Şiir, tarihten daha felsefidir ve daha yüksekte durur. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
Eşşek sudan gelinceye kadar.... Yen mi yemen mi, yen mi yemen mi... Her seferinde olduğu gibi zar -zor kurtarırlar Ali’yi. İkiside hırsını almış, ikiside rahatlamıştır, Zekere emmi attığı, Ali yediği dayaktan. Olan elmalara, portakallara... Dayak bazen rahatlatır adamı, ama daha çok da atanı... Boşa dememişler yani; dayak cennetten çıkma!!! diye. Alinin niyeti zaharki cennete gitmek, dayağın çıktığı yere... Ali de bu durum artık bir alışkanlık halini aldığı için pek aldırmaz, periyodik bir işlemdir sanki. Ya işte yedin dayağını, hem babanı rahatlattın, hem kendin, dursana durduğun yerde. Ali bu dururmu, kim bilir şimdi hangi hainliğin peşinde... Akşam olmuştur, mal- davar sığırlığa, ahıra, tavuklar tüner kümese, yavaş yavaş karanlık çöktüğünden, gördüğü her karaltıya itler ürümeye, havlamaya başlayınca millet de çekilir evine. Ali doğruca gelir anası Senem'in yanına, anası evlikde, yine ocağın başında, yemek bişiriyo. Ali yediği dayağa doymuştur ama karnı aç; -Ne bişiriyon aba? - Mercimekli pilav... -Aba sen de sanki başka birşey bilmiyon, her ikigünde bir aynı şeyi bişiriyon, - E get öte sıracalı, içine düşecan gazanın, -Aba madem pilav bişiriyon, bari zamanında getirde sufruya, şöyle ağzımızın dadıynan bi yemek yiyek ısıcak, - Senin yediğin dayak yetmedi herhal, bi de ben dövmiyeyim şimdi, çekil get başımdan, -Aba vallaha doğru diyom gı, senin sufruya getirdiğin aş hep soğuk oluyo... - Öte get dedim sana, gaynıyan gazana düşecan sıracalı... - Boon yemek sufrada sıcak olsun, hem de çok sıcak, olurmu ana, - He he get sen, zaten sufrayı guruyorlar, get otur... Ali gelir oturur sofraya, yan gözüyle babasına bakar, daha gitmemiş kini. Sofranın baş ucunda Zekere emmi, Hacı Irbahamı, Memmedi, Velisi, Alisi, en sonunda Rasim’i... Hepsi suskun, hepsi yemeği bekliyor, açlar, taa zabahtan beri telaşdan aş, ekmek yememişler, halbuki buğün Peyik bazarı günü, ama Ali her seferinde böyle edince, ne iştah kalıyor adamlarda, ne vakit. Suratlardan düşen bin parça... Elif ile Hemengül alel acele getirirler, ekmeği, gaşşıkları, çalkamayı, sufranın tam ortasına gocaman bir sini koyarlar, bişen pilav onun içine konacak, o zaman her evde olduğu gibi tek siniden yenirdi. Nerde şimdiki gibi herkesin tabağı, bıçağı, çatalı ayrı, hem o zaman bizim köye metalden çatal kaşık girmemiştir. Çatal zaten yoktur, kaşık, çömçe hepsi tahta dan yapılma, tahtadan, hem de gocaman, gocaman amma dışı cilalı... Bağdaş kurup oturmuşlar sufraya, hepsi erkek, kadınlar hem ayrı, hem sonra yerlerdi... Senem eci evlikden çıktığı gibi, bir bir atlıyarak eşşiği, Ali’m soğuk yemesin diye, getirdiği gibi, gazanı boşaltır sininye, ortalıkda burcu burcu bulgur kokusu. Sıkıysa başlasın biri yemeye, önce evin büyüğü başlıyacak, başla sıkısıysa... Ama Ali bu, başlarmı başlar... gaşşığı daldırır, daldırır ama Zekere emmi tersinden bakmada... Ali gaşşığı daha ağzına götürmeden döner anasına bağıra- bağıra; - Aba ben sana demiyom mu, sen hep soğuk getiriyon aşı sufraya, bi gün olsun sıcak yiyemiyacakmi şunu... Demesiyle daldırır gaşşığı Zekere emmi pilava, bi gaşşık dolusu pilavı alır ağzına, almasıyla hoplaması bir olur havıya, galdırır başını yukarı, sanki damdaki tahtaları, hezenleri saymakta... uuuffff, puffff, uuufff, puffff, ula, ula,ula, la,la, la, , , ga, ga,ga uuufff.... Yapışır kaynar bulgurlar boğaza, yutsa yutulmaz, çıkarsa çıkmaz, yakar dilini damağını, sızlatır dişlerini, haşlar, dağlar adamın boğazını... Ali’nin anasını kışkırtması, babasını tahrik etmesi yine yaramıştır işe, almıştır öğlenki dayağın öcünü... Bir kez daha dener bacaklarının gücünü, tabanlara kuvvet, fırlar... Fırlamasıyla Zekere emmi düşer Ali'nin peşine, bu sefer daha hızlı... Eh adamcağızın canı, boğazı yanmakta... Hava kararmış ya, her karartıya havlayan itin havlaması, Ali’nin bağırmalarına karışmakta... Eşşek sudan gelinceye kadar... Yen mi yemen mi, yen mi yemen mi... Uslandımı dersiniz, Bekleyin daha....
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Doğan ÜNAL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |