..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Dünya hiçbir padişaha kalmadı, sana da kalmayacaktır. -Nizamî
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > gülçin dağhan




4 Nisan 2009
Henüz Bir İsmi Yok - 5  
gülçin dağhan
kendini dağıtmak böyle olur...


:BCHA:
Başım çok kötü ağrıyor. Sanki vücudumun üstünde ağır bir gülle var. Sabah, hatta öğle ol-muş. Gözlerimi zor açıyorum şişmişler. Açmayı denemekten vazgeçip gözlerim kapalı koltuğa dik oturmaya çalışıyorum. Bu pozisyonda biraz dinlenip sonra gitmeyi düşünüyorum ama park görevlisi rahat bırakmıyor. Birkaç azarlayıcı söz sarf ettikten sonra sinirli bakışlar atıp gazlıyorum. Gördüğüm ilk bakkalın önünde durup vişne suyu ve bardak alıyorum. Allah’tan bugün hafta sonu ve işe gitmek zorunda değilim. Sahte bir gülücük yerleşiyor böyle düşününce dudaklarıma.
Tabi sadece benim için hafta sonu. Bugün duvarlara sıva yapılacak. Böyle sıkıcı işlerin cu-martesi gününe denk gelmesi beni çok sevindiriyor. Sıva deyince öyle küçümsemeyin. Çok özen gerektiren bir iş ama sıkıcı işte. Bu tip yenileme işlerinde hem oranın tarihi dokusunu bozmamak hem de yeni modern bir hava yakalamaya çalışmak sıva aşamasında çok önemli. Neden onlarla beraber değilim, diye soracak olursanız herkes ne yapması gerektiğini biliyor ve işinin ustaları ve ben onlara güveniyorum.
İşleri organize eden ben olduğum için istediğim gün kendime izin verebiliyorum. İşi savsak-lıyorum gibi bir imaj çizmiş olabilirim ama ben sorumluluklarımın bilincinde işini hakkıyla yapan bir kadınım. İlk hafta olduğu için benim pek yapacak bir şeyim yok. Ben sadece mekânın kaba işlerinin ne olduğunu nasıl yapılması gerektiğini anlatıyorum ve ortadan kayboluyorum. İlk hafta tüm işleri ustalar yaptığı için ben de izin kullanıyorum. Fakat daha sonraki haftalarda sıkı bir iş temposuna giriyorum. İşte bu yoğun iş temposu öncesi böyle dağıtmam gerekli aksi takdirde yoğunluğa dayanamıyorum.
Artık yavaş yavaş kendimi toparladığıma göre evime gidebilirim. Aslında hiç gitmek iste-miyorum ya neyse. Telefonumda hiç arama yok. Demek ki eve gidince asık bir suratla karşılaşaca-ğım, umursamıyorum. Ben artık bu oyuna alıştım. Böyle bir evlilikte her şeyin gerçek olduğunu düşünen birini dikkate almıyorum. Çünkü ben öylesine bir hayat sürüyorum.
Arabamı park ettim bile ama ayaklarım geri geri gidiyor. Eve girmek istemiyorum. Geri ne-reye gidebileceğimi düşününce kendime kızıp hızlı adımlarla iki üç merdiveni çıkıp kapıyı açıyorum. Ses seda yok. Bu demek oluyor ki sevgili kocam evde yok. Merak ediyorum ama elim telefona gitmiyor. Yalnızlığımın tadını çıkarma zamanı diye düşünüyorum. Beni yalnızlığımla baş başa bırakıp cezalandırdığını sanan bir ahmağı düşünmeye acınacak kadar zamanım yok hemen güzel bir banyo keyfi çekmeliyim.
Aynanı karşısına geçtiğimde önce korkuyorum kendimden. Bu güne kadar sanki hiç bu kor-kunç yüzümü görmemişim gibi gözlerimi kapatıyorum. Tanrının bana bahşettiği bu eşsiz vücudu nasıl da hor kullanıyorum. Sanki hiçbir şey olmayacakmış gibi onu hırpalıyorum. Sanki sadece benim ruhum canlı. Bedenim cansız bir varlıkmış gibi onu önemsemiyorum. Bu eşsiz nitelikteki canlı organizmaya zarar veriyorum.
Biraz tenimi şımartmam lazım diyerek küvete giriyorum. Küvette sanki yorgunluğum ve ben baş başayız. Birazdan onu gideceğini düşünüyorum ve kendi kederli hayatıma geri dönüyorum. Ben nasıl bu hale geldim sorusuna cevap aramak istiyorum ama ne çare.
Bizim Can ile üç yıl flört olmak üzere tam yedi yıllık bir ilişkimiz var. Bana zorunlu bir ilişkiymiş gibi gelen bu ilişkiden sadece Can zevk alıyor. Ben daha ne olduğunu anlayamadan nasıl evlendik bilemiyorum. Onun marifeti. Ama herhalde etrafımızdakilerin birbirimize çok yakıştığımızı ağızlarından düşürmemelerinden cesaret almış olacak ki evlenme teklifi etti. Ben de her zamanki ruh halimle pek fazla düşünmeyerek ve karşımdaki insanlara hayır diyemediğin için kabul ettim. Ama daha sonra nasıl evlendiğimizi biz de çözemedik. Birden evli bulduk birbirimizi.
O çok güler yüzlü, sevecen ve uysaldır. Bende tam aksi biriyim. Belirli kurallara ya da ka-lıplara uymayı reddeden biriyim. Tüm saçmalıklara uymak çok zor. Her şeyden vazgeçmiş bir halde yaşamak daha iyi. Hayata kayıtsız kalmak daha iyi. Ona el sürmeden etrafımdan akıp gitmesini izlemek daha iyi.
Hayata kayıtsız kalmak... Bu bana ilk söylendiğinde çok şaşırmıştım. Hâlbuki sıradan bir sözcüktü, tüm diğer sözcükler gibi. Ama kulağa uzak gelen, alıştığımız sözcüklerden daha farklı, daha derin anlamlar içeren bir sözcüktü. Sonraları, garipsediğimden daha çok benimsedim bu söz-cüğü. Ben bu sözcüğün anlamını içeren bir kadındım. Yani bu sözcüğün tam karşılığı bendim. Ha-yatta hiçbir şey umurumda değildi. Öylesine akıp giden bir şeydi. Adını bile koyamadığım bir şey. Ben sadece hayata uzaktan bakan biriydim. Ona dokunamayan, onunla bütünleşemeyen biri. Onun tüm benliğimi götürmesine izin vermeden onun karşısında duran bir olay ya da olguyum ben. Ara-mızda iletişimi sağlayan en ufak bir ileti noktası yok. Ben adeta bir başka gezegenim. Dünyayla tek ortak noktamız, ikimizde de yaşam olması. Hatta bende onda olduğundan çok daha fazla hayat var ama hepsi içimde gömülü. O değerli bir hazine gibi derinlerde saklı. Dünyalı birilerini yanıma çekmeyi başarabilirsem ayrı bir kayıtsızlar gezegeni oluşturabilirim dünya içinde. Bu oyun içinde oyun gibi bir şey olurdu herhalde.
Can, yani eşim o kayıtsızlar sınıfından değil. O dünyaya ait bir şey. Yani o tam tarifiyle dünya malı. Birbirimize çok uzağız. “Ama bu uzaklık arasında nasıl bir yakınlaşma oldu da biz evlendik?” bu tam anlamıyla bir muamma. Sanırım birbirimize mecbur kalmıştık. Tanıştığımız dö-nemde o tam anlamıyla boşlukta olduğu için bana sığındı. Ben de herhalde o boşluk anına kapılmış olmalıyım. Yaşamını sürekli boşlukta geçiren biri olarak, bir başkasının boşluk anına şahit olunca bunun cazibesine kapılmam çok doğal. Tüm bu nedenlerden ortaya biz diye bir şey çıktı ama biz asla birbirimize ait olamadık olamayacağız da.
Bir evin içinde farklı dünyalara ait iki insan olarak bir üçüncü dünya insanını oluşturmak is-temedik. Hem bir çocuğumuz olsaydı kişiliği bozuk biri olurdu bence. Bizim çatışmalarımız ara-sında, ona yol gösterecek kimsesinin olmadığı, hayatın tozlu yollarında rehbersiz yürüdüğünden hayatı mahvolurdu. Biz ona bakamazdık. Ona iyi bir anne olmazdım ben. Can’ın nasıl bir baba ola-bileceğini düşünmedim hiç. Düşünsem bile iyi bir şey çıkmayacağını biliyorum. Tüm bu nedenlerden dolayı, bu iki zıt kutubun arasına bir ekvator çizmedik.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın 1. bölüm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Henüz Bir İsmi Yok - 3
- O -
- O - 2 -
Henüz Bir İsmi Yok
Henüz Bir İsmi Yok - 2
Henüz Bir İsmi Yok - 4

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Mevsimlerden Kış Şimdi [Şiir]
Sana Gül Bahçesi Vaad Etmedim [Şiir]
Doya Doya Yaşa [Şiir]
Zor Karmaşık Sıkıcı [Şiir]
Söylemek İstediklerim [Şiir]
Hepsi Gerçek [Şiir]
Fark Eder [Şiir]
Hayat Gazisi [Şiir]
Zor... [Şiir]
B (Aşk) Asına [Şiir]


gülçin dağhan kimdir?

burada yazarlık tanımı diyor ama ben yazar değilim. sadece denemeler yapıyorum. hani deneme alanında değil de farklı farklı alanlarda değişik çaışmalar. gelişimimi hep beraber göreceğiz. . .

Etkilendiği Yazarlar:
ayşe kulin,reşat nuri güntekin,ahmet altan , ipek ongunbert kaplan (devamını sonra yazacağım...)


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © gülçin dağhan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.