Kurguyla gerçek arasındaki ayrım, kurgunun mantıklı olmak zorunda olması. -Tom Clancy |
|
||||||||||
|
Sen giderken en çok beni götürdün… Yaralı siyah tonlarım oldu her yanımı saran, renklerim vardı sana koşan/yarı yolda kaldılar/ öyle işte… Bekledim hep seni! Anlatamadıklarıma sığındım yine cennetim… Sen ismini söylerdin de ben tanımazdım belki /kar altında kardelen gibi/ yanımdan ayrıldıktan çok sonra bir başkaydı seninle “seni” konuşmak… Aynı kâğıda aynı hayali çizdiğimiz günlerde bir başkaydı her şey; biliyor musun, artık aşkın karşısında çaresiz kalıyorum. Tamlamalarda yokum. Yaşamak istiyorum /sensizlik var ya/ elimden gelmiyor. (bazen takılıyorum ama düşmüyorum… İnadına yorgunum ama yaşıyorum) Öyle yani; Sen giderken en çok beni götürdün/ yanında değildim-arkanda önünde de… İçindeydim ve sen bunu bilmiyordun! Çok sonraları içinde biri öldüğünde, duyumsarsın tüm bu gerçekleri/ belki o zaman ben olmam bu dünyada/ sakın yüz kıvırma, en azından bunu yapma olur mu? Sen bana gelmeyi istemedin zaten, küçük yalanların oldu çoğu kez yaşadıkların. Gün gelir farkında olursun diye, hep bekledim değişmeni… Bilmediğimi sandığın o küçük yalanlarının içine en mutlu hayallerimi sığdırdığımı bil diye, aslında biraz da utan diye beklemelerim oldu her defasında… Ama kandırmadım seni! Sadece biraz kandım sana… (yani gül çiçeğim aşka kandım/ aşkla yanıldım!) Yaşananlar kolay anlatılmıyor, her defasında defalarca acıtıyor içimi… Heyecanla eve koşmalarım, çoğu kez elimde dikeni batmış bir gül ile kapında beklemelerim oluyor. Bir martı çığlığında duyarım sesini diye deniz kenarında dalgaları karşılamalarım oluyor bazen de… Eskiden gülen gözlerimde ağlamalarım/ sebebini bilemediğim haykırışlarım /ve susmalarım oluyor günlerce… Hayat diyorlar buna! Ama biliyorum bir gün beni anlayacaksın, sana ulaşmak için kendimden kaçan yanlarımla karşılaşmalarında olacak. Şaşırma bunlara, o kadar taştın ki içimden, sığdıramadın seni… Yokluğunda daha da çok duyumsadım aşkını. Bazen alınanlar verilenlerle aynı olmuyor/ en çok aşkta /kanıyor insanın yaralarından aşkı- işte o günleri çok yaşadım ben. İsterdim ki bir rüya olsun geçsin tüm bunlar/ bakma daha da acısını yaşıyor yürek ama söyleyemiyor… Hayat tuttuğu yeri iyi biliyor ve ben tek başıma artık karşı koyamıyorum /bekliyorum biz olmayı. (merakımdan değil, istediğimden-dönecek misin?) —şimdi tanımıyorum kendimi, yabancılaştığımın kaçıncı yılındayım anımsamıyorum. İnan, çoğu kez sorgulamıyorum hayatımı! Bana “neden?” yaşıyorsun, dediklerinde bile nefret etmiyorum hiç kimseden… Biliyorum ki içinde bulunduğum durumun tüm cevapları sende gizli /şımarmak istiyorum/ yüzü kızarsın diye etrafımdakilerin senin gelmeni bekliyorum, inatla… Hadi gel de kızart yüzlerini! Öyle yani; Yüzümü tutuyorum o günden beri… Tanımıyorum kendimi bile/ bana beni anlatsana? Emre onbey
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © emre_onbey, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |