Basında okuyup duyuyoruz; Yunanistan 1923 Lozan Antlaşmasını hiçe sayıp, Batı Trakya Türklerini asimile etmek için her türlü yolu deniyor. Müslüman olmuş Helen yalanına sığınıp Türk ve Müslüman kimlikleri ellerinden alınmaya çalışılıyor. 1830 yılından bu yana (Ortodoks-Türk düşmanlığı-Megalo İdea) temelleri üzerine kurulan Yunanistan yalnız Türk azınlığı değil bütün azınlıkları inkâr etmektedir. Yunanistan Türkiye gibi, Arnavutluk, Makedonya ve Bulgaristan ile ihtilaf halindedir. Bu konuda ise Avrupa Birliğini aldatmaktadır. 11 Ocak 2005 tarihli kanun tasarısına göre: “Farklı etnik köken, ırk, dini inanç, yaş ve kalıtsal farklılık içeren bireylere devlet ve özel kurumlarda eşit muamele yapılmasını” öngörüyor. Ama vaatler sadece kayıt üzerindedir. Sadece Türk ismi taşıdığı için Gümilcine Türk Gençler Birliği 1984 yılında, Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği 1985 yılında, 60 yıl faaliyeti olan İskeçe Türkleri Birliği 1986 yılında, Rodop ili Türk Kadın Birliği 2003 yılında kapatıldı.

İnsan hakları denildiği zaman çoğunlukla “bireyin kamuya ve devlete karşı korunması” anlaşılır. Bu kavram bütün demokrasiler açısından çok önemlidir. Çünkü insan haklarının korunması, o ülkede demokrasi olduğuna ve hukukun üstünlüğünün sağlandığına işaret eder. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, insan hakları uygulamaları ile ilgili yıllık raporu, pek çok Balkan ülkesini kapsıyor. Biz biliyoruz ki o ülkelerin içinde Yunanistan’da insan haklarına aykırı davranışları nedeniyle üst sıralarda yer almaya adaydır.

Çocuğuna istediği ismi koyamayan, gönül rahatlığı ile ibadet yapacağı mekân bulamayan. Okulları olmadığı için eğitim hakkından mahrum kalan. Sağken çektikleri cefa yetmez gibi öldükten sonra yatacak bir mezar bile çok görülen Batı Trakya Türklerine el uzatmak için AB ‘ nin insafına bel bağlamak, dolaylıda olsa Megalo İdea’ ya hizmet sayılmaz mı?