Düşmekten yükselme doğar. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
a. Doğal, yaşanılır bir çevre. b. İletişime geçilecek bir insan kitlesi. c. Dil araçları. d. Ortak payda. İlk üç maddeyi anlayıp, dil araştırmalarının içine yerleştirmek kolaydır. Bir yer, bir miktar insan ve iletişim araçları; ancak ortak payda, sıklıkla dil kuramlarında ihmal edilir. Ortak paydadan kasıt iletişime geçecek olan birimlerin belirli bir aynılığı, ya da ortak paydalar yaratma gereksinimidir. Çünkü iletişime geçmek bir ortak payda yaratmaktır. Örneğin bir kamu kurumuna gittiğinizde “ortaklık” bürokratik bir işlem yaptırma arzusudur; bu bizim kamu kurum temsilcileriyle iletişime geçmemizi sağlar. Aynı şekilde kimi zaman birisine içini dökmek, onun sizi dinlemeye, sizin de anlatmaya dönük bir ortaklığı kabul ettiğinizde olur. Koku da işte Dil’in Kökeni üzerine yapılan araştırma da burada devreye girer. Avusturyalı bilim insanları insanın beden kokusunun parmak izi kadar tekil olduğunu ortaya çıkardı. Ayrıca koku, evrim boyunca insanoğlunun hayatta kalabilmek, bozuk ve toksik yiyeceklerden sakınmak için dayandığı en temel duyu olarak gösteriliyor. Böylece koku almak bize çevremizle ilgili çok önemli bir bilgi veriyor. “Pis” dediğimiz kokular biz mevcut yerden uzaklaştırmaya iterken, “güzel” kokular orada kalmaya, iletişimi devam ettirmemiz yönünde beyne sinyal göndermiş oluyor. Yani koku mevcut alan içinde gözümüzle göremediğimiz, hissedemediğimiz “saklı” bir bilgiyi bize sağlıyor ve çevremiz hakkında farklı bir boyutta fikir ediniyoruz. Memelilerin koku duyuları hayli gelişmiş varlıklardır. Memelilerin burnunda, türdeşlerinin tehlikeyle karşılaştığında yaydıkları kokuları algılayabilmelerini sağlayan özel bir alıcı vardır. Lozan Üniversitesi’nden araştırmacılar bir fareyi, su kabının tehlikeli olduğunu anladıktan sonra, uyarı için feromon (Feromon bir canlıdan salgılandıktan sonra aynı türden başka canlılarda davranış değişikliklerine yol açan kimyasal kokudur) yayan farelerin ve bu su kabının bulunduğu ortama koydular ve sonradan gruba eklenen farenin su kabından uzaklaştığını gördüler. Yine bir köpek, sahibinin bacağındaki 'ben'i sürekli olarak ve bazen pantolonunun üzerinden bile kokluyor, hatta onu ısırmak istiyordu. Kadın, köpeğinin bu ısrarları karşısında, kendisine hiçbir sıkıntı vermeyen ve önemsemediği bu ben için doktora gitmeye karar verdi. Bacaktaki ben'den yapılan incelemelerde bunun kötücül kanser olduğu anlaşıldı ve ben, ameliyatla çıkarıldı. Kadın, o günden beri hayatta ve sağlıklıdır. Köpeği sayesinde belki de çok kısa bir zamanda ölümüne neden olabilecek bir kanserden kurtulmuştur. Öte yandan pek çok canlının (yine köpek gibi) belirli bir alanda sahipliğini belirtmek için orayı kendi kokusuyla işaretlediğini, yine pek çok canlının da sürtünerek belirli bir bölgeye iz bıraktığını biliriz. Her canlı kendine has bir koku taşır. Hatta bu koku onun tüm varlığının bir izidir de diyebiliriz. Yapılan araştırmalar da insanın korktuğunda farklı bir koku, mutlu olduğunda farklı bir koku, üzüldüğünde farklı bir koku yaydığını gösteriyor. Kadınlar erkeklere göre kokuya daha duyarlıdır. İngiltere’de yapılan bir araştırmada kokunun evlilik sürecindeki önemini gösterir nitelikte. Araştırmada izlenen kadın denekler, sevgili seçiminde beden kokusuna değil de parfüm kokusuna maruz kalırlarken, bir diğer grup doğrudan beden kokusuna maruz kalırlar. Yani bir kadın grubu eşiyle birlikte olma sürecinde onun gerçek kokusu yerine parfümün sahte edinilmiş kokusunu alır, diğerleriyse almaz. Araştırmada parfüme maruz bırakılan kadınlar kendilerine uyumlu bir erkeği seçmesi çok daha düşük bir yüzdede iken, eşinin gerçek kokusunu hisseden kadınlar çok daha uzun ve mutlu bir evlik sürmüştür. Yani koku karşımızdaki kişinin karakteri hakkında önemli bir bilgi sağlıyor. Bu aşamada kokunun Dil Kökenine etkisi şu şekilde öne çıkıyor. 1. Koku ilkel çağlardan bu yana bir iletişim aracı olarak kullanılıyor. Bilinçli olarak bir yeri işaretleme, bilinçsiz olarak da kendi yapı ve karakterimiz hakkında bir bilgi sağlıyor. Koku edinilmiş deneyimin korunmasını sağlıyor. Böylece belirli bir alanda yaşanmış olayları, türdeşlerimizin deneyimlerini kokuyla anlıyoruz. İletişim ve bilgi etkisi. 2. Ortak bir kokuya sahip olmayan bireyler asla yan yana duramazlar. Bir arkadaş grubunda bile koku çok önemlidir. Birisinin ağzının kokması onun gruptan uzaklaştırılmasına sebep olabilir. Her evin, her ailenin bir kokusu vardır birisinin evine gittiğimizde bile önce evi koklar, orada kendi evimize ait kokuyu ararız. Pek çok kişinin bir başkasının evinde yatamamasının sebebi orada kendi evine ait kokuyu bulamamasıdır. Bir araya gelen kişiler zamanla kendilerine has bir koku oluştururlar. İşte bu anda bir grup kokusu, bir ortak payda yaratılmaz ise iletişme geçecek zemin tümden yok olur. Grup aidiyeti ve grup bağı. 3. Bir yerde bulunurken bir koku yayıyor oradaki kokuyu alıyoruz. En ilkelinden en gelişmiş toplumlara kadar koku sosyal bir statü sağlayıcı etkiye sahip. Böylece hem grup içinde hem de grup dışında bizi tanımlayıcı etkisi mevcut. Sosyal statülerdeki etkisi. 4. Koku sosyal ilişkilerde karşımızdaki insanın saklayamayacağı bir bilgiyi sağlıyor. Bu da kiminle uyumlu kiminle uyumsuz olacağımızı tahmin etmemizi sağlıyor. iki sevgili birlikteyken birisinin ağzı kokuyorsa ağız kokusu karşı tarafa sadece kötü bir koku almanın rahatsızlığını değil, aynı zamanda ağzı kokan kişinin ya midesinde, ya ağzında bir hastalık olduğunu gösterir ve koklayan tarafın beynine “Onunla evlenmek iyi bir seçim değil, o hasta,” şifresini de gönderir. Yani iletişim o kişiyle sürecek mi sürmeyecek mi? Bir iletişim olduğu sürece dil gelişebilir. Süreç etkisi. Böylece eski atalarımız da, henüz organik bir konuşma dili yokken, hatta bir beden dili bile yokken (çünkü beden diliyle iletişime geçmek için bile bir ortak payda gerekir) birbirlerini kokularıyla tanıyor, tehlikeli olanları böyle seziyor, grup dışından olan kişileri grubun ortak kokusunu taşımadığı için hemen tanıyordu. Aynı biçimde kokmak, onlara bir aidiyet de sağlıyor olmalıydı. Hatta bugün bile Çingeneler’in “bizden biri” olmadığını söyleyen bir kadın bu fikrine kanıt olarak onların kokusuna vurgu yapar. Bir Çingene kızla evlenmek için kızın 40 gün hamamda yıkanması gerektiği mitine bel bağlar. Yine Araplar bizler için sevilmez milletlerdir. Sevilmeze dair kanıtlarımızdan birisi de Arapların “pis kokmasıdır”. Yani koku BİZ ve ONLAR’a dair çok önemli bir veridir. Ortak bir Dil’in olması için BİZLİK duygusuna ihtiyaç duyduğumuz göz önüne alınırsa, bir ortak payda olarak koku, Dilin Kökeni açısından çok önemlidir. Kokularımız bizlerin ortak dilidir.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mikail Boz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |