Şahin bakışlı, ahu gözlü, şirin davranışlı ve tatlı sözlü idi. -Fuzuli, Leyla ve Mecnun |
|
||||||||||
|
Olur tabi. Nasıl mı? Bir sohbette baktınız boş ve çok yavan bir tema açılmış; o an söze katılım manasız olur ve suküt ikrardan gelir der, el kol bağlar izleriz. Veya; Baktınız ki konu çok absürd ve bellek dışı bir sürece girmiş; gösterdiğimiz tepki mimiklerimiz olur, “şaşırmış” bir duruş la veririz tepkimizi. Beden dilimiz devrededir artık. Veya; Başımızla “yukarı/aşağı” onay ifadelerini içtenlikle iletiriz ortamdakilere. Veya; sessizliğin sınırlarını tercih edip bekleyişe geçer anlatıcının dikkatini çekmeye çalışırız. Huzursuz bir sabırsızlıkla hemde. Veya; İfade edemiyeceğimiz öfkemiz pusu kurmuştur içimizde. Öyle bir sancıdır ki, geçmişin birikimlerini gel/gitlerine takıp, karşımızdakini acıtmak, kantmak için soluk almadır, bu susuş. Edebi uyku gibi acı verir kişiye bu bekleme süresi. Veya; Kırılgan ve hassas kulaçların bekleme sürecidir; belki de yeni kaznımlara atılacak olan adımların suskusu ve onarım isteğinin kuluçka dönemidir. Veya; Negatif bir sürecin başlattığı andır. Karşımızdakinin anlatılarındaki anti tezleri bellek çekmecesinden çıkartıp sunma sürecinden önceki bir dik duruştur. Bir içe kaçış ve daha önce ifşa edemediklerimizin biriktiği havuz başıdır. Veya; Aşk yürek kapımıza dayanmıştır, ayağımızı yerden kesip, karlı dağların zirvesine ulaştırma heyecan kırpıntılarının tomurcuklandığı süreçtir. Belki de yüreklerin ifade edemediklerini gözler ile konuştuğu andır. Veya; Hiçbir sözün bize yeterli olmadığı, yanlışlıklıklar, aldanışlar, tükenişler, yanılgılarla gelişen sürecin o son noktasıdır, belki de güvenin ve sevginin kredisinin tükendiği o anda, tükenişin son duruşudur, bu susku… Veya; Korkularımızla yüzleştiğimiz o andır. Hani kaybetme korkumuzla “dınk” diye buluştuğumuz o andır. Veya; Bizi tam “can evimizden” yakalayan acı, evet çok acı bir anksiyete bir umarsız duruşun tepe noktasına varmış, somuttan soyuta süregelen YAŞAMA karşı söylenebilecek her sözün anlam yitirdiği ve hiçbir yönü olmadığı bir gidiştir. Bir de; Öyle bir susuş vardır ki; hedefi olmayan tek suskudur. Hiçbir beden dilinde yer almayan, eylemsiz ve durağan bir edimle o son VEDA anıdır; hani hayatını “doyasıya” yaşayamadığının tek “görsel” anlatısı olan GÖZLERİ AÇIK bir susku… Emine Pişiren/Bursa/12.02.2009
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Emine Pişiren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |