Bazen evrende yalnız olduğumuzu düşünürüm, bazen de olmadığmızı. Her iki durumda da bu düşünce beni afallatır. -Arthur C. Clarke |
|
||||||||||
|
Nobel, Orhan Pamuk… Gelibolu ve Tarihe “Fransız kalmak”… Kocaman tabakta sunulan yarı kanlı bifteğinizi Avrupai çeşni “Hardal”la mı Kahramanmaraş yöresi mahsulü kırmızı toz “Biber”le arzu edersiniz? Hardal Ülkemizdeki etkinlikleri günümüze dek uzanan Alman Vakıflarının desteğiyle iktidar koltuğuna oturan Enver ve Talat Paşaların İngiliz ve Fransız kışkırtmasıyla ayaklanan Ermeni yurttaşlarımızı kırdırmasının hesabını Fransız Parlamentosunun biz Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarından sormaya kalkması ne kadar doğru. Enver ve Talat Paşaların Yemen çöllerinde, Sarıkamış'ta katline neden olduğu Türk gençlerinin hesabını biz kimden soracağız. “Turan” hayaliyle on binlerce gencimizi kırdırdıkları yetmezmiş gibi kuyruğuna takıldıkları Almanya’nın ardına Osmanlı İmparatorluğunu I.Dünya Savaşına sürükleyip; parçalanmasına neden olanlar onlar değil miydi? Bırakalım Fransızlar, kendi tarihlerine “Fransız kalıp”, dünyaya ahlak dersi vermeye kalksınlar. Biz kendi tarihimizle yüzleşmeyi bilelim. Kanımızda varlığından övündüğümüz genleri taşıdığımız kadar unutmaya çalıştığımız genleri de taşıyoruz. Şüphesiz Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, Yavuz Sultan Selimin’ in torunlarıyız. Deli İbrahim, İşbirlikçi Abdülhamit’ in torunu olduğumuz kadar. Ne yazık ki, unutmaya çalıştığımız genler, varlığından övündüğümüz genlerden tarihsel olarak bize daha yakın. Kan yakından daha bir güçlü çeker. Biber Boykot mu? Evet. Fransız mallarını boykot edelim. Fransız firmaları sadece zerzevatçı CARREFOUR’ dan ibaret değil. Siz diğerlerine de bakın. Onun yaptığı basit bir al sat işi. Cirosu düştü mü hemen satın aldığı malların vadesini uzatır allem kalem, zararını üretici firmaların sırtına yükler. Kupon basıp yeme içme yerlerinden yıllardır haraç alan TICKET ve SODEXCO firmaları 2000 krizinde bunu yaptı. “Paramı alamıyorum,” dedi on binlerce yeme içme yerine ödemesi gereken parayı anlaşmalarını ihlal edip iki ay sonra ödedi. CARREFOUR’ un da bunu yapacak gücü var. İşyeriniz yemek parası yerine size bu kâğıt parçalarından veriyorsa hemen alımı durdursun. En yakınınızdaki yeme içme yerine gidin; bastırın elinizdeki yemek fişlerini %15-%20 eksiğine nakde çevirin. Korkmayın hangi dükkâna gitseniz bundan sonra nakit yeme içmenizde size % 15 kırım yapacaklardır. Sayenizde ortalama yirmi bir gün sonra alacakları üç beş kuruş için günlerce yemek fişi toplamadan kurtulacaklardır. İş yeriniz de kârlı çıkabilir bu durumdan. Toplu yemek alımı için kırım alabilirler. Kıdem tazminatı vermek istemeyen, sigortasız süreli eleman çalıştırmak isteyen işverenlerin çözüm ortağı ACCOR firmasını da unutmayın. Cezayir'den çıkmamak için Fransız ordusunun kullandığı silahlara sponsor olan TOTAL Petrol... Bir zamanlar içine atılıp 12 Eylül karanlığına gömüldüğüm klasik polis otomobili RENAEUT, Robot olmaktan sıkılıp düpedüz adama dönem CITROEN, Yahudi Mercedes’i diye anılan PEGEUOT da listenizde olsun. ”Buraya giren bunu yemeğe hazırlıklı olsun.” der gibi parmağının ucuyla edep yerini gösteren papaz heykellerini hemen kapı girişine koyan Fransız Papaz mekteplerini de ekleyin listeye. Yeter ki onların işbirlikçisi işadamlarımızı, yalayacak çanak arayan politikacılarımızı da boykot sepetine koymayı unutmayın. Hardal Sakallı bir adamın kabartma resmi basılı madalyonları kapağında taşıyan kitapları okuyarak ‘büyüdüm’. Nobel Edebiyat ödülü almış yazarların kitaplarını ellerimle yeşil cilt kapaklarına sarıp, ortasına şirazeler taktım. Şimdi bu kitapların arasına bir başka yerde, bir başka adla yaşayan ruh ikizini arayan Orhan Pamuk’un kitaplarını da koyacağım. İçtenliğini, çelişkilerini, 12 Eylül karanlığında yeterince haykıramamanın sorumluluğunu taşıyan, meşhur röportajdaki sözleri çarpıtılarak verilse de sözünün arkasında durma cesareti gösteren ruh ikizim Orhan Pamuk, ne yapsın? ”Nobel benim neyime; kan damlar yüreğime mi?” desin. Ona en çok kızanlar, onu kendilerinden biri sayan beyaz Türkler değil mi? Hemcinslerinin tuzağa düşmesine neden olan “Boyalı Kuş”a suçu atmak işin kolaycı yanı… Hem cinsinin boyalı kanatlarına aldanıp da ökseye yakalanan kuş beyinlilerin hiç mi suçu yok. Dersim bir başka ülkenin mi toprakları üstünde? Ya da dümdüz ovada yer alan Yozgat’ın Boğazlayan İlçesinin adının nereden geldiğini hangi tarihçimiz şimdiye dek merak etti? Biber Ortada kuş boyayıp ava çıkan bir avcı ve genetik olarak bu ökseye yakalanmaya kodlanmış kuşlar oldukça iraden dışında da olsa boyanıp da ortaya çıkmanın ne âlemi var? Cezayir’ de, Somali’ de sömürgecilik savaşlarında katledilen onca masum insanın hesabını hangi parlamento soracak. Hardal Çanakkale geçilmez diye verdiğimiz on binlerce şehit ardından İstanbul Boğazında tören kıtasıyla karşıladığımız İngiliz donanması. Tarih kitaplarımızın yazdığına göre eşli pişti de olduğu gibi eşi-müttefiki yenildiği için “sözde” yenilmiş sayılan ilk ülke biz olmadık mı? Oyunun kuralı bu: Eşli pişti oynuyorsan ortağın yeniliyorsa; sen de ütülürsün. Genel Kurmay başkanlığını bir Alman subaya emanet eden Osmanlı’nın sonunun başka türlü olması ne mümkün. Biz tarihimizden yüzleşme cesareti gösteremedikten sonra daha çok oyununa gelir; gençlerimizi maceralara sürüklemeye çalışan soysuz, yüzsüz, kapıkulu politikacılardan daha çok çekeriz. Daha çok yenilmemişken yenilmiş sayılırız. Irak’a asker yollamak için önerdiği teskere mecliste kabul edilsin diye yırtınan… Sonra da “Kurtlar Vadisi Irak” filminin kendisi için yapılan özel gösteriminde gözleri yaşaran R.T.E’ in kulakları çınlasın. Biber Gelibolu ve ölümüne inatla gerçekleştirilen yurt savunması… O dönemde bir tek mezun veremeyen öğrencilerinin tümü cephede şehit düşen Tıbbiyeliler, Kabataşlılar. Bir yandan İngilizlere diyet borcunu ödemek için gelen Avusturyalı askerler, öte yan da elin çölünde, yabanın dağında kırılmaktan bıkmış ölmek için, içine sinecek bir yer arayan Türk askerleri. Bu akan şehit kanları yurdumuzu düşman işgalinden koruyamadı evet doğru. Ya o dönemde İngiliz donanması Boğazları geçip de Karadeniz’ e açılsaydı. İlerde verdiğimiz Kuruluş savaşında tek uluslararası destekçimiz olan Sovyetler Birliği var olabilir miydi? Gırtlak gırtlağa giriştiği sömürgecilik savaşı ardından zayıf düşen Çarlık yönetimini, ümüğünü sıkan Bolşevik ihtilalcilerinin elinden donanması zamanında boğazdan geçemediği için -eski düşmanları yeni müttefikleri- İngilizler kurtaramadıkları için şanslı sayılmaz mıyız? Hardal da Biber de acı değil mi? Birinin acısı burnumuzun direğini sızlatıyor. Diğerinin ki dilimizi… Ortada yenmeniz istenen yarı dişmiş, kanlı bir et parçası varsa çaresiz ya “Hardal” ya da “Biber” acısına katlanacağız. Tarihimize “Fransız kalmadığımız”… Müttefikimiz yenildiği için yenilmiş sayılmayacağımız günlerin yakın olması dileği ile. Hardal Biber/ Kayseri
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hardal Biber, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |