Dünyayı isteyen bilime sarılsın, ahireti isteyen bilime sarılsın; hem dünyayı hem ahireti isteyen yine bilime sarılsın" -Hz. Muhammed |
|
||||||||||
|
Güneşin acı çığlığı ile açıyorum gözlerimi. Yüzümü yıkıyor hayalin, sonbaharın en hazin yağmuruyla aynada sana bakıyor gözyaşlarım. Sen yaralı anıların tozunda toprağında oyalanırken, hasretinle yakarım yüreğimi yar… Penceremden rüzgarla gelir ellerin, aynı acı ile dağlanırken yüreğimiz, sensiz üşürüm yangınlarda… Adım adım gül kokan göğsüne yürürüm. Yağmurunda ıslanırken, hasretimle ıpıslak kollarını açıp beni sardığını düşünürüm. Suskunluğumda seslenirken her köşe başında seni beklerim. Her gün yeni baştan, şarkıların hüzün makamına uzanırım, şehrimin sensiz sokaklarında özlemli duvarlara yaslanırım. Kirpiklerimin gölgesinde minik bir umut iç çekerek ağlar. Her gün batımı canıma kasteden düşlerim kanatır gecelerimi. Tedirginim karanlıklarda, anlamsız bir hayatın içinde tek sığınağımsın benim. Sensiz yarım kaldığımdan beri caydım kendimden bilesin. Kararttım gözümü, sana biriktiğim satır aralarında yüzündeki çizgilere dokunduğumdan beri kurşunladım özlemleri. Bilirsin hep unuturum ben. Bu yüzden seni beklemelerim hiç bitmiyor. Unutuyorum yine işte, ellerime yazıyorum “terk edip gittiğini”… Buna rağmen rengarenk düşlerin içinde ellerine sarılıyorum her gece. Olmuyor yar, ellerime değil ne olur gidişlerini yüreğime yaz, yoksa bırakmam seni… Her sabah gündoğumlarını kuşatan sevdalı bakışlarımın hatırına unutsan her şeyi diyorum. Saçlarımın rüzgarına bıraksan düşlerini. Şimdi gelsen de bahsetsek yitik yarınlardan. Ah yar, hep gelişlerini iple çekerken düştüm kör kuyulara. Karanlığıma kadar gel hadi. Gül rengi gözyaşlarım çağlıyor kirpiklerimde, avazım çıktığı kadar bağırıyorum, nerdesin… Zamanın hüzün sığınağında bekliyorum gelmelerini. İçten içe yanıyorum, küllenmeden kanıyorum sevdana. Bunca hüznün içinde bana kendimi sevdirdin sen. Her satır sana, her şarkı, her şiir sanayken ölüm gibi susuyorsun, pusuyorsun gölgelerde. Peşimde bir Eylül kaçsam kaçamam, canına susarım sustuğun kadar… Anla halimi yar, sessizce ağlıyorum, seviyorum haykırmadan, yormadan yorgun kalbini… Ne olur sende duy sesimi, kara toprak gibi sar beni. "Yüreğindeki ölümün gölgesinde gözlerindeki yaşamla hüzün alfabesini uyandırarak yürek yangınlarını kundaklıyan adam..." Sanadır seslenişim; Sevda yolunda hüzünlerim olsa da Düşlerimizdeki o yerlere alıp götür beni Ayrılık yaksa da her gün güneşi Mehtabın akseder al yanaklarıma Uçar gönül kuşum şahince, meydan okur vedalara Dert fasıllarında ismini perçinledim dudaklarıma Bendeki seni öldürmeye çalışma sakın… Sendeki ben kadar kısa değil bendeki ömrün… Şubat 2008 Ayşegül TEZCAN
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ayşegül Tezcan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |