Aşk eski bir masaldır ama her zaman yepyenidir. -Heine |
|
||||||||||
|
durakta açılan tren kapısından başında siyah dantelli şapkası tombul yanaklarıyla gülücükler dağıtan 60 yaşlarında bir kadın içeri girip yanı başımızda ayakta yolculuğa başladıktan sonra fransızcaya yeni adapte olmaya ve geliştirmeye çalışan ben merakımı gideremeyip;.. -Quelle est votre nationalite,madam?(milliy etiniz nedir hanımefendi?),diye soruverdim hemen… Hiç unutmuyorum bana verilen o cevabı ve tavırları…Başını hafifçe öne eğip kaldırarak ve biraz da gurur kokan bir eda ile gülümseyerek;.. -Je suis Bretagne!,monsieur,dedi…( Bretagne,Fransa’da kendine has sosyal ve kültürel bir yapısı olan,Rennes şehri merkezli Fransa’nın batı bölgesi…) Trende bulunan çoğu fransız diğer yolcular bu sevimli kadının verdiği cevabı sadece tebessümle karşıladılar,biri hariç!!.. O “biri” bendim ve şaşkınlığım uzun süre geçmedi!..O kadındaki açık yüreklilik ve kendini ifade edebilme cesareti,sahip olduğu ayrıcalığı yaşama ve bundan gocunmama psikolojisi… O toprakların bana verdiği ilk ders,belki de,bu olmuştu… Daha sonra hem o toplumun kendi öz kimlikleriyle hem de orada başka bir kimlikle yaşam mücadelesi veren kendi ülkemin insanlarıyla haşır-neşir oldum… Güzellikleri ve acıları doyasıya yaşamak herhalde “çift kimlik”le tek mekanda yaşamaktan geçiyor olsa gerek!..Küçük mutluluklar ya da kahırla karışık Avrupa patentli kağıt paralar karşısında “büyük acılar”a katlanmak da bir diğer yüzü bu yaşamın… Neler gördüm,neler yaşadım bu zaman diliminde anlatamam,kelimeler kifayetsiz kalır… Akif’i;.. Ağlarım,ağlatamam,hissede rim,söyleyemem Dili yok kalbimin ondan ne kadar bi-zarım! diyerek ifadesizliğin çaresizliğine iten manzaralar gördüm…Umutlarını,beklent ilerini kendi topraklarından uzak diyarlara taşıyan ve daha sonra kazandıklarıyla yeniden kendi gök kubbesinde yaşamayı hayal eden yüreklerin hastane morgunda çelik dolaplara hapsedilmiş soğuk bedenlerini gördüm… Keskin ilaç kokuları içinde o bedenlere temas eden parmaklarımın donarcasına üşüdüğünü hissettim… Kendilerini de benzer bir “kader”in kuşattığını bilen ve acıyla iç geçiren birkaç adamın eşliğinde Avrupa patentli ceviz kaplı tabutun içinde o bedenle beraber ölmüş olan tüm umutları ve beklentileri bir uçağın kargo kısmında öz vatanına doğru yolcu etmek… Güzel anlarımız ve hatıralarımız oldu kendi insanlarımla… Ama benim için değişmeyen ve yüzlerce kez dinlediğim şu diyaloglar yaşadığımız paradoksun bir cevabıydı aslında;ne onlar anlatabildiler ne de biz anlayabildik onları… “Sağır bir diyalog”,”kısır bir iletişim” vardı aramızda!.. -Hocam,Allah’a şükürler olsun arsanın üzerine çift daire oturumlu 5 kat bina yaptık,merkeze yakın yerden bir dükkan aldık,onu da kiraya verirsek ne ala!!.. Alınan daireler,araziler,arsalar ,dükkanlar,mağazalar,yapı lan villalar vs… Sonra bu da yetmez fotoğrafları gösterilir hatta video ile kasete çekilen görüntüler bile izlettirilirdi!.. Tatilde kimi dostlarımızın kendi mekanlarını özel olarak gösterdiklerini, davet ettiklerini bilirim… Bunlar gerçekte yaşananları kamufle eden kısa metraj görüntülerdi aslında… Silivri’ye triplex villa yapan Memet’im’in Köln’ün arka sokaklarında bir “Ghetto”da 70-80 m2’lik bir daire yaşamını sürdürdüğünü,.. Ankara-Gölbaşı’na sıra sıra dükkanları dizen Ahmet’im’in sabahın köründe saat beşlerde Münih banhoffunda temizlik tulumları içinde mesai yaptığını,.. kaçımız biliyoruz?.. Kaçımız Ahmet ya da Memet olup bunun muhasebesini yaptık?.. Neden Silivri’de denize nazır villamızda oturmayı,.. Gölbaşı’ndaki dükkan ve mağazalarımızın başında durup kendi işimizin patronu olup rahat etmeyi Avrupa’nın o sisli havasında soluk bakışlı,soğuk ruhlu insanlarının arasında kaybetmeye razı olduk?.. Neydi bizi kendisine bu kadar ram eden olgu?.. Bu ,“üst kimlik-alt kimlik” ikilemi değil;kendinden kaçmak,gerçeklerinden kopmaktı!.. Kendini ifade edememenin,anlatamamanın, anlaşılamamanın verdiği bir “gönül göçü”ydü… Kendi olamamaktı kısaca… Paris metrosunda 60 yaşlarındaki Fransız kadının ortaya koyduğu “kendi olma!!”manifestosu bizimle onlar arasındaki “kalın çizgi”yi de ortaya koyuyordu zaten!.. Kendiniz olduğunuz zaman diğerleriyle sizin aranızdaki farklar eriyebiliyordu ama ya olmadığınız zaman?.. Elinizdeki “varlar!!”ın bile anlamı kalmıyordu,sınıf atlayamıyor,aksine hep yerinde sayıyordunuz!.. “Sade vatandaş!” olarak farkında olmadan en tehlikeli vatandaş statüsünü!! “kader apoletiniz” olarak omuzlarına takıyordunuz… Peki ama bütün bunları anlatmanın alemi ne?,diyen bir ses duyuyorum sizlerden… Haklısınız!.. Dersimiz:Futbol ve futbolcular… Konumuz:Fenerbahçe… Gündem ise sıcağı sıcağına transferler… Bizler çok istiyoruz Yıldıray’ı,Hamit’i,Halil’ i,Nuri Şahin’i hatta Nihat’ı… Onlar için modern apartmanlar,villalar,pard on,dev bütçeler,modern statlar ve tesisler,kendilerine bir “idol” gözüyle bakacak taraftar kitlesi,gözlerini kamaştıracak ücretler hazırladık!.. Şimdi bekliyoruz onları;.. 2.sınıf Avrupa takımlarında orta sırada yer alma veya kümede kalmak için değil bizimle beraber şampiyonluklara ve katacakları güçle Avrupa’da zirveye çıkmak için,.. kendilerini bağırlarına basacak ve sevecek binler ve milyonların desteğiyle!.. Ama sırtlarına giydikleri tulumla yine Berlin banhoffunun yolunu,pardon,stadının yolunu tuttular… Bazı gözler onları Alex Haley’in “Roots-Kökler” kitabının kahramanı Afrikalı köle “Kunta Kinte”nin 21.yy’da “yeşil sahalardaki halefi” olarak görmeye devam ede dursunlar,biz;.. -gelin,emeklerimizi eserlerinizle taçlandırın,diyoruz… Bu,”Batı yakasının hikayesi” değil;”onların hikayesi”,”sizin hikayeniz”… “BİZİM HİKAYEMİZ”… Globalizasyonun tüm kanallarıyla hüküm sürdüğü dünyamızda “şöven duygular”la yazılmış bir yazı,bir temenna değildir bu;.. Madame Bovary ile bizim aramızdaki “kendi olma” farkımızı ortaya koymadır… Sevgilerimle,
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © lütfi akarçay, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |