İste, sana verilecektir; Ara, bulacaksındır; Çal ve kapı sana açılacaktır -İncil |
|
||||||||||
|
Ürküyorum ve ürkmek fiilinin çok hayvani bir duygu olduğunu düşünüyorum. Yani insan oğlunun doğanın bir parçası olduğunu anımsatan bir fiilmiş gibi geliyor bana, tuhaf ama gerçek. Bazen yaptıklarımızın, seçtiklerimizin bu içgüdüsel korkudan kaynaklandığını düşünüyorum. Belki yanılıyorumdur. Sonuçta deneyimlediğimiz bir şey yaşamak dedikleri... İşe girdiğimiz, kitap okuduğumuz, acıktığımız ama sonuçta korkularımız ile isteklerimizin ince denkleminde sıkışıp kaldığımız bir oyun. Kim, ne zaman, nasıl sonlandıracak bunu? Bunun bir sonu var mı? Alışkanlıklarımız haline gelen ritüeller ne zaman bu kadar sıkı sıkıya kavrar hale geldi benliğimizi? Köprünün altından geçenlere, geçemediğimiz köprülere, Geçmeyi tercih etmediğimiz köprülere bakıyorum. Köprünün tam üstünden bakıveriyorum İstanbul'a. Galata'da öylesine bir gün, (sebepsiz bir telaşın ortasındayız ömrün). Martılarda çığlık çığlığa bağırmasa, her şey havada asılı kalacak. Zaman beni sınırsızca kucaklıyor, bazen yaşadığına inanasım geliyor zamanın. Yani günün birinde bir silüetle gelse, geçip karşıma; merhaba ben geldim, dese. -kimsin sen, desem. -ben zaman, dese, inanacağım kendisine... inatla kafamda dolaşıyor: alışkanlıklar: ritüeller : sözcükler Ne zaman nasıl sonlanacağını bilmediğim bir denklemde Hangisi doğruydu yaptıklarımın? Hangisi doğruydu bana yapılanların? Geçip giderken görmediklerimin var mıydı? -daha önce farketmem gerekenler mesela. Aklımla bulamadığım içimde hissettiğim Bir dönüşüm aslında olan. -muhtemel bir olması gereken! Köprünün üstünden insanlar geçiyor hala. Beni bir yerlere götürmeye çalıştıklarını sanıyorum. Zoraki bir kaç adım atabiliyorum. İçimde -geçtiğim yerleri unutmamamı söyleyen- bir his. -yola bir şeyler bırakmalı belki de, geri dönmek gerekebilir... Durup bazen geriye bakmak gerekebilir. Bir muhasebenin ötesinde öylece durmak gerekir. akıp gidiyor zaman. kavramlar siliniyor bazen ağır ağır, bazen yaralar kangren oluyor, bazen durduk yere kanıyor, bazen iyileşmek zaman alıyor, bazen hiç geçmiyor zaman akıyor ve sanki ben. eski yüklerimi bırakıyorum yol kenarında münasip bir yere biraz gecikmiş bir eda üzerimde.... sanrılar aleminde bir gece geçirmeye benziyor hayat, fazla kalmamak ama muhakkak uğramak gerek bir durak soluksuz bir at gibi soluyor hava ... Galata'ya yağmur yağıyor Üzerime ürperti. 19.04.2005 düşge
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © düşge su, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |