Bildiğim tek şey, ben bir Marksist değilim. -Karl Marx |
|
||||||||||
|
Umulmadık anlarda karşımıza çıkmaz mı gökkuşağı, ummadığımız anda avuçlarımızdan akıp gitmez mi hayat? Önüne geçemediğimiz, bahanesi de akacak kan damarda durmaz dediğimiz, bir dizi hayal kırıklığı yaşamaz mıyız her birimiz? Aşık olup, her şeyimizi onun yoluna harcadığımızda, en sona yalnız kalan yine biz değil miyiz?.. Gözleri vardı aklımda. Çaresiz bakan, yardım et bana diye bağırmadan, sadece karşımda duran bir çift göz.anlamlarını tek dokunuşla anlayabildiğim bakışlar, umutlarımı bağladığım sonsuz denizler değil miydi? Siluetindeki yorgunluk, hayatın omuzlarına verdiği yüklerin hafifliği miydi? Zaman hancı biz yolcuda, o zamanı dilediğimiz gibi geçirmek bizim elimizde değil miydi?.. Suskundu yine, sıkı sıkı tutarken ellerimi, gözlerini kaçırmaya çalışıyor gibiydi sanki. Bakmamı istemiyordu içlerinde boğulduğum o derin maviliklere o gece. Sadece susuyordu, bitmesini istercesine. Çık git demek istiyordum oysa ki, çık git ruhumdan diye yeri göğü inletmek geliyordu içimden, beni sensiz seninle yaşamaya mahkum et ve git demek geliyordu. Çabalıyordum, kelimelerin azizliğine uğruyordum her keresinde, dilimden bir türlü dökülemiyordu: “Çık git!” demek, çünkü osuz yaşamak gerçekten ölmek demek… Git demesi gerekirken insanın, neredeyse gitme diye yalvaracak olması ne garip, bana gittiğini söyleyen gecenin yalancı olduğunu, gitti artık(!) diyen dostlarımın birer düşman olduğunu düşünmek ne garip. Sana sarılmadan uyuduğum gecelerin ömrümden sayılmadığını düşünmek ne garip. Aldığım nefeslerin içinde oksijen değil, sensiz geçen her dakika içini yüreğime lanet depoladığımı görmek ne garip… Yazık oldu diye düşünüyorum. Yazık oldu sevgimize. Bir hiç sayıp, bir hiç gibi harcadık. Ardından gelebilecekleri unutup, silip attık. Yangınlar var içimde şimdi, mevsimlerdir yanan, sönmesi mümkün değil artık. Daha kaç ten, daha kaç koku görürüm bilemiyorum. Hep beklediğim, hep istediğim, ömürümü yoluna heba ettiğim gitti, “İşte buraya kadarmış!..” denildi ve her şey bitti…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Erkan Kelleci, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |