Bir ülke bağımsız olmadan, bağımsızlık da erdem olmadan ayakta duramaz. -Rousseau |
|
||||||||||
|
TRT 4 te yayınlanmakta olan türkü programını dinlerken türküdeki onlarca vaylar dikkatimi çekti. Anadolu insanının vayları bitip tükenir mi? Yıl kurak gider. Tarlasına ektiği buğday büyüyüp serpilmeden başak verir. Başakta taneler bile yoktur. Olsa bile kavruktur. Ancak hayvanlarına yem olur. O yılki umutları boşa çıkmıştır. Vay halime demekten başka elinden hiçbir şey gelmez. Umudu elindeki üç beş kocabaş hayvanın yavrulamasına kalmıştır. Kurak yıl yüzünden iyi beslenemediklerinden ardı ardına düşük yaparlar. Vay başıma gelenlere diye yakınır ama, yapabileceği bir şey yoktur. Delikanlı oğlunu everecektir. Kuraklık belini bükmüştür. Umut gelecek yıllara kalmıştır. Oğluna bakar, bakar vay benim oğluma diye hayıflanır durur. Ardı arkası kesilmeden koca bir ömür tükenir gider. Kaç insan ömür boyu oh be… Her işimi bitirdim. Geride yapacak hiçbir iş bırakmadım. Artık ölsem bile gam yemem diyebilmiştir. Kazanma hırsı tükenmez. Bu yüzden de yapılacak işler hiç bitmez. Fakir günü nasıl kurtaracağım diye kara kara düşünürken, zengin de biraz daha nasıl kazanabilirim diye, fakirin düşündüğü gibi kara kara düşünür. Dinlediğim türküdeki gibi vaylar tükenmez bu ülkenin güzel insanlarında. Hastalanır. Bırakınız doktora muayene olmayı, ilacını yazdırmak için bile, hastane ve sağlık ocaklarında, hasta haliyle saatlerce bekler durur. İçinden vay bu ülkenin haline der ama, dışından buna da şükür der. Ser verip sır vermemeye çalışır. Vay bu ülkenin insanlarına, hem de ne vay. Yağmurlu bir günde yanından geçen bir araba çukurlarda birikmiş sulara aldırmadan hızla geçer yanından. Çukurun kirli suları boca olur üstüne. Sürücü ıslanan insanın haline üzüleceğine, iyi oldu dercesine pis pis sırıtır. Bir insanın üzerine su sıçratmak trafik suçudur ama, cezayı kim uygulayacak? Arabası olanın ardına düşer bir trafik magandası. Ölümüne sıkıştırır arabası küçük olan sürücüyü. Bu magandalıklar yüzünden nice canlar yitirilir ulusal servet ile birlikte. Ölüme sebebiyet veren maganda çoğu kez yakalanamaz. Yakalanırsa eğer, üzgünüm der kuru kuru. Oysa yüzünde bir tebessüm vardır. İyi oldu. Çıkmasaydı önüme dercesine. O egosunu tatmin etmiştir. Yitirilenlerden ona ne. Pişmanlık bile çökmez yüreğine. Dün yoğun bir sis vardı. Göz gözü görmez olmuştu sisi yüzünden. Magandalar yine iş başındaydılar. İki metre ilerisini göremedikleri yollarda yine hız denemesi yaptılar. Silivri’de otuz beş araç birbirine girdi. Bir çok insan yaralandı. Neyse ki can kaybı yok diye sevinemedik. Ardından gelen haberde Kocaeli’nde otuz araç birbirine girmiş. Yine bir çok yaralı ve ölenler de var. Yaklaşık otuz yıl önce Ankara Fen Lisesi’nde okuyan kızımın yanından İzmir’e dönerken Afyon’a varmadan önce yoğun bir sise yakalandım. İki metre önümü görme olasılığım yoktu. Sis içindeki yolculuğum dört saat sürdü. Beni tek bir araba dahi sollamadı. Herkes arabasını gereken hızda sürüyordu. Afyon’a girdiğimde ilk işim bir bakkal dükkanına girmek oldu. Mavi ispirto ile beş paket de tuz aldım. Bakkal bu konuda deneyimli idi. Eğer bunları sis için alıyorsanız paranızı boşa harcamayın. Buradan öteye sis de olmaz buzlanma da olmaz dedi. Arabamda bulunsun diyerek bedelini ödedim. Arabamın kaloriferi arızalandığından ön cam buzlanıyordu. Buzlanma sisin olumsuzluğunu daha da arttırıyordu. Hemen kaputu açıp cam suyunun deposunu mavi ispirto ile doldurdum. Bakkalın dediği gibi yol boyunca sis ile karşılaşmadım. O yıllarda sürücüler sorumluluklarını biliyorlardı. Yol güvenliğini şansa bırakmıyorlardı. Yalnızca Anadolu insanlarının değil, tüm insanlarımızın ömrü vaylarla geçiyor. Krizlerle çalkalanan ülkede kimi insanlarımız işlerini kaybetmiş, alışık olmadığı bir sefaletin içine yuvarlanmış. Kimi dükkanındaki malları satarak yaşamını sürdürüyor ama, sattığının yerine yenisini koyamıyor. Kimi hastalığına umar bulamıyor. Kimi çocuk okutuyor ama başarılı olmasını sağlamak için dershaneye gönderemiyor. Kimi evden kaçan eşini arıyor. Kimi çöp bidonlarında nafakasını arıyor. Bir curcuna olmuş yaşam. Vaylar ve vahlar arasında sürüp gidiyor. Oh be rahatladık artık diyebileceğimiz günler ise ufukta bile görünmüyor. Özcan Nevres
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Özcan Nevres, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |