Yaşam ciddi, sanat neşelidir. -Schiller |
|
||||||||||
|
ALT KİMLİĞİM – ÜST KİMLİĞİM İnsanları sevmiyorum. Her hareketlerini kuşkuyla izliyorum. Bencil olduklarını biliyorum, kendi yararları için, benim zararımı istediklerine eminim. Bu duygu içinde yaşadığımı, ikinci defa birisine ifade ediyorum. İnsanlar (Çevremdekiler) bu düşüncemden habersizler. Onlara belli etmemek için ne gerekirse yapıyorum ve yapmaya devam edeceğim. Yüzümde sabit bir tebessüm maskesi ile dolaşmam gerektiği konusunda saplantım oluştu. Gördüğüm her kişiye tebessümle baktığım için, bazı bayanların refakatlerindeki erkeklerden dayak yediğim bile oldu. “Benim yanımdaki kadına, nasıl tebessüm edersin lann” Benimle dost olanlar bile, gizli düşmanlığımın farkında değiller, bu bir savaş ve niyetlerimi belirtme zamanı gelmedi. Siz, doktorsunuz, neydi o adamcağızın adı? Hah, hatırladım “Herodot”, yok o değildii, tamam “Hipokrat” yemininiz var ya, konuştuklarımızı açıklamazsınız, değil mi? Aslında, size niye geldiğimi bile tam bilmiyorum. Birine söylemesem çatlayacaktım, sebep bu olmalı. Psikolojik danışmanlık, bu tür ihtiyaçlar için bulunmaz nimet. Hıristiyan olsaydım size gelmezdim. Birkaç defa kiliseye gittim ve günah çıkardım. Papaz efendi, sessizce dinledi ve “siz, patolojik bir vakasınız” dedi. Nedenini sorduğumda bir açıklamadan ziyade, baştan savma bir tezle cevap verdi.”siz, içinizdekileri açık yüreklilikle paylaşanlardansınız”. Oysa, düşüncelerimi dinleyecek birine ihtiyacım vardı ve oradaydım. Bana bir İncil ve haç şeklinde bir ikon vererek, “ bol,bol İncil oku ve bu Haç’ı elinden bırakma, amen” dedi. Kilisenin bitişiğinde kuru temizlemecilik yapan bir ahbabım vardı, kiliseye gelmemin nedenini merak etmiş, “papaz efendi ile felsefe yapıyoruz” diyerek geçiştirdim. Onun merakının başkalarına da bulaşacağını bildiğimden, günah çıkarma seanslarından vaz geçtim. Şu alt kimlik, üst kimlik meselesi var ya, kafamı karıştırıyor.Benim dedelerim, Kafkasya’dan göçmüşler. Savaştan mı kaçmışlar, gavur zagonunda yaşamamak için mi? Canlarını kurtarmak için göçmüşlerdir. Babamın dedesi, bir Rum bayanla mercimeği fırına vermiş, adı, Aspasya imiş nenemim. Müslüman olmuş, Hatice ismini almış. Benim dedem, yani babamın babası dört kez evlenmiş, hepsinden amcalarım, halalarım doğmuş. Dedemin eşlerini, çocukluğumda gördüm ve konuştum onlarla, paskalya’da çörek yapan, mum yakan iki ninem vardı ve en çok, değişik renklerle boyalı haşlanmış yumurtalarını severdim paskalyanın. Kürt olan ninem,” ah bir tandırım olsa, nan yapaydım sana” dediğinde, beni sevdiğini anlardım. Müslüman ve dinin gereğini yapmakta titizlenen bir aileydik. Ataerkil bir düzende ve çok büyük bir evde, üç nesil bir arada yaşadık. Benim ve kardeşlerimin annesi bir Arnavut, benim eşim gürcü, kardeşlerimden biri, bir flaman bayanla evlendi. Çocuklarımız büyüdü, bazıları evlendi, İngiliz gelinimiz, Rus damadımız bile var. Benim alt kimliğim ne doktor? Sorduklarında “Türküm “ deyip geçiyorum, biliyorum yanlış, ama” karışık” diyemem ya. Anadolu bir köprü, geçenler, kalabalıkta değmişlerdir bir birlerine. Hem kime ne? Babamın, Kürt dayıları var, onların aşiretleri bizim akrabamız. Kosovada kıyım olduğunda, az ağlamadı annem. Uydudan, Acara Tv sini seyreden eşim, gürcü folkloruna bile göz yaşartıyor. Dünyada ne olsa bizim ailenin bir yerleri acıyor. Dinler, diller, ırklar karışmış işte, “Dünyalıyız” mı demeliyim. Bana kalsa “Türküm” demeliyim, ne dersin doktor? Biliyorum, “ne dersen de, bana ne” diyorsun içinden. İşte, sorunun cevabı bu doktor, senin dediğin gibi “Sen ne isen osun”. Gerçi bu cevap biraz duvar yazısı gibi oldu, ama doğrusu bu. Gençliğin geleceği yok, işsizlik kol geziyor. İki fakülte bitiren çocuklar, çöpçülüğe razılar, o bile yok. Ülkemizin ekonomisi düzeliyormuş, haberimiz olmadı ki. Emekliyim, babadan kalmalar olmasa geçinemem. Bu ekonomide kim düzelmiş anlamadım. Hani, tarihte yazıyordu ya; Romalılar, halkı uyutmak için, gladyatör dövüşleri, araba yarışları düzenlermişler ya, bizimkilerde, suni gündemle devran sürüyorlar sanıyorum. Başörtüsü, alt kimlik, üst kimlik. Birde laikçilik modası çıktı, sidik yarışı ve vatandaşın üzerinden, bilek güreşi bu. Herkes, orduya güveniyor, herkes diğerine karşı orduyu yanında istiyor. Bu parçalanma doktor, bu dağılma doktor. Bütünleşmek, birleşmek gerekirken, bu ayrışmanın devletçe körüklenmesi delilik gibi geliyor bana. Uyudun mu? Uyumaya devam et. Vizit ücretini vermeden kaçtığımda uyanırsın.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Leventoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |