Dünyanın her tarafından öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır. -Atatürk |
|
||||||||||
|
uzun, tozlu yollardan gelmiştik, henüz paylaşacaktık seninle avucumuzda tuttuğumuz hasretimizi, elbet söyleyecektik o eski günlerin güzelliğini, koklayıp o odalarımızın havasını, bir bir açıp kapılarını, bir parça soluklanarak misafir odamızda, - bugünkiler anlamaz pek dilimizden, salon mu vardı misafire o zaman - diyerek hasret giderecektik seninle. bir bardak suyu bölüşerek başlayacaktık söze, ahşap tavana bakacaktık sonra, sonra belki kalmıştır diye dinleyecektik duvarı duruyordur diyerek o eski güzel sözlerimizden biri, tavana bakacaktık tekrar, kaldı mı diye bizi anımsatan bir işaret, bir iz, sen, asılı kalmış iki çengeli işaret ederek bak ! hâlâ duruyor diyecektin bizi sallayan beşiğin halkası, ama paslanmış, çürümüş biraz, duyar gibiyim sesini, işte bak yine o ses, bir şarkı gibi, annemin söylediği ninni, ne kadar da sıcak ve hisli, henüz paylaşamadan seninle o sıcak sevgiyi, taze bir ekmek gibi kokan o hasreti, bak kapı çaldı yine. uzaklardan, uzak yollardan gelmiştik, hasret ve süt kokan kederleri içmiştik. 2 ah kardeşim, ne sıcak olurdu o kış geceleri, radyo çalardı, bir yanda, bir yanda kedimizin mırıltısı, çivit mavisi duvarımızda asılı dururdu daima bir Saatli Maarif Takvimi, bir de hiç unutmadığım o ses, yemeğin kokusuna karışan annemin sesi, sofra hazır gelin çocuklar, Can, salataya tuz koy, kaç gece mutlu olmuştuk acaba bir yılda ? kaç gün gülmüştük ? herşey sanki dünmüş gibi taze, ne zaman geçti bunca sene ? sen, sofradan tabakları topluyorsun yine tek tek, annemse sobadan ateş alıyor mangala, ve dedemin köpüklü kahvesi pişiyor ateşte, nenem, radyonun başındadır, Hamiyeti dinliyordur, kaçırmaz keman taksimini, sonra iki damla yaş akar gözlerinden, doksanüç harbini anlatır, bir de nasıl göç ettiklerini. uzaklardan, uzak yollardan gelmiştik, hasret ve süt kokan kederleri içmiştik. 3 ah kardeşim, ne sıcak olurdu o yazlar bahçemizdeki, eriğin gölgesinde bütün bir yazı hapsederek ellerimize, sanki kış hiç gelmeyecekmiş gibi akşamı beklerdik, sanki gündüzlerden daha az kedersizmiş gibi, birşeyler getirmesini beklerdik gecenin, kutularda sakladığımız bebeklere hiç olmazsa, ama ne gelen oldu, ne de kapımızı çaldı bir el ! akşam olur olmaz evimizde, önce karartma gecelerinden kalma perde iner, sonra sanki hiçbirşey olmamış gibi uyanırdık en derin hasretlerden, ellerimiz göğsümüzde beklerdik, çaresiz öyle beklerdik, sanki hasretin içinden gelmiştik, çocuklarıydık sanki hasret ananın, sanki birşeyler tutuşturacaktı elimize zaman, hiçbirşey olmadı öyle beklediğimiz gibi, ne de geldi beklenen ! sen, yollara düştün bir gün, arkandan ben, böyle düştük hasret yollarına. az yolumuz kaldı, haydi gidelim, yine o süt kokulu kederleri içelim .
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Gürcan Erbaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |