..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İnsanlığın hangi filizi köreltilmek istenmişse, tersine o filiz daha gür büyümüştür. -Freud
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) > zumrut sarikartal




24 Ocak 2006
İmdat , Doğuruyorum!  
zumrut sarikartal
Doktorum, normal doğuma beni ikna etmeye çalışırken, aklımdan tek geçen düşünce, tuvalet penceresinden eve sokulmaya çalışılan piyano görüntüsüydü. O küçücük yerden nasıl hasarsız, ziyansız geçer piyano, aklım almıyor. O durumda piyano , pencereden daha kıymetli olduğu için, zarar gelmesin diye kırıverecekler pencereyi hafiften. Ama o benim pencerem ve kırdırmak istemiyorum.


:BHIG:
Doktorum, normal doğuma beni ikna etmeye çalışırken, aklımdan tek geçen düşünce, tuvalet penceresinden eve sokulmaya çalışılan piyano görüntüsüydü. O küçücük yerden nasıl hasarsız, ziyansız geçer piyano, aklım almıyor. O durumda piyano , pencereden daha kıymetli olduğu için, zarar gelmesin diye kırıverecekler pencereyi hafiften. Ama o benim pencerem ve kırdırmak istemiyorum. Ben daha kullanıcam o pencereyi bir kere. Hem ne malum tamir ettiklerinde eskisi gibi olacağı? Tabi, oturduğunuz yerden kolay başkasının penceresini kırmak. Kolaysa evinizi ayakta tutan sütununuza bir çentik attırıverin doktor bey.
-     -Ama isterseniz daha önce sezaryen de olabilir, minik annelerin bebekleri de miniktir, doğanın kanunu, içiniz rahat etsin. Zümrüt Hanım?
-     Buyrun?
Aklımdan geçenleri allahtan duymuyor. Ne saçma bir laf , minik annenin minik bebeği. Siz bu minik annenin kocasını gördünüz mü? 1.90 ‘a 96 kglık bir dev. Ya oğlum babasına çekerse? Hangi doğa bir kanişle bir St. Bernardın çiftleşmesine izin vermiş de kanunlarını buna göre düzenlemiş? Sanki biz çok doğalız da kanunlarını uygulayacağız. Geçiniz efendim, bizim bina yapısal olarak zaten küçük, penceresi de ona göre tabi, piyano babasına çekerse, gitti bizim pencere....
-     Mümkünse ben sezaryen tercih edeceğim.
Delimi ne, normal falan doğurmam ben.
-     Ama doğal yolu denesek, yapısal olarak bir kusurunuz yok, hem doğum esnasında acı çekmenizi engelleyecek hormonlar da iş başı yapacak korkmayın..
Benim değil, kocamın yapısal bir kusuru var doktor bey, adam iri, ve bebek ona çekecek diye ödüm patlıyor. Zaten içerde şimdiden yer kalmadı, ayakları ağzımdan çıkacak az sonra, hala normal diyor. O acısız masalını da başkasına yuttur sen. Doğum odasından gelen o çığlıklar, hayatlarının en büyük orgazmını yaşayan kadın sesleri değil. Bal gibi canları yanıyor. Kolay mı pencereyi açmak...
-     Ben yine de sezaryen diyorum, biraz ürküyorum da.
Ne diyim adama şimdi, piyano fantazisinden bahis açacak değilim ya. Beni aklı başında biriymişim gibi almış karşısına konuşuyor. Halbuki hormonlar fora, bende ne akıl kaldı ne mantık. Evde fırtınalar estiriyorum, teror yağdırıyorum. İşten artık sen gelme dediler, saçmalıyormuşum çünkü. En son kalemim kırıldı diye bir saat ağlamıştım işte. Ota boka ağlıyorum zaten. Gözyaşlarıma bir anlam katabilmek için Türk filmlerine takılır oldum. Hiç olmazsa kocama işte bu yüzden gözlerim sulandı diyebilirim. Halbuki alakası yok, sadece hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyorum.Temizlikçim her hafta beni terk edip, gözyaşları içinde özürler dileyince işine geri dönüyor. İlişkimiz son derece laçkalaşıp yüz göz oldu. Yemek kokularına tahammülüm olmadığı için yemek işini kocama bıraktım. Adamcağız işten gelip, önce alış-veriş yapıyor, sonra da yemek. Tabi arkasından bulaşık da günün bonusu. Tek yaptığım sırtüstü yatmaya çalışmak. Lanet olsun, onu bile yapamıyorum ki, deli gibi tekmelenip hırpalanıyorum içerden. Mideme poposunu dayayan oğlum, ayaklarıyla karaciğerimi tekmelerken, kafa attığı kasıklarım deliler gibi acıyor. Tüm ağırlığıyla sidik torbamın üstünde ikamet ettiği için damla içsem tuvalete zor yetişiyorum. Hadi yetiştim, işeyebiliyor muyum sanki? İçerde var bir ton çiş, ben yapıyorum iki damla. Dediklerine göre basınç yüzünden hep çişim var gibi hissediyormuşum , aslında yokmuş. Ne olmadığı değil, benim ne hissettiğim önemli kardeşim, hep yumurta kapıda geziyorum hissinden bıktım. Geceleri kabus oldu. Ne sağa dönebiliyorum, ne de sola. Sırt üstü hiç yatılmıyor, tanrım ben at gibi ayakta uyumak istiyorum. Asın beni tavana , ayakta sallana sallana uyuyim.
-     O zaman uygun günü kararlaştıralım, madem kararlısınız. Size hangi gün uyar?
Derhal , olmazsa en geç yarın. Kurtarın bu işkenceden beni. Çişim olmadan yürümek, sırtüstü yatmak istiyorum , uyumak istiyorum. Zaten artık karnım patlamak üzere. Siz almazsanız o fırlayacak, Alien...
-     Bebek için en uygun zaman benim için de uygun olur.
Tanrım ne zırvalıyorum ben, daha doğurmadan başladı analık içgüdüsü. Kızım, bir an önce kurtul şu bebekten, kendini düşün, zaten doğduktan sonra sırf onu düşünücen.
-     İki hafta daha bekleyelim. Ne kadar içerde kalırsa bebek için o kadar iyi olur.
Kahretsin, iki hafta mı? Yuhh.. Peki ya ben ne olucam ! İki hafta daha mı çekicem bunu? Şafak ondört. Hangi plakaya denk geliyor bu ondört? Neyse, saçmalamayı kes ve doktoru ikna et. Öleceksin uykusuzluktan.
-     Peki, bebek için en iyisi olsun da.
Tamam, delirdim biliyorum, iki haftayı kabul ettim. Ama sakin olalım, doktoru sezaryene ikna ettim ki, en önemlisi bu. Pencereyi kurtardık gözüküyor. Gerçi kaportayı çizdiriyoruz bu durumda ama olsun.Umalım da bu iki hafta içinde normal doğuma dönecek acil bir duruma düşmeyelim.
-     Anlaştık o zaman, detayları konuşuruz, bebeğe iyi bakın,
-     Hoşçakalın, doktor bey, teşekkürler...

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Çok haklısın...
Gönderen: Simten Ataç / İstanbul/Türkiye
23 Mart 2006
Ben "pencereyi kırın yeter ki piyano zarar görmesin" dedim ama sevgili piyanom içerde gereksiz tıngırdayınca acil olarak benim kaportayı da çizdiler... Sevgili Zümrüt ,çok keyif alarak okudum... Sen yazdıkca ben de okumaya devam edeceğim. Yazmaya vakit bulamadığım şu günlerde okuyacak birilerini bulmak çok memnuniyet verici. Sevgiler.

:: Müthişsin!
Gönderen: Funda Bilgili / İZMİR/Türkiye
19 Şubat 2006
Sevgili Zümrüt, bugün tanıştım kaleminle. Kesinlikle müthiş yazıyorsun! Aynı yaştayız ama ben erken kalkıp hızlı yol alanlardan olduğum için, artık ergenlik sorunları üzerine yazılar yazmaya başlamak üzereyim:) Yıllar öncesine döndüm bu harika deneme ile. Tıpkı erkeklerin askerlik hikayeleri gibi, kadınların da doğum hikayeleri asla eskimiyor. Ama bu kadar mizah yüklü bir kalemle buluşup dönüvermek o günlere, çok hem de çok keyifli oluyor...Tebrikler. Minik oğluna da annesi ile birlikte eğlenceli saatler diliyorum.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın gülmece (mizah) kümesinde bulunan diğer yazıları...
Jartiyer
Yırtık Etek - Vadim O Kadar Yeşildi ki
Dedemin Küçük Sırrı
Parti
Bir Ayrılığın Anatomisi

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Çıt Yok
Bıçak
Sır
ve Kazanan...

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Aşk Hakkında Bir Yazı [Deneme]
Hiç Olmayan Sevgiliye [Deneme]


zumrut sarikartal kimdir?

Küçücüktüm, okuyanlara özendim, okumak istedim. Daha küçüksün, okulda öğrenirsin dediler. Söz dinledim, okulu bekledim. Sınıfta ilk ben okudum, çok mutlu oldum ama hep susturuldum. Tahtadaki yazıyı ilk ben söyleyince sınıf beni takip ediyormuş. Keyfini çıkaramadım. Ama evde hep okudum. Sonra yazmak istedim, ilk romanım için bir defter aldım, ismini en başa yazdım, ''gökten inen merdiven''. Annem gördü, güldü , inanmadı. Daha sekiz yaşındaydım , yazmaktan vazgeçtim. Büyüyünce yazmalıymışım dedim. Ama zaman geçtikçe sadece okumaya vakit kaldığını farkettim. Yazmayı unuttum, erteledim, istemezmiş gibi yaptım. Derken bir gün, bir gece sabaha kadar oturup aklıma gelen herşeyi yazdım. İşte o gün benim doğumgünüm, büyüdüğüm gündü. Şimdi sadece yazmaya vaktim var, başka hiçbirşey için kılımı kıpırdatmam ( çocuğum hariç). Peki sizin beni okumaya vaktiniz var mı?

Etkilendiği Yazarlar:
Aziz Nesin ile büyüdüm. Oğuz Aral idolümdü. Gırgır, Fırt, Çarşaf , Limon düzenli takip ettiğim yayınlardı.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © zumrut sarikartal, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.