"Yumuşak olma ezilirsin, sert olma kırılırsın." -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Kesif gri duman kümeleri uçuşarak savruldu. Ardından koyu peleriniyle az önce basamakları tırmanmakta olan adam belirdi. Ayşe Hanım'ın bulunduğu küçücük odanın kapısından süzülerek içeri gidi. Şöminenin titrek ışığında duvara vuran gölgesi, bazen büyüyor bazen küçülerek garip şekiller oluşturuyordu. Kendisine bu ucubeyi yaklaştıran her adımında, sanki aralarında gizli bir bağ varmışçasına Ayşe Hanım derin uykusundan sıyrılıyor, kalbi delicesine atıyordu. Sonunda korkulan oldu. Gözlerini açtığında vücudu dehşetle sarsıldı. Korku bürüyen bakışları dondu. Az önce sızıp kaldığı maun koltuk geriye doğru yıkılmış, Ayşe Hanım'ın cansız bedeni zemin üzerine savrulmuştu. Tahmin edileceği gibi yaşlı kadının gördüğü kâbus kalp krizi geçirerek ölümüne neden olmuştu. Ben diye tanımlıyordu onu. Altılı yedili yaşlarda şakımasıyla çevresine neşe veren bülbül gibi cıvıl cıvıldı o ben. Yetmişinde artık canlılığını yitirse de yine de derinlerde bir yerde vardı o çocuksuluk. Yılların bir çığ gibi katlanarak akması ya da çoktandır kırlaşmış olan saçlar yıpratamamıştı o beni. Özenle besleyip büyütmüş, tapılası kutsal bir varlığa dönüştürmüştü. İşte bu ben zamanın acımasız çarkına dayanamayıp çöken Babil Kuleleri gibi hayatla ölüm arasındaki o ince çizgide çok dar bir cendereden geçmişti. Benliği vücudundan sökülerek alınmış, zamanın anlamını yitirdiği ötelere doğru fırlatılarak atılmıştı. Yaşadığı bu sancılı süreçten sonra o ben artık maddi unsurlarından tamamen arınmış, üzerindeki sürücüyü atan vahşi bir atın özgürlüğe doludizgin koşması gibi hızla yeryüzünden yükselmeye başlamıştı. Her bir aşamada o ben artık ben olmaktan uzaklaşıyor, bütünü oluşturan bağlar çözülüyordu. Gevşeyen yapı, yükselişin tesiriyle geriye doğru sarkıyor, küçüle küçüle sonunda kuyruksu bir iz bırakıyordu. Bilinç, işte tüm bu dağılmaya yüz tutmuş yapı içinde çözülerek yeniden şekillenmeye başlamıştı. Bir biçimde var olduğunu biliyordu ama durumuna doğrusu açıklamada getiremiyordu. Üstelik her nasılsa artık dört bir yönü de algılayabiliyordu. Şu uçsuz bucaksız evren sır olmaktan çıkmış en ücra köşelerine kadar nüfuz edilebilen tanıdık bir mekân olmuştu. Hani bir zamanlar çocukça oyunlar oynar, bahçelerindeki küçük havuzda kırmızı balıkları yakalamaya çalışırdı. Gece karanlığında da suya akseden dolunayı defalarca avuçlar bir türlü yakalayamazdı. Yine aynı duyguyla rengârenk, ışıl ışıl parıldayan topaçları avuçlamak istiyor ama sanki müşfik bir el tarafından durdurulmaktan korkuyordu. Aslında bu yüceler yücesi iradeye sınırsız bir saygı duyması gerektiğini hissediyordu. Gecikmişte olsa gördükleri karşısında bu hisse kapılmıştı. Utanıyordu kendisinden. Benliğinin granit gibi sert yontulmaz yüzü, yumuşaklık ve uysallıkla örülmüş bu gök kubbeye ne kadar da aykırı düşüyordu. Ayşe Hanım'ın ruhu evrenin sınırsız gibi görünen derinliği içinde yolculuğuna devam ederken kimselerle paylaşamayacağı daha bir nice harikulade izlenimler ediniyordu. Hâlbuki ölümün bir son olduğuna inanmıştı. Acı, tatlı, yaşama dair her şeyin ölümle birlikte sona ereceğini düşünmüştü ama şimdi önünde bir sonsuzluk uzanıyor ve kendisi de bu yolun yolcusuydu. Geçte olsa bu tuhaf durumuna uygun bir tanım bulmuştu Ayşe Hanım; ölmüştü. Doğumu nasıl kendi iradesinin dışında gerçekleşmişse ölümü de bir oldubittiye gelmiş, hazırlıksız yakalamıştı kendisini. İşin doğrusu o,sonunu bir başka türlü kurgulamıştı hep. Kızları, oğulları ve torunlarının çevreledikleri sevgi fanusunun ortasında, yatmakta olduğu yatağında, kelimelerin tükendiği o çok özel anda, son bir gayretle bakışlarını sevdikleri üzerinde gezdirdikten sonra ruhunu teslim edeceğini ve varlık sebebi olduğu bu insanların hıçkırıklar içinde cansız bedenine abanarak ağlayacaklarını hayal etmişti.( Devam edecek…)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Aydın akdeniz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |