..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Edebiyat yaşamın öncüsüdür, onu öykünmez, ona istediği biçimi verir. -Oscar Wilde
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Sürrealizm > Gürcan Erbaş




29 Temmuz 2004
Muhteşem Kopya  
O gün fizik sınavı vardı. Yeterince hazırlanmıştık..problemler hariç tabii...

Gürcan Erbaş


Lise yıllarından bir anı..her sınavın bir kahramanı vardır. 1O alacaklar önceden bellidir. Siz kopya çekip 1O aldınız mı hiç? Ben gördüm. O gün dilim tutuldu !!!


:CAAA:

Muhtşem Kopya


Sıcakların başladığı bir ilkyaz günü. Öğleden sonra Fizik'den yazılı sınav var. Yeterince hazırlandık. On alacaklar önceden belli. Biz, sınıfın orta hallileri, çalıştığımız konulardan gelse de bi beş alsak diye laboratuvarın merdivenlerini çıkıyoruz. Öğleden sonra ikinci ders. Bi de problem kıvırırsak 6-7 alırız hayalindeyiz. Laboratuvarın geniş ve düzenli oluşu kopya çekmeyi engellediği gibi Öğretmenin titizliği ve sıkılığı işi zorlaştırıyor. Herkesi öyle bir düzenli oturtuyorki hemen arkasından elindeki plana numaranızı yazıyor. Yani yer değiştirme şansınız yok. Sınavı başlattıktan sonra Öğretmen, kürsünün üstüne oturuyor ve başlıyor sizi kuşbakışı izlemeye. Soluk alsanız duyuyor. Hani günümüzün kamerayla korunan işyerleri gibi. Kopya değil sağınıza solunuza bakmanız, dönmeniz. yasak. Yani yazacak ve sonunda kağıdını verip çıkacaksın. Nasıl bir çıkış ? Tek tek...kağıdını teslim edeni hemen planından siliyor. Hadi buyrun yapın bir cinlik de görelim.
Sınav ilerliyor..zaman geçiyor. Birkaç soruyu yazıyorum..Bir problem çözeyim diye ıkınıp sıkınıyorum. Bir değil sanki birkaç bilinmeyen var. Yazıyor sonra siliyorum. Yaz, karala sonra tekrar sil. Problem çözmek değil amaç. Zilin çalmasını bekliyorum. Kağıdı verip çıkacağım. 5 alırsam geçiyorum aksi halde Eylül sınavlarına hazırlık için zehir olacak bir güzelim yaz.
Olayın kahramanı henüz ortada yok ve herkesin meçhulü ! Zaman nasıl geçtiyse geçiyor ve ders süresi doluyor, zil çaldı işte ! Tek sıraya girip kağıtlarımızı veriyoruz. İşte olayın kahramanı göründü. Okan, o gün pırıl pırıl giyinmiş. Çünkü dersten çıkıp Konservatuvara gidecek, siyah lastikotin giysisi ile öğretmene yaklaşıyor.
" Hocam, çok bunaldım, bi yüzümü yıkayıp gelebilir miyim? Sınava devam edeceğim daha" diyor. Öğretmen, bizim kağıtları toplamanın ciddiyeti ve adam kaçırmama telaşı içinde. Okan'a tamam gibilerde kafasını sallıyor. Sınavı verip koridora çıkıyorum. Yanımda Yücel, Attila var. Hemen kitapları açıp bakıyoruz. Ne kadar yaptık ne kadar yapamadık gibilerde. Koridoru geçip merdivenlere yürüyoruz. Yirmi basamak aşağısı okulun sinema salonunun önü ve oradan sonra da bahçe. Zemine henüz indik. Sinema salonunun önündeyiz. Problemleri tartışıyoruz. Aaa.. o da ne! Okan, hademelerin sınıftan çıkarıp depoya götüreceği bir boş sıraya oturdu. Çantasından temiz bir dosya kağıdı çıkardı. Sonra iç cebinden de sınav kağıdını çıkardı. Dörde katlamış. Açtı soruları bakıyor. Beş dakika içinde hepsinin doğrusunu yazıp başına da sınıf, şube , no: adını, soyadını yazdı , bitirdi işini. Bize bakıyor ara sıra.. Susun gibilerde işaret etmeyi de ihmal etmiyor. Yanına yanaştık, napıyorsun oğlum! dedik. Susun dedi, şimdi bütün iş bunu Hürrem Sultana teslim etmek! Ee... nasıl vereceksin oğlum ?Gelin benimle dedi. Üç, dört arkadaş takıldık Okan'ın peşine. Merdivenleri çıkıp koridora girdik. Okan: " Açın kitapları. Fizik sınavını tartışıyoruz gibi yapın. " dedi. Konuşmaya başladık. Koridorda bizden başka kimse yok . Az sonra laboratuvarın kapısı kapandı, kilitlendi. Sesini duyduk. Anladıkki öğretmen işini tamamlamış geliyor. Geldi, yaklaştı. Bize fazla yüz vermeden tam karşımızdaki nöbetçi kulübesi gibi bir yer olan camlı odasına girdi. İskemlesine oturdu, elindeki yazılı kağıtlarını saymaya başladı. O sırada Okan, bizi Çin Seddi gibi dizip hocanın camlı odasına doğru siper etti. Şimdi hocayı dikizliyor. Hoca, Üç, dört dakika içinde sayımını bitirdi ama mutlu değil. Biz de çaktırmadan camlı odaya bakıyoruz. Hoca, kafasını salladı, bir daha saydı kağıtları. Olmadı der gibilerde kalktı ayağa. Biz, bir filmin kareleri gibi olayı izliyor, bir taraftan da mizansene devam ediyoruz. 3. problem de kamyonun hızı tam 60 km. çıkıyor gibilerde...konuşuyoruz. Hoca, camlı odadan çıkıp laboratuvara gitti. Yani ortalıktan kayboldu. Yani bir tek eksik olan Okan'ın kağıdını arıyor olmalı içerde. O sırada Okan, yıldırım hızıyla seyirtip cebinden çıkardığı kağıdı camlı odanın kapısının altından içeri postalayıverdi. Sonra bize dönerek " biraz daha çocuklar. Film henüz bitmedi." dedi. Az sonra Hoca, laboratuvardan yine suratı asık döndü, odanın kapısını açtı, yerde Okan'ın kağıdını görünce ' Tüh..tüh.. düşürmüşüm demek !!! ' gibilerden başını salladı. Aldı kağıdı yerden, tomarın içine kattı. Bunu dikkatle izleyen Okan " Tamam çocuklar ! Gidebiliriz ! " dedi.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yengem
Şarkı
Gece, Yalnızlığımı Paylaştı
Bahar, İstanbula Hep Geç Gelir!
Bocce Federasyonuna Üye Oldunuz Mu?
Solmasın Yurdumun Gülleri
Bir Beş Not Borç da Benden
Niyetçi
Kapıda Ayı Var
Kapıda Ayı Var II

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Benim Atlarım [Şiir]
Lebon'da Buluşalım [Şiir]
Anılar Kutusu [Şiir]
Kaside [Şiir]
Sotaya Düşmeyen Şiir [Şiir]
Atatürk Aramızda [Şiir]
Hayalet [Şiir]
Eski Çeşme [Şiir]
Bir Sebep Göster [Şiir]
Bekleyiş [Şiir]


Gürcan Erbaş kimdir?

1942 İstanbul doğumlu, edebiyatın her türünden hoşlanır, ayrıca resim yapar. Kendi adına yayınladığı şiir kitapları: Kaç İstanbul Var İçinizde, Mavi Düşler, On üzerinden on veriyorum sana, Dedemin Kitabı, Solmasın Yurdumun Gülleri, 19 Yaş Şiirleri, Sesler Düşünceler Duygular, Aynadan Yansıyan, Onikiden Sonra, Gece Korkuları.

Etkilendiği Yazarlar:
Halide Edib, Adalet Ağaoğlu, Yakup Kadri,


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Gürcan Erbaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.