Bulanmadan ve donmadan akmak ne hoştur. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
Nicedir bende değil ruhum, nicedir önümü göremiyorum. Eskiden bulduğum mutluluk formülünü kaybettim, tekrar yazamıyorum. Unutmadıklarımın ardında gölgeler oluştu. Gölgesi görüntüsünden büyük korkularım var artık. Birinin üzüldüğünü gördüğünüzde, yardım etmeye çalıştınız mı? Sorularınıza cevap vermediğinde sinirlenip, bir daha bir şey sormayacağım diye hayıflandı mı yüreğiniz? Kimi sevdiğinizi anlatıp, onun da sizi sevmesini istediğinizi söylediniz mi? Adı her geçtiğinde, yüreğiniz yerinden oynadı mı? Sakın oynamasın! Terk edilmekse kaderiniz, yalnız bırakılıp, yaşanan güzelliklerin hepsinin bir anda silinmesiyse kader dediğimiz, sakın oynamasın! Acıtmak için yaratılmış dostluklar, arkadaşlıklar sanki. Bir arkadaşlığa başlarsınız, özveride bulunup, içinizi açarsınız. Sonra yürür o arkadaşlık, dostluk olur ve hiç anlamadığınız bir sebepten birden bire bitiverir. Aşkta böyle değil mi sanki? Bir şeyler hissetmeye başlarsınız önce, gelişir o minik duygu içinizde, büyüyüp kocaman bir sevgi oluverir, siz farkına bile varmadan. Sonra ne olur? Hiç beklemediğiniz bir anda size sırtını döner ve gider, bir daha dönmemek üzere hem de. Çırpınırsınız onun için, insanlarla savaşırsınız, karşınıza almadığınız bir tek kişi bile kalmaz, gözünüz kararır; o ne yapar: sadece arkasını döner ve gider. Onun için bu kadar basittir bu. Yaşandı ve bitti der, gözünüzün yaşını silmeden arkasını döner ve çekip gider… Ölümsüz dostluklara inandım hep, ama ne zaman inanmaya yeniden başladımsa hep birileri çıktı, hep birileri araya girdi ve her şey bitti. Nedir bilmiyorum yaşamak. Mutlu olmaya çalışmak ne için peki? Hiç birisinin anlamını çözemezken ve insanlar arasındaki o kurulamaz dengeyi kuramazken, mutlu olmak benim neyime? Kaybettiklerimi ne uğruna kaybettim acaba, değer miydi, değmez miydi, ne bileyim? Yorgunum artık, içimden bir şey gelmez oldu. Sonsuzluk çekiyor artık beni, içine alıyor ve bırakmıyor. Keşke böyle olmasaydı demekten başka silahım kalmamış elimde, keşke yaşamak bu kadar acı vermeseydi, keşke unutamadıklarım ve vazgeçemediklerim benden birer birer çekip gitmeseydi… Yırtılmış sanki beni anlatan kitapların tüm sayfaları, hikâye bitmeden yitirilmiş gibi kahraman. O benim diyorum, kimse inanmıyor bana. Haklılar da aslında. Artık ne bir kahramana benziyorum ne de yaşamaya çalışmaktan yorulmamış bir insana. Gitmeyi düşlemekten başka çarem kalmamış sanki. Düşünüyorum ama yapamıyorum. Beni bağlayan ne peki? Önüme çıkan, o aşamadığım engel ne? Cevaplarını hiç bulamadığım sorularım var artık, hiçbir zaman çözemeyeceğim bilmecelerim, sırlarım var artık ama gitmekten başka istediğim ve bildiğim hiçbir şey yok…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Erkan Kelleci, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |