"Bir kitabın kaderi okuyanın zekasına bağlıdır." -Latin Atasözü |
|
||||||||||
|
Çocuk, sevincini yüreğinde saklayarak gitti divanın bir köşesine büzüldü. O sırada anne içeri girdi, ellerinin ıslaklığından bulaşığı yeni bitirdiği anlaşılıyordu. Radyoya uzanıp sesini açtı. Demek o da Radyo Tiyatrosuna yetişmenin telaşı içindeydi. Çocuk, nenesine yol parası kaç kuruş alacağını sordu. "Bahçeden erik de toplayalım, yengeme boş elle yollamayın beni. " dedi. "Boyundan büyük işlere karışma sen." dedi nenesi. Çocuk, tüm gün boyunca sokakta koşmanın, ertesi gün çıkacağı mutlu yolculuğun etkisiyle köşesinde uyuyuverdi. Sabah, erkenden kalkıp giyinen o olmuştu. Merdivenin yanında annesinin hazırladığı çantayı kontrol etti. Pijamaları hazırdı. Koştu , kitaplığından çok sevdiği bir öykü kitabı aldı, torbasına attı. Az sonra annesi kahvaltıya çağırdı. Kahvaltıda simit, peynir ve zeytin vardı. " Kekikli domates yok mu?" dedi çocuk annesine. " Bahçeye çıkartma beni şimdi. Yetmez mi önündekiler.? " Çocuk, sesini çıkartmadı, çayını yudumladı. Kahvaltı sonrası gazete okudu, sonra bi koşuda ayakkabılarını çıkarıp tozunu aldı . Çünkü maç boyunca bi hayli darbe almış, oldukça kirlenmişti. Zaman çabuk geçti, nenesi hadi bakalım gidiyoruz, dedi. Nene ,torun kapıdan çıkıp elele tutuştular. Caddeye çıkıp çınar ağaçlarının süslediği orta yoldan Fatih tramvay durağına yürüdüler. Makarna fabrikasının önünde Fatih-Beşiktaş tramvayı manevra yapıyordu. "İkinci mevkiye bin. Beş kuruş tasarruf edersin." dedi nene. " Nene, bu biletçiler her seferinde iki kuruşumu vermiyorlar, bozuk yok." diyorlar. " Kolayı var yavrum, babana söyle gelirken sana abonman bilet alsın." Durağa gelmişlerdi. Nene, son uyarılarını yaptı. " Yengeni üzme, yemeklere burun kıvırma, haa... tramvayda içerde kal, durmadan inme sakın !! " Çocuk, ilk gelen tramvaya bindi, binerken nenesinin elini öpmeyi unutmadı. Hemen vagonun içine girerek arka sahanlıktaki aralığa sıkıştı. Böylece yol boyu, caddedeki dükkanları izleyecek, bir an önce Topkapıyı bulmanın heyecanını sürdürecekti yüreğinde. Şehzadebaşından geçerken sinema afişlerine bakmayı hiç ihmal etmedi. Uff dedi, Baytekin gelmiş. Döndüğü gün Ahmet'i ya da Nevzat'ı kandırır, bu filme giderdi. Giderdi de 35 kuruşluk duhuliye parasını kimden bulurdu. Tramvay, Beyazıt'ta durunca indi. Topkapı yönündeki tramvay durağına yürüdü. Zaman çabuk geçmişti. Şimdi, Topkapı-Maltepe yönündeki asfalt yolda, mezarlıkların arasında yürüyordu. Yaz güneşi oldukça yakıyordu tenini, terlemeye başlamıştı elindeki yüklerle. Fransız mezarlığını geçerse bir beşyüz metrelik yolu kalıyordu yengesine. Kapının önüne geldiğinde yorulmuş ve susamıştı. İlk yengesini gördü. Kapının önünde tavuklarına yem veriyordu. Dayı kızı ise az aşağıda badem ağaçlarının altında komşu çocuklarıyla ip atlıyordu. Yenge çocuğu görünce "Bakın da kimler gelmiş ! " dedi. Yengesinin elini öptü. Dayı kızı da koşup gelmiş, elinden torbalarını almıştı. Evin önündeki kırmızı fayans döşeli sahanlığa kurulu masaya oturdular. Üstlerindeki çardak, güneşi geçirmiyor, bahçeye serinlik veriyordu. Yenge, "Nasıllar sizinkiler? Nene iyi mi? " diye sordu. "Hepsi iyiler. Nene, Zeki dayı hafta arası bir uğrasın, çok özledik onu! "dedi çocuk. Yenge, yol yorgunu olan çocuğa bir bardak soğuk gelincik şurubu getirdi. Çok hoşuna gitti bu çocuğun, bir solukta içip kendine gelmiş gibi yaptı. Dayı kızı Hicran'a bahçeye kaçalım diyecekti ama diyemiyordu. İmdatlarına yenge yetişti. Kızına, " İçerden fasulyeleri getir de ayıklayayım, akşama ağız tadıyla kıymalı taze fasulya yapayım size, dayın da sever hani..! " Hicran fasulyaları getirdi, masanın üstüne koydu. " Hadi siz de bahçeye..akşama doğru çarşafı çıkarır dut silkeleriz." dedi yenge. Çocukla Hicran, doğruca badem ağaçlarını altına koştular. Arkadaşları da onları bekliyordu. İp atladılar, kukalı saklambaç oynadılar. Saklambaç oynadılar ve oyunun yarısında yengenin sesini duydular. " Haydi koşun dut toplayacağız. " Ne çabuk geçmişti zaman. Derken akşam yemeği yaklaştı. Dayı çıkageldi elindeki filesiyle. Büyük Postanedeki görevinden çıkıp her akşam Eminönü pazarına uğrar, hamgi balığı bulursa alır getirirdi. Yengenin tek şikayeti de kocasına balık kızartmaktı. Dayı balıkla rakısını yudumlarken onlar da taze fasulyalarını yediler. Yenge, salata yerine cacık yapmıştı onlara. Sofrada dayının öykülerini dinlediler. Geç vakit yatıldı. Çocuk, dayısı ile yengesinin yanında yatıyordu. Hicrann, büyük ablası ile kalacaktı. Çocuk, üst kattaki odada dayının yanına kıvrılıverdi. Camdaki keten perdeler o akşamki ayışığının içeri süzülmesini önlemiyor böylece odanın sakinliğine bir düş havası katıyordu. Çocuk, bir süre perdeden akseden ağaçların duvara vuran gölgelerini izledi, sabahın ilk ışıkları ile hangi ağaca çıksam düşlerine daldı. Dayı, hafiften horlamaya başlamıştı. Çocuk, odanın yarı aydınlığında tavandan sarkan birşey gördü. Bir örümcek, yavaş yavaş tam ağzının ortasını hizalamışcasına iniyordu. Hey Tanrım, bu da nerden çıktı şimdi! diye geçirdi içinden. Fakat örümcek inmeye devam ediyordu. Dayanamadı, seslendi yengesine. " Yenge, bir örümcek var burda!" Yengesi uyumamıştı henüz. " Ne örümceği oğlum, dün temizledim evi. Olamaz ! " dedi. " Yenge örümcek! " dedi çocuk tekrar. O sırada dayının "kıh, kıh.." gibilerden kıkırdadığını duydu. Demek o da uyumamıştı henüz. Ama örümcek iniyordu işte. Bir elli santim sonra ağzına girecekti. " Yenge, örümcek ! " diye yineledi çocuk. "Nerde oğlum ! " diye sordu yenge. O sırada örümcek, gürültüden olsa biraz geriledi, yükseldi tavana doğru. Sonra tekrar inmeye başladı, bu kez çok hızlı iniyordu. Çocuk, kurtuluşu yataktan fırlamakta buldu. Bu telaşa dayısı gülerken yengesi de kalkıp ışığı açmakta fayda görmüştü. Elektrik yandığında çocuk, tavandan sarkan bir makara ipliği ile ucuna bağlanmış domates çöpünü görerek şaşkına döndü. Bu olsa olsa yengesinin ona hazırladığı " Hoşgeldin ! " şakasıydı.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Gürcan Erbaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |