Gençliğinde müzik öğrenen, felsefeyi daha iyi anlar. -Platon |
|
||||||||||
|
Bütünlüğün arasında sıkışıp kalmış yarımlık gibiyim, çeyrek asırdır uyuttuğum ne varsa yeniden hortladı. Evdeki hesap çarşıyı uymadı sevgili... Her Eylül dökülen yaprakların toprâğı özledikleri kadar seninle karışmak ve yeniden hayat bulmak aklımda ki... Şaşırıp şaşırıp aynı satıra takılırsa gözüm, bir alt satıra geçemeyecek kadar hastayım sana. Çoban salata, balık ve bir kadeh şarapsa bu akşam ki mönü, ben sensiz bir bardak suya talim etmişim. “Geceleri yıldızların altında uyumayı seviyorsun” diye, bütün tavanı yıldızlarla kapladım, ama ben bir yıldız kadar yüreğinde yer buldum mu, bilmiyorum! Üç gün üç gece sürermişse masallar, ben Kül Kedin olmak istiyorum. Pamuklara yatırdığında başını, yastıklara hasetlenmemek elimde değil. Saçlarıma dolaştıkça parmakların, tel tel dökülüyorum. Bütün korkularıma râğmen, güneşlenirken yüreğinin sahilinde, ne yanmak umurumda, ne boğulmak. Özledikçe; takılmış plak gibi, sil baştan yaşıyorum. Bir top kâğıt ve bir kurşun kalem... Sabaha kadar akmalıyım sana. “Yetişemezsin” diye, kalemleri iki yapıyorum. Yedi renk arasında en çok seni seviyorum. Sen ki; sekizinciye tekabül ediyorsun. Söylediklerimi duymuyorsun, duydukların, benim söylediklerim değil. Konakladığımız her yerde, ayak izlerin duruyor. El değmemiş sandığımız her şey, çoktan eskimiş. Zarafetine aşığım, soğukkanlılığınsa; korku veren cinsten. Dik durmaktan kastın, hükmedilemeyen duyguların yerle bir olmasıysa, biraz eğilmeni tercih ederim. Zorla güzellik olmaz diyorlar, zorladıklarımı bir bilseler! Olsa olsa, çarpık kentleşmedir bizimkisi... Uçurtmalarımı vuranlar, elma şekerlerimi alanlar, bebeklerime bıyık yapanlar için bir çift kelam edemedim. İkimiz için arttırınca kalanlarımı, gözüne batmaya başladım desem “inkâr”, bana gözün gibi bakmalısın desem, “isyan” edeceksin. Vurdukça yüreğimin bamteline, akortsuz keman gibi mi geliyor sesim? Bir varoluş hikâyesi, ipliğe atılmış bir düğüm, sancıları dindiren ilaç gibisin. Reçetem de günde iki sefer yazıyor, ben seni avuç avuç yutuyorum. Safra kesemle dalağım arasındaki en kısa yol, sana çıkan. Beykoz’la Üsküdar arsındaki mesafede aklımdasın, denizle göğün birleştiği çizgide unutuyorum seni, geceyle gündüzün ayrıldığı yerdeyse; anımsıyorum. Balın altına sürdüğüm, ekmeğime ekmek olduğunu hatırlatan tereyağı gibisin, kızartmaların üzerine döktüğüm sarımsaklı yoğurdun boğazımda bıraktığı tat kadar keskin bana hatırlattıkların. Yankılanıyorsun, bana her aksettiğinde ürperiyorum. Burnumda ne direk kalıyor sızlamayan, ne kıyısında ağlamadığım bir yürek... Seni çektikçe canım, aklımı vuruyorum! TALAN AYŞE KANCA
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Talan Ayşe , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |