..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Kurguyla gerçek arasındaki ayrım, kurgunun mantıklı olmak zorunda olması. -Tom Clancy
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Politik Olaylar ve Görüşler > Esin




28 Mayıs 2007
Yaz Geldi, Pkk da Geldi!  
Esin
Bir türlü sonu gelmeyen pkk terörürü yine kendini gösterme derdine düştü.


:BCAD:


Yaz geldi, yollar açıldı ve tabii pkk yine ziyaretimize geldi. Yine kan…yine terör. Canım ülkemin bitmek bilmeyen çilesi. Pkk, El-Kaide, adını bile bilmediğimiz bir topluluk, sen, ben her kimse yine can yaktı. Elbet aklınca kazancı vardır. Bizim hiçbir zaman anlayamayacağımız türde bir kazanç. Öyle bir nefret düşünün ki, kendi hayatını bile hiçe saysın o nefret uğruna, öyle bir nefret düşünün ki, orada ölecek insanları hiç düşünmesin, kendisi gibi canlıları öldürmeyi göze alsın. İnanılmaz!

Bugün ilk önce Türkiye İhtilalci Komunist Partisinin üstüne kaldı olay. Öyle ya, ‘Komunistler bölücüdür. Her şey beklenir onlardan.’ Sonra birlik yaptığı bir açıklamayla canlı bomba Güven Akkuş’un 1997 yılında girdiği hapisten sonra birlikle bağlantısını kestiğini açıklamış. Evet bombacımız sabıkalı, ‘tipinde meymenet yok’ denilecek türden bir insan. Her neyse, bu önemli değil. Esas önemli olan benim korktuğum şeylerin yeniden olacak olması hatta hafiften olmaya başlaması. Bizlerin klasik tavrıdır; Olay olur, sonra herkes eleştirir, ağlar, sızlar, ‘suçlular bulunsun’ veya ‘artık bitsin bunlar’ diye yaygara koparır. Sevgili devletimiz ise her zaman olduğu gibi halkının sesini duyar ve suçluyu bulur bir şekilde! Bulur…bulur…Bulur da ‘suçlu’ gerçekten suçlu mudur acaba? Hayır, derdim Dosteyevski misali ‘suç ve ceza’ değerlerine, izafiyetine girmek falan değil. Benim ülkem fazla irdelemez, düz beyinliyiz bizler. Bir suçlu çıktığında ortaya olay kapanır unutulur ama hiç o suçluya (veya arkasındaki örgüte) sonra neler olduğunun, o kişinin (ve arkasında bulunan örgütün) gerçekten suçlu mu yoksa sadece üstlenen biri mi olduğunun üstüne düşünülmez. Tabii unutulması gerekir böyle pis olayların ama adaletin doğru bir şekilde sağlanması da gerekir, prim vermemek de gerekir. Amma ve lakin suçlu bulunmuştur. Daha ne istenebilir ki? Peki ya suçlu hapishanede krallar gibi zamanını geçirip sonra meydanlara yeniden çıkıp benzeri şeyleri tekrar ve tekrar yapıyorsa? Ki söylediğim şeyler olmamış şeyler değil. Bazılarını duyuyoruz ve duymadığımız, üstüne gitmediğimiz bir sürü olay olduğunu da biliyorum. Ya da canlı bomba gibi suçlunun öldüğü vakalara bakalım, ölmeyip sadece girişimde bulunan, yakalanan canlı bombalara ne oluyor acaba? Zaten ülkemde adalet, hukuk kavramları iyice allak bullak oldu artık. Sonunda çok beklenen patlamaları da görüyoruz. Ülkemizdeki adaleti adaletsiz bulan insanlar kendi adaletlerini kendileri uyguluyorlar. Yavaş yavaş görüyoruz bunu. Yozgat’ta, maçlarda…Polisler etkisiz eleman olacaklar yakında bahse girerim. Zaten hafiften öyle olmaya başlamadı mı? Neden ortalık kontrgerilla kaynıyor? Neden derin devlet diye bir mevzu can yakıcı? İşte hepsi kendi adaletlerini uygulayan insanlar ve kimse bir şey yapamıyor. Bu yüzden yeraltında bizlerin bilemeyeceğimiz bir sürü olay olup bitiyor bence. Sonuçta adalet, hukuk zaten sakat kavramlar ve bizler de düşüncelerimizi söylemiyoruz pek fazla, takip etmiyoruz, unutuyoruz, kolay tatmin oluyoruz bir çift lafla. Bildiğim tek bir şey var, o da; Köydeki Ahmet ağayla, lüks malikanesinde yaşayan Ahmet bey’in pek bir farkının olmadığı. Bunu da aynı ülkenin vatandaşı olmamıza bağlıyorum. Bizlerin en büyük özelliği çok kolay tatmin olup, kanmamız, unutup gitmemiz ve duyarsızlığımız. Seçimler örneğine bakalım; Meşhurdur bir, iki tansaş torbasına oy verme olayı. Köydeki Ahmet Ağa hemen o bir, iki torbaya tatmin olur ve ‘bu herif iyi buna oy atak’ der. Ahmet Efendi’ye bakalım; ‘Oy atacak adam mı var? Şu ….. kötünün iyisi ona oy atalım’ veya daha da kötüsü; ‘ Oy falan kullanmam ben. Oy atacak adam yok.’ der. Oysa hiç irdelemeyi düşünmez. Sadece görünen mi var? Görünen dışında başka kişiler yok mu? Veya seçim ülkem için ne kadar önemli? Geleceğimiz için önemi ne? Çocuklarıma nasıl bir ülkeyi emanet edeceğim? Samimiyet var mı? Sonuçta olay öyle ya da böyle şuraya gelir; Ahmet ağayla, Ahmet Bey arasında hiçbir fark yok.

Günümüze gelelim; 23 Mayıs 2007. Dün başkentimizin göbeğinde bir canlı bomba patlıyor. Altı ölü veriyoruz, bir sürü de yaralı tabii. Bugün belirlendi canlı bombanın kimliği. Olaydan en çok etkilenen yer olan Anafartalar çarşısına, belediye çoktan el atmış, çarşı elden geçiriliyor. Her şeyden güzeli çarşı çalışanlarının olaya tepkilerini gösteriş biçimi. Çarşının her penceresinde bir bayrak asılı, güzel bayrağımız, Türk bayrağı her pencerede. Olayın bizim üzerimizde nasıl bir etkiye sahip olduğunun göstergesi ve tabii düşmanlarımıza karşı verilebilecek onlar için en korkutucu ve en güzel cevap. Her zaman derim, beni her şeyden çok duyarsızlıklar korkutur. Hele hele ülkemle ilgili konu olunca daha da çok korkuyorum duyarsızlıktan. Fakat öyle görünüyor ki, ülkemizin geçtiği sıkıntılı dönemlerde insanlar artık birlik olmayı ve nasıl tepki vermesi gerektiğini öğrenmiş. Artık yaşanan olaylarda tek bir kişiyi veya direk sadece devleti ya da devletin başındakileri suçlamak da saçma geliyor bana. Hem halkın sesi dinlenmeli derdik hem de susardık eskiden. Ama artık değişiyor. Anladık ki, biz erteledikçe, biz gözlerimizi kapadıkça hep olacaktır yanlışlar, haksızlıklar, kötü olaylar.

Evet, güzel günlerden geçmiyoruz ama en azından halk olarak bizler yapmamız gerekenlerin farkına varıyoruz sanki. Darısı ülkemizi yönetenlerin başına.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın politik olaylar ve görüşler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Benim Hala Umudum Var
Arap Saçı

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Saçmalık

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Anti Kahraman [Şiir]
Hedef: Bulutlar [Öykü]
Mutlu Olmak İçin Kendini Kandır [Öykü]
Son Mektup ve Gerçek Ben [Deneme]
Olası Geçmişler [Deneme]
Bir Başka Dünyanın Aşkı [Deneme]
Nesli Tükenen Uyumsuzlar [Deneme]
Sanatseverler İş Başında [İnceleme]


Esin kimdir?

Yazar!? Ben!? ahaha. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Esin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.