Hala çevrende bulabileceğin güzellikleri bir düşün ve mutlu ol. -Anne Frank |
|
||||||||||
|
Neyse, az kaldı, en azından eve kadar bırakacak çocuk. Ne de olsa tam sekiz saattir onu çekiyorum. O kadar ödülüm olsun. Yazıkk, ne kadar sıkıcı olduğunun farkında mı acaba? İlerde o da babalarımız gibi subay olacak. O il senin , bu il benim gezecek. Yanına da onunla gezebilen bir kadın alır artık. Köyün en güzelini. Amaaan, banane, ben olmıycam ya ... Allahın izniyle varsak artık şu güzelim evime. Canım evim benim. Gelmiş midir kızlar acaba? En azından biri gelmiş olsun yoksa kalırım valla kapıda. Kapıda kalmak bile iyidir, burda bu çocukla oturmaktan. Olmadı, Alilere geçerim. Mutlaka evdedirler. Mezuniyet sınavlarını verecekler, tatil yok onlara bu yıl. E olmasın artık, ne de olsa tam dokuz yıldır okuyorlar bu okulda. Geldik varlar, gidiyoruz hala ordalar...Bölümleri zordur belki. Amann, sanki benimki kolaydı da . Çalışmıyorlar canım, sıksınlar kıçlarını, oturup çalışsınlar. Beklemesinler öyle herşeyi çan eğrilerinden. -Burdan sapıcaz. Az kalsın, laga luga derken eve girişi kaçırıyorduk. Fazladan on dakika bile dayanamam artık. Zaten beş saatlik yolu almışız sekiz saatte. Hah, yağmur da başladı iyi mi! Bizim bu ev de Allahın unuttuğu bir yerde. Nasıl olmasın ki, kampüsün tam arka kapısında , ögretim üyeleri için yapılmış bir kooperatif site. Araban yoksa , şehirle teması unut. Yine de çok şanslıyız bu evi bulduk. Nerde böyle müstakil öğrenci evi. Üstelik, yan komşumuz proje hocam. Hık desem dibimde. Ee, annemden bana da geçti biraz cinlik. -Tamam, hemen şu ev . Çok sağol ya, sana da zahmet oldu. Neydi çocuğun adı, ahmet, mehmet her ne hikmet... Ha, hikmet bravo bana. -Çok makbule geçti valla. Sagol Hikmet. -Bir şey değil. Bu arada Hakan ben. Ahh, ne aptallık, tabi ya, Hakan. Nasıl aklıma gelmedi. Nerden gelsin ki, kaba insan oldun sen Zümrüt. Bir ilgilenmedin. Bak, valizini taşıyor çocuk, kibarlık ediyor. Bari sen de bir bardak çay ver teşekkür için. -Şey, kızlar evdeyse bir çay içersin artık gitmeden. Niye önüne bakıyor ki, aaa, yanlış anladı bu. Sandı ki onunla evde yalnız kalmak istemiyorum. A şaşkın, kızlar evde yoksa ev de yok. Anahtarı unutmuşum. Neyse, anlatamam bu kadar detayı. Öyle sansın. Hadi kızlar, bari biriniz dönmüş olun. -Tak.tak.taakkk.. Bir zil taktıraydık şu eve. O kadar dedim, üst kattan duyulmuyor bu kapı vuruşları. Yumruğum acıdı be. - Bir daha mimar ev arkadaşı mı, aslaaaa. Her şey çok şık da hepsi elimizde kalıyor kullanmaya kalkınca. Kendi tasarımlarıymış. Hah, bak, bu da kopacak şimdi. -Yoklar heralde, en iyisi ben gideyim, sen de dinlenirsin. Nerde dinlenicem, yağmur altında paspasta mi? Sokak kedisi gibi kaldım ortada. Hiç olmazsa onlar araba altına falan girebiliyor. Ben sığmam da. -Belki de Alilerdedirler. En iyisi oraya bakalım. Hem kururuz orda biraz. Yağmur buldu bir ahmak, eğleniyor işte. Haydaa, ne dedim ya ben şimdi, niye taktım bu çocuğu da peşime. Sekiz saat arabada tek kelime etme, al ondan sonra çocuğu Alilere götür. Pek de utangaç. Hep yere bakıyor. Kirpikleri ne uzun. Ben de olsa ne biçim rimellerim. Bu müzik sesi de nee? Bangır bangır çalıyor biri. E bu ses Alilerden geliyorr...Yoksa... Aaaa, bu şaşkınlar sınavı verdiler galiba sonunda... -Yürü Hakan, hatta koşş. PARTI VAR.... Tabi valizla zor oluyordur koşmak. Valla iyi çocukmuş, hala bana dayanıyor. Yağmurda koşmak da pek zevkli. Alilerin kapısı sonuna kadar açık. İnsanlar sığmamış, heyy herkes burda, bizim kızlar hariç. -Naber millet, neler oluyor burda, biraları imha timi iş üstünde .. Ha, bakın bu da arkadaşım Hakan, o getirdi beni Bursadan sağolsun. Bize de bira var mı? - Kızım ne diyosun, en az yüz litre bira var evde, mezun olduk mezunn... -Yok ya, atılmış falan olmayasanız, hani malum dokuz yıl olayı. -Onuncu yıl, ve mezun olduk. Takma kafayı sen eğlenmene bak. Bir elimde bardak var artık ve ben onu hiç boş görmedim. Ne kadar zaman oldu burdayız, hiiç fikrim yok. Ama çok eğlendiğim kesin. Ne var sol elimde benim ya böyle sıcak sıcak? Kimin eli ki bu sıkı sıkı tuttuğum? Neydi çoçuğun adı Hikmet mi? Çatı mı çöktü, niye yağmur yağıyor tepemize? Ben halayın neresindeyim, halay başı kim? Hey, halay, kaldırıma çıksak, araba farı sanki üstümüze gelen..Hadi biz halayız gidiyoruz da müzik nasıl takip ediyor bizi? O gitarla peşimizde koşturan çocuk mu çalıyor? Elektronikten değil miydi o ? Komik olan ne bilmiyorum ama çok gülüyorum. Nedir bu yaa ayağımın altında yumuşak yumuşak? Biri halayın altında kaldı, heyy, millet durun, halay birini ezdi...rahmetli bizim eski halay başı, ee, yerine kim atandı, bizim sürünün başı nerdee?? Kim çekiştiriyor beni, elimi tutmuş sürüklüyor, durun ya, halay nerde? O benim valiz değil mi? Hah, Hikmet bu. Eve getirdi beni gene. Anası bu görevi verdi ya, yapacak işte. Ne de sert bakış böyle, ama yakıştı da hani. Bi de üniforması olsa üstünde... Gözleri koyu yeşil galiba. Ama tam göremiyorum ki, sürekli yer değiştiriyo suratında. Pencerelerde ışık var. Kızlarr, ben geldimm...Kapıyı bi yakalasam vurucam da, kaçıyo meret. Ahmetcim, bi zahmet tutsan sen şu kapıyı ucundan da ben vursam. Ya da tam tersi, nasıl uyarsa sana... Herşey hareket halinde, bi sabit durun ya, kapıyı açan mimar bile sallanıp duruyor. Tamam , bişey demiycem tasarımlarına. Bildiğin gibi yap, ama sallanma artık. Evin merdivenleri ne zamandan beri yürüyen merdiven oldu? Hoop, bedava çıkıyorum yukarı. Yaşasınn, artık uçabiliyoruummm..Midem bi garip, kızlarrr, kovaaa..... Üfff....Başım çatlıyorr...Ne oldu bana, sanki üstümden kamyon geçti. Bu kusmuk tadından nefret ediyorum. Sabah olmuş ha? O kadar olmuşş, peki ben niye hiç uyumamış gibiyim? Ayrıca dün geceyle ilgili ciddi bir zaman eksikliği var hafızamda. Bi o boşalmak bilmeyen bardağı hatırlıyorum, bir de şu beni halayımızdan çekip eve getiren çocuğu..Hiiii!!! Hakannn.... -Günaydınnn.... -Günaydın, Emoş. -Eee, nasılsın, seninki bekliyor dışarda . Tüm gece başında bekledi valla. Hep o tuttu kovayı. Az kusmadın bu arada bilesin. Hatta bir ara çocuğun üstüne bile... -Emoş , sen nediyosun, kim bekliyor? -Hem yakışıklı, hem de çok efendi. Bravo, kedi olalı bir fare yakaladın, kutlarım.O kadar serseriden sonra böyle bir çocuğu seçmen şaşırtıcı ama, çok doğru, onayladım gitti. -Sakın adının da Hakan olduğunu söyleme bana.... -Başka adı var mı bilmiyorum ama sabah kahvaltıda Hakan dedi. Funda da çok beğendi. Hatta son tasarımlarından biri olan fincanını, çay içmesi için Hakan’a teklif etti. Ama çocuk o kadar kibardı ki, bu değerli bardağın sadece sahibi tarafından kullanılması gerektiğini söyleyip Fundayı tavladı. Bu arada şanslıymış, fincanın kulbu koptu, Funda az kalsın haşlanıyordu. Kahkaha koptu geldi içimden. Ben insanları ne kadar da kolay küçümseyip atıveriyorum bir kenara. Belki de bu yüzden hep yanlış sevgililerim oldu. Çünkü gerçek iyileri anlayacak kadar sabrım olamadı hiç. Hey Allahım, sekiz saatlik yolculuk, parti, hiçbiri tesadüf değildi di mi? Kaderdi. Ya da, anneeee, sen var ya cin gibisin. Gene beni alt ettin. Ama sağol, bu sefer iyi iş yaptın. Hemen giyinip aşağı inmeliyim. Bu sefer işi berbat etmiycem.. -Emoş, pantalonum nerde, bana güzel bi bluz versene ordan, yakışıklı di mi gerçekten? Ben de beğendim ya, önceleri biraz uy..Neyse, sahi kustum mu dün çocuğun üstüne?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © zumrut sarikartal, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |