Bilgi sakalla ölçülmez. -Moliere |
|
||||||||||
|
Duvarlar arasında mahkum olmaktan öte senin gönlünde hapis olmayı isterdim.Lakin sen beni sensizliğe mahkum ettin.Etrafımı çevreleyen kalın taş duvarları yıktın üzerime. Uğruna harcadığım onca yılın acısı yaralamazken,beni unutmuşluğun yakıyor yüreğimi. Duvarlar ardında kim bilir nasıldır yaşam?Biz ise sadece hayal ediyoruz.Parmaklıklar ardından gelen kuş sesleri… Ah kuşlar sizler benden özgürsünüz! Sizden biri olmayı,ne kadar isterdim kanat çırpmayı çok uzaklara,dünyaya tepeden bakmayı,o daldan diğerine konmayı… Kalın duvarlar ardında güneşin sıcaklığına muhtaç,yalnızlığında bolca üşüyen bir mahpusum şimdi.Oysa bir zamanlar deli dolu uçardı benimde gönlüm oysa bende özgürdüm.Sizler gibi derinden çekerdim temiz havasını memleketin. En büyük zevklerimdendi sahilde sesiyle beni mest eden dalgaları izlemek. Ya şimdi? Yıllardan günlerden habersiz,her gün aynı yaşam.Yaşamak demekse eğer yaşıyoruz ottan farksız. İnsan duvarlar ardında yalnızlığın,sevmenin ve unutulmanın ne demek olduğunu çok iyi anlıyor.Gözler hep arıyor sevdiklerini,uğruna ölmeyi göze aldıklarını anıyor yalnızlık refakat ediyor.Sağ yanın boş,sol yanın kimsesiz,geceleri uykusuz,hep hayal aleminde yaşıyoruz emanet gibi… Emaneten yaşıyoruz sevdiğim. Herkesin terk ettiği bir dünyada,hep terk edilen oluyor mahpusun hali.Ve bir dosta,bir yare hasret bekliyor Azrail’ini… Bir diğer mahpusun sazından dinliyor perişan olmuşların türküsünü.Elde kağıt kalem,dertleşir kendi benliğiyle.Bir selam,bekliyor dost düşman fark etmeksizin.Sen bilmezsin vefasız yar.Soğuk parmaklık demirleri ardında yaşayan,cehennemi dünyada yaşayan mahkumun halini.Duvarlara kazılı kimsesiz kalmışların sessiz kalmış seslerini okuyamazsın.Baharda açan çiçeklerin kokusuna,ılık esen rüzgarın verdiği ferahlığa muhtaç olan bilir.Sen tadarken dünya nimetlerini umarsız,bir paket sigaraya yapmayacak şey bırak-mayan insanlar tanıyorum ben… Sorma suçlar gözlerle bakma,kaderin cilvesinde eriyen bu insanlara! Aralarında ölmeyi fazlasıyla hak edenler olduğu gibi, kaderin zorla sürüklediği insanlarda mevcut… Dünyanın en kötü yerlerinden;bu hapishane denen yerler.İnsanın en acınacak durumlarından biri;bu mahkumiyet. Verilen hüküm doğrultusunda geçirirsin yılları,sonrası malum çıkarsın duvarlar ardından.Gök yüzünün tüm mavisine fazlaca bakar,temiz havayı çekersin ciğerlerine.Geçmişin lekesi bırakmaz peşini.Hep suçlayan gözler karşılar seni yolda parkta,sokakta… “Şimdi nerdedir benim uğruna öldüğüm yar.Canımı adadığım acep yokluğumda ne yapmaktadır,ne alemdedir.Uykusuz geceleri oluyor mu onunda? “diyerek geçen zamanın ardından.Eskilerde kalan,geçmişe gömülen olur mahkum.Biri uğruna feda edilen ömür yine biri tarafından yok edilir…İçsel bir ses dökülür dudaklardan: “Sana değer miydi bir ömür vermek Kim bilir belki…”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ufuk közleme, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |