Özgür insan, denizi daima seveceksin. -Baudelaire |
|
||||||||||
|
Canım Annem, gidişinin üzerinden asırlar mı geçti, yoksa zaman artık anlamını mı yitirdi? Kelimelerin dökülemediği dudaklarının yerine konuşan güzel gözlerinin yeşili solup yaprak yaprak döküleli kaç “Annesizlik Asırı” geçti? Aynaların bazen yansıtmaması gerekecek kadar çok acıyı biriktirdiğini düşünüyorum. Biriktirip bir anda püskürtüyor yüzüme yokluğunu. Damar damar çatlıyor yüzüm, gözlerim paramparça oluyor bir anda. Su buharının yapışkan vurdumduymazlığına, artık parmağım olan hüznümle yazıyorum sensizliği. Ve ne yazık ki kırık – dökük umutsuzluğum bir tene batacak cam kırıklarından çok daha fazla acıtıyor yüreğimi... Gecelerin kördüğüm karanlığında iç hesaplaşmalarımın merkezi oluyor bir nefes Annenin evrende varolduğu zamanlar. “Keşke”lerin acımasız yaralayıcılığından uzak duran yanım bile pes ediyor o an. Mantığın çizdiği çizgilerin belirlediği sınırlar siliniyor yıldırım hızıyla.”Hiç bırakmasaydım ellerini” ya da “Bir kez daha fazla söyleseydim sevdiğimi”...Zamanın geriye akmayacağını bildiğim gibi, aksa da yaşam merkezinin tek bir kişide düğümlenemeyeceğini bilmeme rağmen zonkluyor hayallerim kör kuyularda... Fotoğraflarda kaygısızca gülümseyen kel kafalı, tombik, sütbeyaz bebek olmak istiyorum yeniden. O minik kızın gözlerinde, her türlü kötülükten sakınılacağını bilmenin sonsuz güveni okunuyor. Koruyucu meleğim...Yüreğim üşüyor yokluğunda... Sadece birkaç gün sonra anneler gününü kutlayacak milyonlarca insan. Belki klişe cümlelerle, tanıdık çiçeklerle kucaklanacak anneler. Ve annelerine sarılabilecek kadar şanslı olanlar bunun nasıl olağanüstü bir an olduğunu bilemeyecekler. Pamuk elleri öpebilmek ve kara toprağa dokunan ellerin kaskatılığında buz kesmek. Bir bıçak ucunun keskinliği kadar keskin bir fark. İki sene önce yumuk yanaklarında kaybolan dudaklarım bu sene “ANNEM” diyemeyecek yürek dolusu... Biliyorum her ölüm erken. Ama annelerin ölümü; çocukları kaç yaşında olursa olsun, çok hem de çok erken. Anneliğim bile bastıramıyor annesizliğimin acısını. Dünyanın en tatlı iki meleğinin olağanüstü sevgisiyle sarmaya çalışıyorum yokluğunun devasa yarasını. Kangren olmuş. Yaram ilaç kabul etmiyor Annem.. Sadece rüyalarda yakalayabilmek seninle paylaşımı, dağlıyor duygularımı. Senin geriye dönüşünün; belki de hiç gitmemişliğinin verdiği tanımsız hazzı yaşıyorum o kısacık zaman dilimlerinde. Biliyor musun annem nasıl haykırdığımı? Düşler aleminin sınır tanımazlığı nasıl olağanüstü. “Size söylemiştim” diyorum, “Anneciğim ölmedi” diyorum. Bayram sevinçlerini kıskandıracak neşem, güne uyanan gözlerimde kabus oluyor. En acısı benim kabusum, uyanınca bitmiyor, her sabah yeniden başlıyor. Seni kaybettiğim gerçeği dikiliyor karşıma olanca inanılmazlığıyla. Hayatımın hiçbir gerçeği böyle buz olup donmadı damarlarımda. Yokluğunun tuzlu tadı, esir alıyor gözbebeğimi kana kana... İkinci kez kutlu olsun canımın özü ANNEM anneler günün, yanına varamadığım mekanında...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Funda BİLGİLİ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |