..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bu hafifçe kenara itilecek bir roman değil. Daha büyük bir şiddetle uzağa fırlatılmalıdır. -Dorothy Parker
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > Kerem Yüce




20 Şubat 2008
Acıyı Kaldıramayan Yüreklerin Evi  
Kerem Yüce
Etrafıma tüm dikkatimle bakıyordum ve o anda yanıma orta yaşlarda,kır saçlı,mavi gözlü bir abi gelip oturdu.Elini omuzuma attı hiç konuşmadan,peşine yüzümü ve saçlarımı okşadı gülerek.O gözlerini ayırmadan beni süzdükçe suç işlemiş ama saklamış ufak bir çocuğun utangaçlığı dolmuştu içime.Ruhların ve boş bakan gözlerin arasında salınımlardaydı yüreğim.Elimdeki su şişesine takılıp kalan ve gitme kal der gibi bakan o kız yanıma gelerek suyu verip veremeyeceğimi sordu,hafif bir tebessümle şişeyi kendisine uzattım.Teşekkür ederek ayrılırken yanımdan cebinden kurumuş bir çiçek çıkardı,önce okşadı sonra öptü.Şişenin kapağını açarak avucuna yatırdığı çiçeğin üzerine döktü,yüzüne öyle bir mutluluk bulaşmıştı ki bir kaç metre gidiyor ve tekrar dönüp teşekkür ediyordu.


:AEDE:
Uzaklardan,çok uzaklardan çığlık sesleri geliyordu kulağıma ve zamanla artıyordu çığlığın yüksekliği.Bir sabah dayanamayıp kalkıyordum yataktan sabahın beşinde.Kahvaltı faslını sevmediğimden üstümü giyer giymez atıyordum kendimi yollara ve koşuyordum çığlığın dayanılmaz sesine nefes almaksızın.Ben yaklaştıkça depremler diziliyordu sıraya ufaktan büyüğe doğru,yollar kayarken ayaklarımın altından bir yerde kesiliyordu nefesim.Ellerim dizlerimin üstünde bir süre bekliyordum ama susmak bilmiyordu o serseri yürek dağlayan feryat.Anlıyordumki koşarak yetişemeyecektim bu isyana,ilk gördüğüm taksiyi çevirip biniyordum ve iniyordum o sese yaklaştığımı hissettiğim ilk durakta.Rampalı yayvan bir sokak,onu geçtiğimde bir başka yokuş ve yüksek betonların çevrelediği binanın önünde yetişiyordum çığlığa.Elimi duvara yasladığımda azalıyor,kapıdan içeri girdiğimde sükunete düşmüş bir bahçe dikiliyordu önüme.Sabahın sekizinde bir heykelin selamıyla karşılıyordum günü.Adım adım ilerlerken bahçedeki bankların üstünde oturan herkesin başı bana dönüyordu.Takılıyordu gözlerim;önce sarı saçları belini okşayan teyzeye sonra gökyüzünü izleyen yaşlı amcaya.Yirmili yaşlarda bir genç kız gitme kal der gibi bakıyordu yüzüme ve kulaklarımı sağır eden çığlığın sustuğu yerde öylece oturuyordum çimenlerin üstüne.Peki beni buralara kadar sürükleyen çığlık kimin çığlığıydı?
Etrafıma tüm dikkatimle bakıyordum ve o anda yanıma orta yaşlarda,kır saçlı,mavi gözlü bir abi gelip oturdu.Elini omuzuma attı hiç konuşmadan,peşine yüzümü ve saçlarımı okşadı gülerek.O gözlerini ayırmadan beni süzdükçe suç işlemiş ama saklamış ufak bir çocuğun utangaçlığı dolmuştu içime.Ruhların ve boş bakan gözlerin arasında salınımlardaydı yüreğim.Elimdeki su şişesine takılıp kalan ve gitme kal der gibi bakan o kız yanıma gelerek suyu verip veremeyeceğimi sordu,hafif bir tebessümle şişeyi kendisine uzattım.Teşekkür ederek ayrılırken yanımdan cebinden kurumuş bir çiçek çıkardı,önce okşadı sonra öptü.Şişenin kapağını açarak avucuna yatırdığı çiçeğin üzerine döktü,yüzüne öyle bir mutluluk bulaşmıştı ki bir kaç metre gidiyor ve tekrar dönüp teşekkür ediyordu.
Elini başının altına yaslamış o heykel acıyla yüzüme bakarken,ben acının kalemiyle çizilen resimdeki yüzleri izliyordum ve heykele her baktığımda kesiliyordu çığlık.Bir anne taşı emziriyor bir baba mektuplar yazıyordu duvarlara.Sessiz bir çığlığın peşinden koşarken şehrin içine gizlenmiş kayıp bir ülkeye misafir oluyordum.Kayıp ülkenin gerçek yüzlerinde kulaç atarken hayatın gizli kalmış derinlerine dalıyordum.Yüzeye her ulaştığımdaysa o sessiz çığlık.Şehrin içinde kayıp bir ülkenin simgesi düşünen adam heykelinin,kuru bir çiçeğe hayat verme çabasındaki genç kızın,taşı emziren anneyle duvarlara mektuplar yazan o babanın çığlığını duyuyordum aslında.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplumcu kümesinde bulunan diğer yazıları...
Salıncakta Sallanan Üç Çocuk
Töreydi

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
İstasyon Hikayeleri
Yaralandığını Zanneden Avcı
Ölümün Getirdiği Mektup
Çok Erken Gittin Yüreğimden
Adını Firar Koydum,istanbul İse Senin Yanında...
Bir Hayallik Boşluk Yok
Avuntudur Bu Yazı Tüm Sevenlere
Aslında Hep Ayrıydık
Seni Sevdiğime de Pişman Olmak İstiyorum Sevgili
Yeni Bir Dille Merhaba

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Sağır Duvarlarımsın [Şiir]
Deniz Olsun Tüm Sevdiklerimin Adı [Şiir]
Dört Harften Bakardım Sana [Şiir]
Gölgen Gezinmekte Hala İçimde [Şiir]
Kendi Celladım Oluyorum Seni Düşündükçe [Şiir]
Ayrılık Tüm İstasyonları Tek Tek Dolaşmış [Şiir]
Güneş Olup Dokunma Perdelerime [Şiir]
Bir Güneş Yürümekte [Şiir]
Saf Tutuyordu Oda [Şiir]
Fırıncı Çocuk [Şiir]


Kerem Yüce kimdir?

Yazmak,düşünmek gibidir;kağıdı kaleme değdirmen yeterlidir bazen ve akıp gider harfler bir gölün üstünde giden sıralı kuğular gibi. Gözünü açtığında okyanuslara açılmış,türlü balıkların bahçesine misafir olmuştur o kuğular. . . Ama öyle bir an gelir ki;kıpırdamaz kalem,bileğini sıkıca tutar sanki bir el. . . Bir yazarın tıkanması hiçbir şeye benzemez. Tıkanan lavaboyu açarsın,logarın altına yetişir vidanjörler,trafikte yardıma koşar emniyet şeridi,fakat yazarla kelimelerin arasındaki o duvar kalkmadıkça bitmez tıkanıklar. Bir çocuğun topunun dikenli tellerle çevrili bahçeye kaçması gibi. Tek sorun zamanın akışını beklerken fırtınanın dalgaları harekete geçirebilme ihtimalidir. İnatla beklenir o tellerin etrafında,aşılmaya çalışılmaz duvarlar. Bilmektedir yazar uygun bir zamanın olduğunu ve o zamanda bahçenin sahibinin çıkıp geleceğini. Çünkü kendi özgürlüğüne kavuşurken başka özgürlükleri yok etmek üzerine kurulu değildir yazarın felsefesi. . . Ve doğru zamanı yakaladığında başlar fırtına,sörf tahtasının üstündeymiş gibi dans edilir dalgalarla,çözülür beyindeki zincirler,kanat çırpar en beyaz kuşlar saçlarının üstünde. Böyledir yazmak bir yazar için;ekmek gibi,su gibi vazgeçilmez, havadaki gizli kelimeleri nefesle çekmek gibi ciğerlerine. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Cezmi ERSÖZ,Nazım Hikmet RAN,Can YÜCEL,Ümit Yaşar OĞUZCAN,Edip CANSEVER,Özdemir ASAF,Ahmed ARİF,Cemal SÜREYYA


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Kerem Yüce, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.