..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Gençliğinde müzik öğrenen, felsefeyi daha iyi anlar. -Platon
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Soyut > Baran Yurdakul




23 Şubat 2005
İnsanlar, Hayatları ve Maskeleri  
Baran Yurdakul
Elimde içki şişesi, senaryodan bağımsız kusmaya gittiğim sahilde kendime bir maske buldum. Artık roller değişmişti, maskesi olan tek adam bendim. Ve başrolünü üstlendiğim bu film midemi bulandırıyordu.


:CCDA:
”Bu yazının, bundan öncekilerden bir farkı olacak, bu yazıyı yazarken maskemi çıkartmayacağım…”      
Hayatımın değiştiğini zannediyordum. Farklı olanın insanlar değil de, kendim olduğuna kanaat getireli çok olmuştu. Ve ben sorgulamaktan ya korkuyordum ya da beceremiyordum. Sadece hayat değişiyordu. Kim bilir, belki de ben değişiyordum da, suçunu hayata atıyordum. Zaten hep öyle olmamış mıydı?    
Hayatımın değiştiğini zannediyordum. Farklı olanın insanlar değil de, kendim olduğuna kanaat getireli çok olmuştu. Ve ben sorgulamaktan ya korkuyordum ya da beceremiyordum. Sadece hayat değişiyordu. Kim bilir, belki de ben değişiyordum da, suçunu hayata atıyordum. Zaten hep öyle olmamış mıydı?    
Kendi filmimde yaşamaya başlamıştım bile. Hem de vizyona bile girmeyen bir filmin, hiçbir yeteneği olmayan baş rol oyuncusu olarak. Senaristinde de iş yoktu. Kameralar amatör. Ve bütün insanlar figüran. Bu yazı bile filmin içindeki bir sahne sadece. Başta, sadece benim filmimin gerçek olduğunu düşünmüştüm. Herkesin, ama herkesin benim filmimin birer parçası olduğunu zannediyordum. Her şey benim kontrolüm altındaydı. Herkese rollerini ben vermiş, herkesin karakterini, dünyasını ben şekillendirmiştim. Kimse benim gizlilerimi bilmiyordu, onların ise hiç gizli bir şeyi yoktu. Herkesi ben yaratmıştım adeta. Ve herkes üzerine düşen rolü o kadar çok profesyonel oynuyordu ki, baş rol oyuncusu olan ben, onların yanında amatör kalıyordum. Onlara özeniyordum kimi zaman. Ama bunu asla onlar bilmiyordu.    
Yıllar önce sevdiğim kızda anlamalıydım. Ya çok aptaldım, ya da film o kadar güzeldi ki, anlayamadım. İpuçları birer birer filmime (hayatıma) giriyordu. Ve ben hepsini gördüğüm halde onları görmezden geliyor, ve sırf onlar için senaryoyu bile değiştiriyordum. Sonunda yeni bir senaryo için gücüm kalmadı. Özdemir Asaf’ın sözü gelmişti aklıma ; “İnsanın hayatı, diğer insanların hayatlarının parçacıklarından oluşur. Tek başına hepsi koca birer hiçtir.”    
Ona, onu sevdiğimi söylerken mideme giren ağrılar hiçbir zaman senaryomun birer parçası değildi. Baş rol oyuncuları asla kekelemezdi. Kekelemem lazımdı onunla kaldırıma oturduğumuzda. Titrememeliydim onun yüzüne bakarken. Ve o Allah’ın cezası minibüs gelmemeliydi onun ağzından çıkacak kelimeleri beklerken. Film kopuyordu. Filmin devam etmesi lazımdı. “Show must go on!” Ama ben bir türlü bağlayamıyordum kopuk filmi.    
Ve bir gün, ilk maske yere düşmüştü. Benim yazmadığım bir karakter filmimin ortasındaydı. Senaryoyu parçalarcasına gözden geçirdim. Yoktu. Böyle bir bölüm yoktu senaryoda. Olmamalıydı. Her şey parçalandı. Parçaları toplamaktan yoruldum. Ve başımı kaldırmamla yere düşen maskeleri görmem bir oldu. Bütün oyuncuların maskeleri birer birer düşüyordu. Her düşen parça, ruhumdan ve yüreğimden birer parça alıyordu. Her şey kontrol dışıydı. Senaryo yoktu artık. Herkes doğaçlama oynuyordu, ben beceremiyordum. Elimde içki şişesi, senaryodan bağımsız kusmaya gittiğim sahilde kendime bir maske buldum. Artık roller değişmişti, maskesi olan tek adam bendim. Ve başrolünü üstlendiğim bu film midemi bulandırıyordu.    
Kendimi ödüllerin dağıtıldığı salonda buldum. Ben en iyi erkek oyuncu ödülünü bekliyordum, en iyi figüran ödülü verildi.       
“Bu yazı ne böyle başlamalıydı, ne de böyle bitmeliydi. Ama artık kendi filmimde oynamadığım için sadece senaryo gereği böyle yazdım. Bu senin filmin, böyle yazılmasını sen istedin”

.Eleştiriler & Yorumlar

:: sadece
Gönderen: ZAMANE / , Türkiye
13 Ocak 2009
öncelikli olarak emeğinize sağlık. ve daha iyi bir yazı olabileceğine inanıyorum saygılarımla... hamiş: karelerin daireleştiği bir diktörtgenin tam ortasındayım. hangi açıdan ilerlersem ilerleyeyim, tespitimdeki merkez üssünden çok uzağım. yağız karanlığın o izbe yalınlığı. hayal ettiklerim, yaşadıklarım kadar sahte, yaşamak istediklerim kadar yalandı... okuduklarımı yazamadığımda fark ettim, bakışlarımın ne kadar ıslak olduğunu.

:: döngüsel ve ...
Gönderen: SalihA.ylin / İstanbul/Türkiye
28 Şubat 2005
sen hayatı kendin yarattın sanırsın, sonra sanmaya hayatın seni yarattığıyla devam edersin. O zaman insanların maske taktıklarını düşünürsün, daha korkuncu vardır, kendi maskeni de keşfedersin. İnsanların maskeleri mideni bulandırırken, büyük bir hışımla kendi maskenden kurtulmaya çalışırsın ... Dışardan dumur olmak kolaydır ama içten yıkılmak daha zordur, cesaret ister yüzleşmek; çünkü maskeyi çıkarıp bakmak lazımdır. ve film bitecek sanırsın, ödüller dağıtılacaktır ama filmin hiç bitmediğini fark etmen fazla zaman almaz. ödülün işte ordadır. vesselam güzel.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın soyut kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ve Bitti...
Bir Avuç Sen, Bir Parça Ben
Ölmek Dediğin
Kayıp Kalem
dün - "bugün" - yarın
Kayıp Ruh
Çocuk
Boşluk
Sokak Lambaları
Ruhsal Tadilat - 1

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir Parça Kağıt Bir Parça Zaman
Uyanış - I -
Vicdan Azabı
Bir Düş.. Sadece Bir Düş(tün)
Sen Beni Ciddiye Alma
Ruhsal Tadilat - 2
Her Yer Sen - 3
Senden Kaçmak
Her Yer Sen - 2
Her Yer Sen - 1

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Ölüm Planları [Şiir]
Kaçak [Şiir]
Biraz Farklı - Biraz Aynı [Şiir]
Bir Ömür Boyu Yalnızlık [Şiir]
Sıra [Şiir]
Yalnızlık [Şiir]
Özgür Aşk [Şiir]
Daha ne diyeyim sana [Şiir]
Her Biri - Hiç Biri [Şiir]
Sensizlik [Şiir]


Baran Yurdakul kimdir?

- yazar değilim ben

Etkilendiği Yazarlar:
-


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Baran Yurdakul, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.