurduk bu hayalleri ve kurmaya da devam ediyoruz. Müzik kocaman bir dünya içine sığındığımız, içinde mutlu olup dillendiremediklerimizi kustuğumuz, kendimizi tanımladığımız bir kimlik. Öyle kalın bir kitap ki aradığımız tüm hayatlar sığıyor içine ve hissettiğimiz bütün duygular karşılık buluyor içinde.. Ne şanslıyız ki kendimiz ifade edebileceğimiz böylesi sınırsız bir evrenimiz var: notalara sınır yok, seslere ve sözlere sınır yok burda! Buraya kadar herşey tamam.. Peki ya sonra? Hmm.. kabaca bir bakalım: - Doğuştan genlere işlenen dürtüler devreye girdi, müzik dinlenesi olmaktan çıktı, artık bu yetmiyor, harekete geçmek, müziği icra etmek lazım! - Bunu tek başıma yapamam, bana bir ekip lazım, hemen ilan vermeli, gruba “sağlam, kafa dengi” elemanlar bulunmalı! Nereye ilan verilir ki? Bütün forumlara patlatayım en iyisi! - Telefonlar akmaya başladı, aradan düzgün olabilecekler seçilip hemen birkaç parça belirlemeli ve stüdyoya girilip deneme yapılmalı.. Üstelik benim kendi bestelerim de var, müzik kendi parçalarımızla daha anlamlı olur! - Elemanlar bulundu, çalışmalar hemen başlasın! Haftanın 3 günü stüdyoya gidilip repertuar çıkarmalı! Besteleri düzenlemek, farklı birşeyler ortaya koymak lazım ki herkezden farkımız olsun.. - Çalışmalar hızla yol alıyor. Grup elemanları birbirini iyice tanıdı ve ısındı. Parçalar dolu dolu geliyor.. Hata olmamalı, parçalar jilet gibi çalınmalı! - İnternet çağındağız, yüklen myspace’e, feysbukuna oraya buraya, yaymaya başla o arada bestelerini, tanıt grubunu çatır çatır! Yarışmalar da gani gani, hepsine katılmak lazım nasıl olsa biz farklı ve iyi çalan bir grubuz, kesin derece alırız(!!).. - Artık konser zamanı! Hemen birkaç barla konuşup sahneye çıkmak, festivallerde boy göstermek, grubu herkeze göstermek lazım.. Profesyonel düşün: bir menajer de lazım tabİi bu arada organize etmek için! Hele ki şimdi etraf menajerden(!) geçilmiyo! - Sahne tozu ne muhteşemmiş! Başka hiçbirşey bu kadar haz veremez! Müzik hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır artık ne mutlu bize! Albüm! Evet artık albüm yapmak lazım! Hemen hem de! - Şaka maka 2 seneyi geçtik. Barlar, festivaller derken bir sürü insan da tanıdı da grubu. Şarkılarımız da sağlam, ekibimiz de.. Ama sonuç? Neden hala albüm yapan yok bize??? - ........................................ - ......................... - .................. Okurken dejavu(ben bunları daha önce yaşamıştım hissine kapılmak) oldunuz değil mi? Ya da eğlendiniz, belki çok daraldınız, sinirlendiniz, durup düşündünüz vs.vs. ya da hiç biri.. Gerçek olan şu ki müzikle ilgilenen birçok kişi(ben de dahil) bunları yaşadı ve hala yaşamaya devam ediyor. Müzik üzerine ileriye yönelik kurulan hayaller, istemsizce doğan etkenlerle belki birer birer yakılıp yıkılabiliyor. Bir kere eğer daha önceden sahne tecrübeniz yoksa, ne kadar iyi enstrümanist olsanız dahi canlı müzik barları size kendinizi gösterme şansı vermeyebiliyor, ya da size uzun süre hiç ücret ödemeden çaldırabiliyorlar mekan dolu bile olsa.. Müziğinizi ve emeğinizi sömürüyorlar bu şekilde ve müziğin değerini düşüyorlar.. Senelerce sağda solda çalıp, grupça kendi bestelerinize imza atıyorsunuz mesela, iyi de çalıyorsunuz, ama albümünüz yoksa eğer, yine size sahne vermek istemiyorlar.. Etrafta dönüp dolaşan müzik yarışmalarına katılıyor, büyük bir heyacan buhranı yaşıyorsunuz, kazansanız bile yeteri kadar tanıdığınız yoksa müzik camiasında, eliniz kolunuz yine bağlı kalabiliyor sonunda. Büyük firmalar o elleri tutmuyor, öfkenin yönettiği insan insana düşman oluyor.. En çokta düşünülmeden yapılan sert eleştiriler eti çizik çizik edip ruhu kan revan içinde bırakabiliyor.. Ruhunuzdan dökülen notaları küstürüyor, sizi bazen müzik yapmaktan dahi soğutabiliyor bu piyasanın saygısız ve kimliksiz düzeni.. Ama aslında albüm yapmak artık çok kolay! Kendi kendinize yani.. Maddi imkanınız sağlamsa hemen kendinize bir prodüksyon şirketi kurup, işin hukuki kısmını bu şekilde hallederek albümünüzü kaydedip basabilirsiniz. Biraz da şansınız ve çevreniz varsa iyi bir dağıtımcı ve sponsorla anlaşarak, birkaç müzik marketin rafında kendinize yer bulabilir; yine müzik camiasında ve bar piyasasında sağlam tanıdıklarınız varsa, ilk etapta birkaç tv programı, müzik dergisi, birkaç konser ve festivalde boy gösterebilirsiniz.. Piyasada tutunmak(!) için birkaç ünlüyle düet, piyasadaki bilindik parçalara cover versyon yapmak, çeşitli prodüktör ve grup elemanlarıyla yakın temas ilişkilere girmek, sahne üzerinden abuk subuk konuşmalar yaparak eller havaya gazı vermek ve dahası da cabası.. Gerisi gelir, gelir mi acaba? Tercih ettiğiniz yol bunlar ise tabii.. Başka yol varmış gibi.. Malesef ve allah kahretsin ki! Var olmasına var da.. Ama bu oldukça zorlayıcı, yıpratıcı, yıldırıcı, küstürücü ve kusturucu olanı.. Filmin sonu çok daha gerçek ve mutlu dahi olsa, yolları taşla örülü olanı.. Yani canınızı dişinize takıp; negatifliklere, yağmura çamura, kancalara ve kıskançlıklara takılmadan ve yürüdüğünüz yolda hiç taviz vermeden üretmeye, umudu korumaya ve çalmaya devam etmek.. Evinizde, odanızda bile olsa.. Kendi seslerinizi, kendi renklerinizi ve yürek izlerinizi ortaya koymak. Hayallerinizden vazgeçmemek ve zamanı geldiğinde layıkıyla hakettiğiniz yerde olmak. Orada ya da burada. Öyle ya da böyle. Eğer gerçekten söyleyecek sözleriniz, anlatacak kendi hikayeleriniz, iyi melodileriniz ve özgün bir stiliniz varsa tabii.. Eğer yeteri kadar güçlü ve sabırlıysanız.. Hepsinden öte kendinize inanıyorsanız.. Yoksa etrafta uçuşan şişme balon şarkıcı ve gruplar gibi her gün biraz daha renk değiştirip, ben neymişim noktasına dayanarak er ya da geç sönebilirsiniz.. Hayat ve şartlar, ve ne yazık ki insanlar artık hiç eskisi gibi değil. İmkanlar, sahip olduğumuz değerler her an her dakika değişmeye devam ediyor.. Herşey, herkez artık paraya, çıkarlara ve köşeyi dönmeye endeksli biliyorum. Ama neyse ki tüm bu patırtı gürültü içerisinde, en azından hala düşlediklerimize ve kendi dünyamızda kurduğumuz romantik hayallere dokunamıyorlar.. O halde hiç değilse onlara sahip çıkmalı ve peşinden gitmeliyiz sanırım. Başarı ve mutluluk dediğimiz şey, çoğu zaman bu yolculuğun kendisidir. Artık sonu nereye çıkar çok da mühim değil belki de..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © melis balcılar, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |