Yaşamak ne güzel şey be kardeşim. -Nâzım Hikmet |
|
||||||||||
|
Yemeğimi her zamanki gibi tek başıma yemiştim. Kalkıp kahvemi pişirecektim ama erteledim. Yalnız- dım. Yine aynı sıkıntı, aynı çartesizlik; olanca ağırlı- ğıyla çökmüştü üstüme. Geceyi çağırmaya karar verdim, yalnızlığımı paylaşır belki diye. - Gelip yalnızlığımı paylaşır mısın ? - Pişman olursun ! - Nedenmiş o ? - Karanlık rengim, seni sular, seller gibi boğmasın ! - İşte ortak noktamız da bu ya ! Benim herşeyim, her yerim karanlık, simsiyah, aynı senin gibi. - Sen, en azından sabahı görüyorsun. Ben görmü- yorum. - N'olur yıldızlarını getir bana, ayışığını uzatıver şuraya. - Sana ne kadar yakınsa bana o kadar uzak ! - Ama bazı geceler yıldızlarınla ışıl ışıl oluyor gökyüzü, sonra Samanyolu... hattâ ayışığınla denizi bile cilalıyorsun. Beyaz Geceler'in bile var. - Bana hiç faydası yok ! Sonra merak etmiş olmalıki Gece, sordu. - Her gecen aynı mı geçiyoryani? Hiç aydınlık, pırıl pırıl saatlerin olmuyor mu? - Yalnızlığımın rengi olsaydı senden hiç yardım is- ter miydim ? - Sen de çok cahilsin, kardeş! Çocukların yaptığını yapsana. Oyun oyna. Onlara değişik adlar ver. Böylece farklı yalnızlıkların olur, sıkılmazsın. Örneğin her birine bir renk adı ver. Sarı Yalnızlık, Mavi, Mor Yalnızlık... Kırmızı Yalnızlık gibi. Yaşamının anlamı değişir en azından.. Haksız mıyım ? Çevrene baksana bir.. insanoğlu, neler yapmış.. herşeye bir ad vermiş, değil mi? Sen, günlerinin bile nasıl geçtiğinin farkında değilsindir. Aa.. bak! Günler deyince aklıma geldi. Bugün, günlerden Pazartesi.. Haydi başla ! Bu gece senin Pazartesi Yalnızlığın olsun. - Kafamın içinde bir top gibi duran bu yalnızlığın adını koyabilsem, sorun; kendiliğinden çözülecek. Bence hiç farketmez ! - Değişir ! Değişir ! dedi gece. Sen, bir başla adını koymaya, bak nasıl değişir. Buna sen de şaşırırsın Geceyle o kadar çok konuşmuşumki günün ağar- dığının farkına varmadım. Bir de baktımki gece, kaybolmuş. O günü çok zor geçirdim. Akşam, bir türlü olmak bilmedi. Dertlerimi, yalnızlığımı düşü- nüyordum yine. Başka ne düşünebilirdimki.. tak- mıştım bir kez! Derken kulağımın dibinde bir ses, öylesine çınladıki korkudan yerimde zıplamışım. Gerçekten çok ürkmüştüm. - Söyle bakalım ne yaptın ? - Aaa.. sen misin Gece ? - Ne yaptın bugün ? diye yineledi. - Pratik bir çözüm buldum. - Neymiş O ? - Sayılarla çağıracağım onları. Örneğin bu gece senin onuruna Birinci Gecem olacak. Hiç bitmesin istiyorum.. sen de yanımdasın ! - Sakınn ! diye bağırdı Gece. Bir kez daha korkudan yerimde sıçradım. - Sakın ! Sayılarla oyun oynanmaz. Seni şaşırtabilir- ler. Hen nereye kadar sayacaksınki.. Uğursuz Sayı- ları biliyor musun ? Duymadın hiç değil mi? Tabii Büyülü Sayıları hariç tutuyorum. - Şaka yapıyorsun, dedim. - Şakası makası yok bunun ! Sana güzel bir teklifle geldim. Uzak gecelerimden yalnızlığını paylaşacak bir grup yıldız getirdim sana. - Merak etmeye başladım. Hadi söyle ! - Burçlar ! diye seslendi gece. - Ne Burcu yavvv ! diye kestirip attım, kızmıştım. - Dinle Güzelim! dedi, sonra devam etti sözlerine. Bu gece senin Kova Burcun olacak. Sabaha dek onu, bardak bardak su ile dolduracaksın. Yalnız- lığın hafiflemiş olacak. Bu, bir ay kadar sürecek. Yeni Ay doğana kadar. Çok eğleneceksin, çookk ! Ne yalnızlığın kalacak, ne karanlığın. Bambaşka biri olacaksın. Gecenin teklifi önce şaşırttıysa da fazla çılgın gel - medi bana. Mantıklı düşününce bundan sonra kimseye muhtaç olmayacağımı düşledim. Kabul ettim. Sonra ne yaptım biliyor musunuz ? Yalnızlığımı paylaşsın diye bizim arka bahçedeki kara koyunu evin önüne getirdim, iki boynuz takıverdim, oldu mu size bir KOÇ ! KOÇ Burcun- dan başlayacaktım işe. Yok... yook ! Beğenmedim bu fikrimi. Kişiliğimin daha büyümesini, anlam kazanmasını istiyordum. Büyük.. daha büyük ! dedim. Burçları bi güzel sıraladım önüme. Terazi, Başak, Yengeç, Yay, İkizler.. sonra Oğlak. Yok efendim yok, olamaz ! Birden Boğa ile karşı- laştım. Tamam ! dedim, 0oldu bu iş ! Böylece Boğa olmaya karar vermiştim. - BOĞA olacağım ! dedim Geceye. - Yakışır ! dedi uzaklaşırken. Bir yandan da iki eli- nin başparmaklarını başının iki yanına dikmiş bana o mâlum işareti yapıyordu.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Gürcan Erbaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |