Müzik söylenemeyeni, ama sessiz de kalınamayanı anlatıyor. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Her dokunuş yeni iklimlere yelken açar tenlerinde. Bir adı var mıdır bu hissin? Yada herkesin kullandığı o pek klasik ismi yakıştıramazlar mı aralarındaki tılsıma? yorgun sabahlara uyanmak her sabah nasıl bir mutluluk salar içlerine. Kirletemez, iz bırakamaz hiçbir dış etken resimlerde. Bir resim ki uçsuz bucaksız bir manzaranın tek ögesi ‘o’. ‘O’ denildiğinde de fazla genelleştirmek olmaz mı; böylesine ‘özel’ken… Pencere önünde yapılan bir Pazar kahvaltısının içtenliğiyle başlar aşk. Kızarmış ekmek kokularıyla perçinlenir en çiçeği burnunda anılar. Oysa hiç bilinmez mi adına aşk demekle yanlışa sürüklenmeye ilk adım atıldığı. Hep aynı anlar, aynı enstantaneler görülecektir bundan böyle. Rutubetlenecektir her nasılsa içinde yaşadıkları oda. Nefes alamayacaklarıdır ya birisi daha az katlanabilecektir buna. Kaçarcasına değil ama koşarcasına uzaklaşacaktır o odadan. Arda kalan bekleyecektir tekrarlayarak hep şu dönüp dolaşıp bir baltaya sap olamayan tilkinin hikayesini. Ta ki hava alıp geri dönünceye kadar sevgilisi… sonrasında aşk başlayacaktır yeniden elbet. Daha doğrusu tam aşk olmayan ama ona çok benzeyen bir ‘şey’ doğacaktır, arada kalmış. Daha bir hassas olacaktır geri dönen, arda kalan çoktan bencilleşmişken… güçlü olmak bencil olmakla eş tutulacaktır bir süre. Çekingen bir sancıyla ansızın uykusundan uyanacaktır hep odada kalan. Bu kanamayı nasıl fark edememiştir günler boyu? Derin yaralar vardır artık onda. Kapanır mı tüm bu sıyrıklar? Pişmanlıkla bileşmiş vicdan azabı titretir gidip döneni. Bir akşamüstü elinde yara bantlarıyla çıkıp gelir sevdiğinin(!) karşısına. O yara bantları ki verilebilecek en güzel hediyedir acı çekene. Yorulmasın diye düşünür dönen, tek tek kendi bantlar sevgilisinin yaralarını. Hiç kolaya kaçmak gibi gelmez bu ona? Bu kadar kolaydır işte kanamayı dindirmek. Oysa bilinmez ki kalan ize her bakıldığında daha uzaktan ama daha can yakıcı bir şekilde sızlayacaktır geride kalan. Aslında her şeyden üstün bir düşman edinilmiştir bile en başından. Bizim daha tanımını bile yapamamamıza rağmen bir de utanmadan isim verdiğimiz ‘şey’, alt etmeyi bilecektir her nasılsa. ‘ZAMAN’… Çok savunmasız yakalayacaktır ne yazık ki… ne kızarmış ekmek kokusu, ne de yara bantları koşmayacaktır imdatlarına. Çok hoyrat davranırsa eğer ‘zaman’, kapanmış hesapları bile su yüzüne çıkarabilecektir. en ağır sözler sarf edilecektir, geri alınması mümkün olmayan. Bile bile sona gelindiğinin, can çekişemeye çalışılacaktır mutlaka. Anlık gidip gelmelere bezenmiş vakitler harcanacaktır; ‘mutlu’(!) son’ un kaçınılmazlığı bilinse bile. İp iyice incelecektir ‘düşman’a orantılı olarak ve kaçarı yok inceldiği yerden kopacaktır. Kopan ipin kuvvetiyle iyice uzağa düşeceklerdir birbirlerinden. Ama güçlü görünmek farz olmuştur artık, hemen toparlanılacak, üstlerini başlarını silkeleyeceklerdir. Biraz da su serpmek istercesine kendi yüreklerine fısıldayacaklardır duyulmaz bir sesle ; ‘hiç yaşanmamış gibi olacak sonunda…’
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © gizem, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |