Bilinç ruhun sesidir, tutkular ise bedenin. -Rousseau |
|
||||||||||
|
Aslında çok çabuk hazırlanırım, on , bilemediniz onbeş dakikada kendimi sokağa atacak hale gelmişimdir. Bugün de böyle oldu (Bugün de akşam olmadı, daha). Birşey dürttü beni, herzamanki yolumdan yürümeyiverdim. A, bir de ne göreyim! O beni görmedi ama. Dalgın dalgın bakınıyor etrafına. Yüzünde bir değişiklik var. Saç biçimi hep aynıdır, kulaklar açık, tepeden kabarık, renk te aynı, kızıl kestane; bugün rengi biraz daha açık sanki, açık havanın azizliği mi? Dudaklarını da hiç bu kadar kırmızı görmemiştim, ruj da mı kullanırmış, hayret! - Hocam, iyi günler, siz buralara gelir miydiniz? - A ,merhaba, şurada biraz işim vardı da.. - Şurada, yeni açılan üniversitede mi yoksa? - Hayır, bir ev davası var da, Tapu Dairesi'ne kadar gidiyorum. Hiç şaşılacak birşey yok elbette, ama ben de şaşırdım, Hale Koray'ın "Türkiye Stella ve Ben" anlatısındaki öğrencinin ruh haliyle... "Birgün bir öğrenci yanıma yaklaştı ve: - Dün sizi Üsküdar'da gördüm" dedi. Yüzüne, "Eeeeeeeee?" der gibi baktım. - Pazardan geliyordunuz... - .....? - Elinizde bir file vardı... -.....? - Filenizden sebzeler sarkıyordu. Çok şaşırdım! - .....?" Hiç "kötü" olmasaydınız sayın Koray; "öğrenci halet-i ruhiyesi" bu, öğretmen olan babamın deyişiyle. İnsan, insanüstü nitelikler yüklüyor kendinden üstün gördüklerine. Bakın ben de üniversite yerine normal bir vatandaş gibi Tapu'ya giden hocamı yadırgadım. Sınıfta anlattıklarıyla harıl harıl not tuttuğum bir zatın, tapu memuruna rica minnet iş yaptıracağı düşüncesidir belki hayalimi bozan. Belki de ben "bozuk" biriyim, çünkü daha onbir yaşında, tarihteki fetih seferleri, antlaşmalar, devlet kuruluşları, batışları yerine, Fransa kralı xıv. Louis'in güzeller güzeli Angelique'e olan tutkusunu okurdum ders yerine; ve iyi hatırlıyorum, bir kralın normal insanlar gibi "yüz numara" ya gitmesi, bana çok ama çok garip gelmişti. - Bir kraldan yalnızca,"Mağrur Yuppie Bakışları" mı umuyordun, Aytenanım, dediniz galiba? - Bir yazımda kullandığım bu uydurma deyimi çok merak etmiştiniz, ben de size özel olarak anlatmaya çalışmıştım, Emre Yılmaz'dan alıntılar yaparak: "Hem işadamı, hem insan olamaz mıyız?" diyerek, "Genç Bir İşadamına Aforizmalar" söyleyen Yılmaz'dan. Hem kral hem insan olmak o devirlerde tanrısal özelliklerele donatılan krallar için nasıl bir ikilemli durumsa,devrimizin genç işadamları için de insan-iş ilişkisini ayarlamak bir sorun oluyor elbette: " Şerefin için pişkin bir onursuzluğu yaşa genç işadamı...ne mutluluğa ne erdeme ulaşmaya çalış. Sen kudret pazarındasın ve kudret'in mutluluk ve erdeme-şükürler olsun ki- hiçbir zaman ihtiyacı olmadı. Mutluluk ve Erdem'den bahsedilerek kazanılan imajlar dışında". (Emre Yılmaz) Şu "imaj" işi var ya, sevgili Koray, hem sizin öğrencinizi hem beni fena halde hayal kırıklığına uğrattı, o "herkes gibi olma hali" yle. Ne yapıp edip öğretmen imajınıza ters düşmeyecektiniz, siz de herkes gibi bir insan olsanız da! İmajı da sermayesi kadar önemli olan işadamı sağa sola "Mağrur Yuppie Bakışları" atmasın da ne yapsın? Çünkü: "İşadamı için insan olmak ve hayat daima ertelenir. Oysa varolmanın neşesi (ve sıkıntısı )- şöhret, hırs, imaj, statü gibi işadamı beyinlerini yiyen kanserlerden arınıp, bir sosyal hiç, bir yok olabilmenin o tatlı keyfi ancak (bu) insanlarla birlikte yaşanır, yüksek sosyetedekilerle değil!" (Emre Yılmaz) Sevgili Hale Koray, Sözü edilen (bu) insanlar sizin "Bor Anı" adlı yazınızda değindiğiniz Ödemişli ve Balıkesirli taraftarlar gibi, futbol maçında bile ne küfreden, ne tribünlerden atlayıp yumruk sallayan kendinibilir, sevimli insanlar mı? Tezahütatta Ödemişlilerin, "Saymeyoz da saymeyoz" larına karşılık,Balıkesirlilerin "Sayceniz de sayceniz" leriyle inleyen stadın verdiği dostluk mesajı hala kulaklarınızda mıdır, Amerikalarda bile? İyi ki son mesajları almadınız(?), Ankaragücü-Galatasaray maçından, tribünler parça parça sahaya inerken: - Kırıcanız da kırıcanız! - Parçalıycanız da parçalıycanız! gibi tehditler, E. Yılmaz'ın deyimiyle "bir sosyal hiç, bir yok olabilmenin o tatlı keyfi" ne mi atılıyordu dersiniz? "Acaba" diyorum ben öğrenci öğrenci: - Kötülüğe teslim olmak, iyiliğin kurtuluşu olur mu, bu kadar eziyet görüyorsa eğer? Madem ki "bugün herşey satıştır", E. Yımaz'a göre, ucuz pahalı satalım şu iyiliği, alan olursa bu dar zamanda ne iyi değil mi? "Ne garip, eskiden insanları zorla köle yapardık; şimdi seve seve geliyorlar. Kapitalizmin en göz kamaştıran başarısı budur!" (Emre Yılmaz) - Vallahi hiç birşey anlayamadım hocam, bu dersi tekraredebilir miyiz? - Otur bakayım yerine, sıfır aldın, haylaz! Galt's'ray/Asaf Halet Çelebi İçim açılıyor pilav kokan koridorlarda grand-cour'a çıkınca içim kapanıyor ebedi vakansta çocuk olamayacaksın artık allasmarladık neuf-cent-dix-neuf ....... Ayten Suvak
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ayten Suvak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |