Bir deliyle başederken, yapılacak en mantıklı şey normal rolü yapmak. -Herman Hesse |
|
||||||||||
|
Yanaklarım Islanırdı Yanaklarım ıslanırdı… Yalan değildi! Bilirsin, sen olmasan yüreğime aşkı ısmarlamazdım ki. Beklediğim sendin. Başkası yüreğimde bu kadar sevgiyle dolamazdı. Hayır sevgilim! Başkası zaten ol(a)mazdı ki… ( Her sokak başında beklerdim: kırgın insan portrelerini izlerdim. Bazen de kırılmış yüreklerin yosun tutmuş dalgalarına sığınırdım. Henüz ölmedik ya… Sokaklarda kendi aynamızı kırardık. İşte böyle bir yaşam kovalamacası içinde gözlerimi yağmur taneleriyle tanıştırmıştım… ) “ sensiz daha bir şey olamadım; huzurun rengini arıyorum daha bulamadım…” Uzun sessizlikler ne çok şey anlatır, değil mi? Söylenmemiş sözler birikir de yürek yine de “hişt” der, her şey susar… Sonsuza kadar. Bu kenti belki de bu yüzden seviyorum; hiç konuşmuyor, sadece yakamozlarda ayla sevişiyor. Ama yinede kızıyorum bunca sevmeye rağmen; hani seni bana getirmeyen zamansız rüzgârlar varya, suskunluğumu duvarlara çiziyorum… Sensizliğimi yine de sığdıramıyorum. Seni öyle seviyorum. Yok işte! Tarifi… Olmamalı zaten, değil mi? Söz konusu sen olunca kelimelerde sınırlarını çizmeli. Sensizliğin yanaklarımda ıslanırdı… Yalan değildi! Toz-duman olurdum. Özlemek vardı; özlenmekten daha çok… Benzeri görülmemiş bir sevgi; belki sessiz ama yaşanmışlık var, her şeyden öte sen kokan… İnadına aşk kokan sevgilim! “beklediğim yalnız sendin! Yüreğim, sadece sen(i) kokuyordu…” …yine sen düşüyorsun hazan mevsiminde, yine tanıdık yokluğun… Kavruluyorum. Kemiklerim soğuyor. Nasıl bir çelişki inan hiç anlamıyorum. Yokluğun sevgilim! Dayanamıyorum… Sadece ağlıyorum. Yanaklarım ıslanırdı… Yalan değildi! Susardım, sözlere prangalıydım. Oysaki ne çok şey söylemek isterdim. Artık söyleyemediklerimi sen anla, olur mu? Sevgilim, canım benim… Tutulmuş sokaklardan geldim. Sana geldim! Yüreğine sığınmaya, çaresizliğimi aldırmaya… Yaşamaya geldim. Sana geldim! Cenneti, yüreğime göstermeye. ( sevgilim! Yokluğunda bir ceset gibi yatıyorum; gitme olur mu? Kendimi tanıyamıyorum. Bedenim aldığı nefesi reddediyor… Yalnızlığa kalıyorum. Uçurum kenarında kaç ölüm yaşama sırdaşlık etmiş ki… Yapamıyorum. Canım benim, sadece seni böylesine çok seviyorum. ) —ne denir bilmiyorum, artık susuyorum… O biliyor beni, seni ne çok sevdiğimi. Canım benim, yalnızca seni seviyorum! ( yürek burkulmalarında ki tozlu yazılar–9 ) Emre onbey
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © emre_onbey, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |