Şahin bakışlı, ahu gözlü, şirin davranışlı ve tatlı sözlü idi. -Fuzuli, Leyla ve Mecnun |
|
||||||||||
|
Ardına kadar açık kapıdan girmeni beklediğim geceler, çok eskilerden kalma anılar ve hatıralar içinde yaşadıklarımız, aşk denilen acının yaşattığı zamansız ve mekansız med cezirler. Gidişinle kayboldu birçok şey, felaketim oldu gidişin ve sırılsıklam yokoluşum sensiz gemiler gürültüsünde bir vapur gölgesinde. Çaresiz ve sessiz ağlamalar eşliğinde ezik bir kedi mırıltısı değildi hayatımızın akışı. Karanlık gölgeler beslerken hayatımızda, rüyalar eski huzuru ve günahları bir anda silip süpürürken anladım; yoksun artık ve uzak. İklimler renk vermezken toprağa ve kurak bir sevda yangınına bürünürken insanlar, gidişine bağladım belki de birçok felaketi ve içimdeki hezeyanı. Aslolan sevgi ve nefret kardeşliğinden sonra çıkagelebilmen ve eskiye dönebilme umudu içimdeki sesin yankısı. Kimseler silemezken gözyaşlarının ıslak masumiyetini ve ısıtamazken bedeninin bana ait sıcaklığını vatanımıza yani yatağımıza, hayatımıza dönmen umudu günahlarım kadar esir almışken bedenimi farkettim; yokluğun karanlık gecelerin yıldızsız zamanı ve yokluğun lal bir çocuğun zamansız ağlaması. Haykırışlar ve durmadan ağlamalar ve sözler, yerli yersiz adının tekrarlannması beynimde ve film şeridi saatlerinde gelen yüz biçiminin sahne sahne terkralanması. Kimliği meçhul insanlar besler gibi hayatımda, gizli ve sersefil yaşarken, yokluğunda varlığını farketmek acı ve hüzün dolu saatlerin esaretinde sana ait bir cümle geçerken içimde, bildiğim en güzel dua ismin ve seni sevmenin bana verdiği ilahi mutluluk. Hayatın acı yanı değildi belkide seni sevdiren yanı, seni özleten yanı da değil. Seni her durumun yarattığı felaket zamanlarının renkli şeker tadında severken sigara izmaritine benzeyen bir surata dönüşmek zavallı ve acı. Her halukarda sevilen sen ve her halukarda özlenen sen bilmen gerek; gerekli olan sendin ve şimdi hayallenen sen. Kendi dilimde seni sevmek gibi bir ütopyam vardı, kendi dilimde şarkılar söylemek gibi. Ve tutamadığım zamanlar sonucu akan giden mutluluklar arta kalanı sadece ve sadece farklı bir sevme şekli heybemde. Dönmeni beklediğim sessiz ve zamansız günlerin en acı yanı da yokluğunda yaşadığım zamanın sevimsiz ve bereketsiz bir hayal süresi olması idi. Beklerken dönüşünü inanılmaz bir fikir zenginliğine kaplanırken ruhum, bütün vücudum beynim olurken anlıyorum seni ve yokluğundaki fakirliğimi. Aşk denilen acı veya adı her ne ise edebiyat içinde, bana yaşattığı yokluğunda bekleyiş ve çaresiz bir hiçlik. Çocuklar gibi sabırsız bekleyişler sonucu beklenen umut güneşin doğmasıyla yerini karamsar bir pir`e bırakırken anladım; yokluğun hayatımın gerçek çirkin zamanlarının başlangıcı. Sensiz bir uykunun bana davetsiz geldiğini hatırlamam hiçbir vakit. Gecelerin ard arda gelip gitmesi ve uykuya davet gönderen gözlerimin kapanamaması ve gelişinle renklerecek bir çift fener misali sönük ve çaresiz biçare haldeyken düşündüm; ela gözlerinde ve kahve saçlarında bıraktığım uykularımın sahibi gecelerimi ve rüyalarımı, bana kalan ise sadece kabusları yokluğunun. Çukurunu bıraktığın yastığa baş koyamamam ve kokunu bıraktığın sol tarafa geçemem bu yüzdendir sanırım. Gidişini anlıyamadığım zamanlar oldu belli belirsiz gözlerimde renk kalmadığı zamanlar ve sorguladığım duvarlar ve şehir ve deniz ve renkler, inanılmaz acılar eşliğinde kitaplar arasında aradım gidişine ait sebepleri. Günahlarım ve üstüne bastığın bedenim aynı kıymete binerken, yokluğuna alışmak gibi bir yalana alışamadım henüz. Gidebildiğim kadar uzak yerlere giderken aklıma gelen soruların yanıtları hep değişken ve uç durumlardayken sorglardım beynimde; sebebini ve mevsimin gidişinin. Hatırladığım bir yaz akşamıydı terkedişin, günlerden salıydı sanırım ve hala anlıyamadığım neden kar yağdırdığıydı o felaket zamanının. Affetmek gibi bir hissiyata kapılmadım hiçbir vakit ve unutmak da aynı zamanda. Hatıralar içinde yaşatırken seni ve varlığımda nefes almanı sağlarken; hayallerken gülümsemeni ve beni öpmeye doyamadığın saatleri.. şiir gibi şarkı gibi sözlerini ezber ederken anladım; bana ait diğer bir parçam olduğunu. Ardına kadar açık kapıdan girmeni beklediğim gecelerde, acılar içinde döndüğüm zamanlarda bile, dua ederken varlığını koruması için Tanrı`ya aldığım her acının sana verdiğim aşka dair sancılar olduğuna inanırken, hayallemek mutlu ederdi yüreğimi. Aslı sen iken kalbimin kendisi ve sahibi sen iken, sesi sen iken günahlarıma yeni bir sayfa açarken farkına vardım; kızgın zamanların bize yaşattığı acıların toplamıydı ayrılık. Gidişinle anladım ne yazık, dönüşsüz bir yola çıktığımızı. Ardına kadar açık kapıma bakarken düşündüm; gelmeni bekleyen kapı dahil kimse inanmıyor dönüşüne. 24/05/08 erbil 02:10
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © seyfettin araç, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |