Tarihten öğreniyoruz ki tarihten hiçbir şey öğrenmiyoruz. -Hegel |
|
||||||||||
|
Şu an sanal ortamda değil de bir gazetede yazmış olsaydım; bu yazıyı okumayınız diyecektim ama şimdi “tıklama” diyorum. Lakin bu bir şaka değil, -gerçekten- tıklamayınız, haydi yanlışlıkla tıkladınız; bari oku-ma-yınız… Sahiden okumayınız! Varsın Şevket Başıbüyük’ün imzası olsun… Hem sonra her önünüze sürülen yazıyı/yazıları okumak zorunda mısınız? Aslında böyle bir yazı yazmayacaktım. Geçmişte, aktif gazetecilik dönemimde/günlük yazdığım zaman bu tür yazıları yazardım/yazmıştım… Ancak yararından çok zararını görünce… Hatta beni işimden edecek kadar, zülfiyâre dokununca… Zülfiyâre dokununca durum değişiyor maalesef … Yani gerçekleri yazınca insan… Gerçekleri yazınca ne mi oluyorr? Ne olacak; düşman kazanmaktan başka bir işe yaramıyor… İşte bu yüzden bir daha bu tür yazıları yazmayacak ve kimseye/kimseciklere karışmayacak, kimseciklerin kafa konforlarını bozmayacaktım… Bozmayacaktım ama… Ama kalem tutmanın verdiği mesuliyet… İşte bu düşünceyle… Bu düşünceyle bakacak olursam sanırım yazı sitilim değişecek/değiştirmek zorunda bırakacaktır beni… Oysa ilk başta bu sitede yazmaya karar verdiğim gün hiç de öyle düşünmemiştim. Ben bu sitede suya sabuna dokunmadan yazacaktım… Yani bir önceki halimden farklı olacaktım. Öyle olacaktım ama siz de takdir edersiniz ki insanın sabrı bir yere kadardır/insanın sabrı bir yere kadarmış… Hele serde duygusallık varsa… (Yazarların-şairlerin duygusallığı da çekilmez oluyor anlatabiliyor muyum?) Yazar ve şairler ki, milletin/kendi milletlerinin sesi olmalıdırlar/olmak da zorundadırlar… Kanım o ki; hiçbir yazar ve şair kaleme aldığı, dile getirdiği mesele, velev ki kendi başından geçmiş olsa bile; sırf kendi şahsi meselesi olduğu için yazmaz, -yazmaz çünkü yazar o kadar bencil davranamaz- yazar; söz konusu meselenin şümullü olduğuna inandığı için, yazdığı meselelerin, -bir çeşit- ümmeti ilgilendirdiği için, insanlarla paylaşılması gerektiğine inandığı için yazar… Bu konuda –belki de- en güzel sözü, şair Mehmet Emin Yurdakul; “Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet, sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir.” diyerek bizlere tercüman olmuştur… Onun için siz; siz olun şair ve yazarlarınızın haykırmasına müsamaha gösteriniz. Evet, yazının başlığını önce “tıklama” koymuştuk sonra biraz tereddütlü davranıp “tıkla-ma” koyduk. Şimdi muhayyersiniz; ister tıklayın, ister tıklamayın…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Şevket Başıbüyük, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |