Yalnızca sevgiyi öğret, çünkü sen osun. -Anonim |
|
||||||||||
|
—sana olan sevgim, bir ömre sığar mı sandın/ yanıldın! …gün olur düşersin gözümden, yüreğimden… Aşktan da. Sığmazsın hiçbir vakte, solar gidersin sevgisini unutmuş bir bedende. Gözyaşların vurur sahillere, asi bir sandalın küreğinden tokat yersin. Adı: felektir! Ölümde biraz gülmekten gelir; iyi yakala azrailin vurduğu yeri, değerini bilmediğin bir “ben” varım orda. Bir ağaç dalında sessizce beklerim varlığını… Ne zaman bir rüzgâr değse yapraklara, sen geldin sanırım. Çok mutlu olurum. İpekböceğinin kozasından sen çık diye, içimde beslediğim umut dualarımı hiç saymıyorum. /biliyor musun, şimdilerde en çok Ferhat’a kızıyorum. Neden, bu kadar kendinden vazgeçtiği için… Her gece ayrı bir hüznün içinde büyüttüğü için sevdasını. Aşkın tarifini yeniden yazdığı için… Ve ben seni, onun sevdiğinden daha çok sevemediğim için; çok kızıyorum, Ferhat’a…/ Gidişin… Yaktı beni! Susuz kaldım, katıksız… En çok beni ben yapan, senden ayrı kaldım. Yokluğun dedim, gelir-geçer dedim. Ben her ne dediysem içimi yaktı bu gidişin. Binlerce sevda sözü yazsam, ne olur ardından. Bu başka bir soluktu boğazımdan ciğerlerime inen, düğümlenen… Bazen düşünüyorum da, ölüm âşıkların sonsuz buluşmak noktası olabilir mi? En azından gittiğin yeri bilirim. Koşarım darağacının ipine, “asın beni!” diye, yalvarırım en gaddar cellâda... En azından gittiğin yeri bilirdim de, ölmeyi hak görürdüm bu aşkta. Şimdi cevapsız tüm sorularda arıyorum hasretini… Dert dolu bir aşka mahkûm etmeseydik yüreğimizi, farklı olur muydu acaba? Yalnızlık değil de, sensizlik yaktı beni! Ciğerlerimden geçen her nefeste yaşamayı haram bildi kalbim. Anlamadın ki beni; sana olan sevdam, bir ömre sığar mı sandın, yanıldın ey gül yüzlüm! Sığmadı işte, her gece dualarımda “sen” diye, başlayan cümlelerden biliyorum bunu. Bu beden susmadıkça, dinmeyecek içimdeki acınası aşk. Her defasında kızacağım Ferhat’a… Mecnuna. /biliyor musun, şimdilerde sadece aşka kızıyorum. Hiçe sayarcasına kavuşmaları çok gördüğü için… Demli bir çay sıcaklığını yüreğime çok gördüğü için. Ve soğuk akşamlarda buz tutan yanlarımın sana ait olduğunu bilmesine rağmen, güldüğü için… Şimdilerde en çok aşka kızıyorum, hak etmediğini düşündüğü için sevgimizi…/ Bak yine sallandı yapraklar… Artık senin olmadığını biliyor bu beden. Heyecanlanmayı bile mucize görmesinden belli, değil mi? Rüzgârlar yüz yerden vursa dallara yine de kıpırdamaz artık sen olan yanlarım… …o gün geldi işte! Hani gelmez dediğim o gün… Ayrılıklar karla karışık kapladı yüreğimi. Bir karanfil koydum senli günlerime… Öylesine sendin. Gidişinden belliydi zaten, bu aşkta hiç bahar yaşanmayacağı. Acılar varlığın kadar kanatır mı, yollar şimdi çıkmazlarda kalır mı, söyler misin? Ve bir aşka bu kadar ayrılık yakışır mı hiç! Yanıldım… Yanıldık! —sana olan sevgim, bir ömre sığmadı! ( yürek burkulmalarında-ki tozlu yazılar–25 ) —Emre onbey
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © emre_onbey, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |