"...Ve hepimiz az ya da çok rüyacı değil miyiz!" -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Sanırım Muhammed’i, Tarık’ı, Hasan’ı ve Hüseyin’i tanıma şansım hiç olmayacak. Kimseyi çok sevemeden öleceğim. Göğüslerimi okşayacak nice ellerin hayalini boşuna kurmuşum... Bir keresinde tam da yemek yerken, kendimi tutamayıp şöyle demiştim: “Allahım, şu annemin pilavının güzelliğine diyecek lafım yok da, nohutta yine pek başarılı olamamış... bu nohut işine bir el atsan sen be Allahım... ama nerdee sende o el... olsaydı, önce kendine bir el atman gerekirdi değil mi?” Babam beni masadan kovmuştu. Bu gece istediğim herşeyi diyebilirim. Çünkü masamız yok; kovulamam, yemeğimiz yok ve herkesin de hemen hemen,içten içe, malesef, nihayet kabul ettiği gibi, “nohut işine el atacak." O, yok... Yok işte... Ben demiştim! Savaş başlayalı 3 gün oldu. Bence daha çok oldu...Bana daha uzun geldi... Adem’in Havva’ya kürek kemiği muamelesi yaptığından beri sürüyor mu ne? Aziz’in beni 2 yıl önce sıkıştırıp, öptüğü ve pipisini tutturduğu bu karanlık ve küf kokan sığınakta eciş bücüş bekleşiyoruz şimdi. Burada çok kalabalığız, kimse kimseden nefret etmiyor artık ve kimse kimsenin arkasından konuşamıyor. Aziz, kimbilir nerede şimdi... Göğüslerim yalnız kaldılar...Bombalar patlamakta her yerimde. Korkmuyorum hiç ama çok sıkılıyorum ve çok kızgınım. Ya, niye ölmem gerekiyor? Heh, tamam, “O”na dil attım, laf attım, bok attım... Bu yüzden mi savaş çıktı acaba? Peki “O”na dil/laf/bok atmayanlar niye ölecek? O, yok işte... Ben demiştim! Ölmek istemiyorum ben. Hele bu küflü sığınakta ve hele hele pis/cadı/uyuz komşu Amine Teyze'nin inlemeleri eşliğinde ölmek hiç is-te-mi-yor-um! Canım hiç ölmek istemiyor... Hiç ölesim yok. Lübnan’da bir sığınak: 16.08.2006 Ateşkes olalı 3 gün oldu. Herkes dışarı çıktı sığınaklardan, ben hariç ve ben çıkmayacağım. Yarın doğumgünüm, bugün değil ve ben yarını da, en azından yarını da burada geçireceğim. Tekbaşıma ve yalnız olacağım ve aslında doğumgünü filan kutlamayacağım. Lanet olsun... Kime bilmiyorum. Bombalara filan değil. Kimin niye attığıyla da ilgilenmiyorum işin gerçeği. Bu savaş başlamadan önce yüzmeyi öğrenmeye karar vermiştim. Sıçtığımın savaşı başladı, sığınaklara koştuk. Ben en uzak köşeye sığındım. Adım Ahmet, yakışıklıyım aslında, yüzmeyi bilmemem çok da sorun olmadı kızlarla olan münasebetlerimde ama ben için için eksik hissettim kendimi. Yüzecektim bu yaz, serbest, kelebek, sırt, kurbağa. Ama en çok serbest... Ne bileyim sanki daha özgür birşey böyle serbest yüzmek, belki adındandır. Yüzmek istiyorum, gerçekten kızlarla ilgisi yok. Ben denizi hayal ediyorum, boyumu aşan yerlerinde olmak istiyorum. Ama en çok hayal ettiğim ne biliyor musunuz? karayı görmemek. İşte o yerde, siyah suya atlamak ve serbestçe serbest yüzmek. Kaç mil? Sanırım mil biraz fazla olur ama kilometre olabilir. 2 ya da hatta 4, yorulursam sırt üstü yatar dinlenirim ve ayrıca kramp girerse de soğukkanlı olurum. Sırt üstü yatarım gene ve bacaklarımın iyice gevşemesini beklerim. Ama artık ne farkeder ki? Yüzsem, yüzmesem, kramplarımı geçirsem bile içimdeki krampla nasıl başa çıkarım bilmiyorum. Bilmeden de burdan dışarı çıkmak istemiyorum. Canım çok sıkkın, bu sığınağın her köşesine tükürüp, işesem ve kussam gene de rahatlayamam. Artık deniz eskisi gibi olmayacaksa, yüzerken bu lanet sığınakla hesaplaşmam gerekecekse... Artık benim kafam karışık. Birkaç güne kalmaz yiyeceğim tükenecek... Su 1 hafta daha yeter gibi görünüyor ama sadece suyla yaşanmaz... Oysa sadece denizle yaşanabilirdi. Yaşanırdı, yüzülürdü içinde, dalınırdı... Ben denizin bir parçası olabilirdim. Çok da güzel olurdu herşey. Buradan çıkmam gerekecek ama sinirliyim ve artık korkuyorum hayal etmekten. Sanki her hayalin sonunda beni kapkaranlık bir sığınak bekleyecek. Ve bomba sesleri ve ağlamalar... Hayal etmeden yaşamam gerek. Ki asıl ölüm bu değil mi?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Öykü Yüzer, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |